Muhabir olabilmek için 2 yıl bedava çalışma sözü verdi


Deyim yerinde ise Barbaros Baykara, cin gibi işçi muhabiriydi. Görevi işçi ve sendika haberleriyle ilgiliydi. Ama, görev verilmediği halde kendiliğinden akıl almaz haberleri izler, muhteşem özel haberleriyle gazetesinin baş sayfalarından ve manşetlerinden inmezdi. Bu çalışkan meslektaşımızın gazeteciliğe başlamasının da ilginç bir hikayesi vardı. Buna ben de şahit olmuştum, şöyle ki; herşey Barbaros Baykara’nın, 1952 yılında Gece Postası Gazetesi sahibi Etem İzzet Benice’ye yazdığı mektupla başlar.

Mektupla iş istedi
Patron elinde bu mektupla  gazetenin istihbarat odasına girdi... İstihbarat Şefimiz Kemal Sülker’i sorunca spor servisinde çalışan Muvakkar Ekrem Talu ayağa kalkarak, Kemal Sülker Beyin mürettiphaneye gittiğini söyledi. Bunun üzerine patron elindeki mektubu Kemal Sülker’in masasına bırakırken, “-Mektubun muhteviyatını sen de oku. Arkadaşlar da dinlesinler. Ben ilginç buldum. Kemal Sülker kendisini hemen davet etsin ve müsait bir işe versin!...” talimatını verdi.
“-Çocuğun ifadesi fena değil, lise mezunu, askerliğini de bitirmiş, babası bizim gazetenin devamlı okuyucusu, çocuk bizde çalışmak istiyor.” diye kendi kendine konuşarak odadan çıkarken geriye döndü, “-Hem de iki sene bedava çalışmaya gönüllü...” dedi.
Muvakkar Ekrem Talu’ya, “Sen Sülker’i bekleme, mektubu arkadaşlara oku, onlar da öğrensinler!...” diyerek ayrıldı.
Hepimiz meraklanmıştık, Muvakkar abinin masasının etrafına doluştuk. Muvakkar Ekrem Bey de merak etmiş olacak ki, ayakta okumaya başladı:
“Pek muhterem Etem İzzet Benice Bey, Babamın devamlı okuduğu, sahibi olduğunuz gazetenizde hiçbir ücret almadan 2 yıl çalışmak istiyorum. Liseyi bitirdim, babam beni memuriyete koymak istedi. Ancak kabul etmedim. Evimiz var, ayrıca iki de dairemiz... Dairenin birisinin kirasını ben alıyorum. Paraya da ihtiyacım yok. Masrafsız bekâr, askerlik görevini de bitirdim. Sizin emrinizde gazetecilik yapmak istiyorum... imza: Barbaros Baykara”
Hepimiz şaşkınlıkla dinledik... Tam bu sırada İstihbarat Şefimiz Kemal Sülker de geldi. Muvakkar Bey, mektubu verirken, tüm söylenenleri de nakletti ve sonra şu espriyi yaptı:
“-Bu gelecek olan arkadaşımız enteresan birine benziyor... Evi olmayan arkadaşlarımız da kendi dairesinden yararlanır. Ama bakarsın belki bu daireyi Etem İzzet Bey’e hediye bile eder!...”

“Lokumcu Barbaros”
Ve Barbaros Baykara iki gün sonra takım elbiseli ve yepyeni ayakkabılarla geldi... Bizim masamızın yanında bulunan boş bir etajeri kendisine masa yaparak, çantası içinden beyaz bir kâğıt tomarı ile 3 kalemi çıkarıp yerleştirdi. Kendisini takdim ederken de gayet içtenlikle, “Yeni muhabir namzedi Barbaros Baykara!..” deyince hepimiz ısındık. Ayrıca çantasından bir kutu lokum çıkararak ilk olarak Kemal Sülker’e, sonra da bizlere ikram edip kutuyu ortada bıraktı. Yeni arkadaşın kadroya katılmasını duyan, ne kadar gazete çalışanı varsa, kendisine “Hoşgeldin” derken kutuya el atıyor, bazıları da kiloluk kutudan ikişer tane almayı ihmal etmiyordu. Barbaros’un adı hemen, “Lokumcu Barbaros!...” olarak ezberlendi. Kemal Sülker, Barbaros’u ilk iş olarak işçi sendikalarına gönderdi. Barbaros’un görev dönüşü aklımız durdu.. Sendikada iki başkan ile konuşmuş, üstelik de resimlerini almış. Ayrıca bir sürü haber dışında, o sırada sendikayı ziyaret eden İstinye Hastanesi Başhekimi’nden de önemli iki haber getirmiş.

Patrondan yakın takip
Barbaros Baykara’ya çok kısa sürede ısındık. Kendisi haftada bir koca kutu lokum da getirince bu sıcaklık her tarafa yayıldı. Kemal Sülker, nereye gönderse asıl takip ettiği iş dışında ekstradan değişik haberler de getirmeye başladı. Barbaros’un çalışkanlığı ve mesleki kabiliyeti patron Etem İzzet Benice’nin de gözünden kaçmamış. Onun çalışmalarını takibe alan patron, hepimizden daha çok merakla, istihbarat şefimiz Kemal Sülker’den bilgi alıp, haberleri için de sürekli takdirlerini sunuyormuş.
Çalışan demir ışıldar misali, Barbaros Baykara da Bab-ı Ali’de farkedilmekte gecikmedi. iki yıl sonunda, Anadolu Ajansı’ndan güzel bir iş teklifi aldı ve bizden ayrıldı. Ama, hemen hergün beraber sayılırdık. Çok iyi arkadaşlık kurmuştuk. Anadolu Ajansı’nda da kendini kabul ettirip iyi bir yer edindi. Sonra, istihbarat şefi oldu. 1976 yılında görevi başında vefat edince tüm basın ve arkadaşları cenazesinde buluştuk.  Aşiyan Mezarlığında 43 yaşında toprağa verildiğinde, kabrin başı ağlama duvarına dönmüştü. Hala hatırladıkça gözyaşlarımı tutamadığım değerli bir meslektaşımdı. Cennet mekânı olmuştur inşallah, ruhu şad olsun.

Yazarın Diğer Yazıları