Muhbir, ispiyoncu, müfteri

TDK sözlüğüne göre 'muhbir' şudur: Haber ulaştırıcı, haber veren kimse... Bir diğer anlamı ise, yasa dışı olan bir durumu yetkili makamlara bildiren kimse, ihbarcı...

'İspiyoncu' ise daha farklı: Birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyip başkalarına bildirerek çıkar sağlayan kimse, gammaz...

Bir de 'müfteri' var, yani karalamacı...

***

Siyasette bunlardan ne kadar çok bulunuyor değil mi?

Birincisi, yani 'muhbir' diğerlerine göre daha masumdur... O işini yapar, gördüğünü ve duyduğunu aktarır... Bir nevi meslektir bu onun için...

'İspiyoncu' ise içinin kötülüğünün gereğini yapar... 'Suç oluşsa da bildirsem' diye ellerini ovuşturarak faaliyet gösterir... Bu onun için bir iş değil, bağımlılıktır... Madde bağımlılığının bile tedavisi vardır da bu türün tedavisi yoktur...

'Müfteri' ise alçak bir günahkârdır... Olmayanı varmış gibi göstererek hasmından intikam almaya çalışır... Başkalarına iftira atmaktan garip bir zevk alır... Çamur atmak ve çamurlaşmak onun gıdasıdır... Delikanlı gibi ortaya belge koymaz, faili meçhul göndermelerle insanlara kara çalmak onun için bir hayat tarzıdır...

***

Hayatın herhangi bir sahasında, bu siyaset olabilir, ticaret olabilir, spor olabilir, akademik dünya olabilir, insan öyle bir mücadele verecek ki, karşısındaki 'o rakibi, o hasmı, o düşmanı' her kimse kendisine saygı duymak zorunda bırakacak...

Pusu kurmayacak, alçalmayacak, gerektiğinde hakkı teslim edecek, karşısındakinin emeğine karşı saygı duyacak... Karşısındakinde, en kötü ihtimalle "Düşmandır ama mert düşmandır" düşüncesi uyandıracak ve 'namert dost'a tercih edilecek... "Benim gibi düşünmese de adam gibi adamdır" dedirtecek...

***

En tehlikeli olan, 'ispiyonculuk'la 'müfteri kimliği'ni nefret içinde yaşattığı bedenlerinde birleştiren tipler... İnsanî değerlerden tamamen sıyrılmışlardır... Yüzlerine vuran nefret duyguları, onların putu gibi olmuştur...

Acıma duyguları kalmamıştır... Adâlet umurlarında değildir... Kararan her hayat, sönen her umut, yıkılan her duygu, onlara âdeta 'yaşama sevinci' katar... Kurdukları pusuları ve attıkları iftiralar sonucu elde ettikleri kârları, tespih tanesi gibi ipe dizmekten, koleksiyon yapmaktan sinsice bir zevk duyarlar...

Kimlerin hayatı yanarsa yansın, 'amaca giden her yol mübahtır' gerçeği onlar için serlevha niteliğindedir, asla vaz geçilmez...

Düello işine gelmez, zulaları sever... Aydınlık gözünü kamaştırır, en iyi fikirlerini, daha doğrusu iftiralarını karanlıklarda üretir...

Tam teşekküllü yetişkin müfteriler, hayatları boyunca hiç aralıksız, yorulmadan, yüksünmeden, utanmadan iftira üretebilirler... Ortak özellikleri 'korkaklık' olduğu için ürettikleri iftiraları genellikle ilgili yerlere ulaştırmak yerine ortada bırakmayı tercih ederler...

Halbuki meydanda delikanlıca mücadele et, gerekirse yenil, ne olur ki? Hasmın sana saygı duyar, tarih seni hayırla yâd eder... İftiralarla kazanılmış hangi zafer insanlığın ortak hafızasında saygın bir yere sahip ki?

Tarihte yenildiği için ayıplanan pek kimse yoktur... Ama müfterilikle soslandırılmış ispiyonculuğun hayırla anıldığına dair de tek bir örnek yoktur...

***

Siyaset yapanlar, rakibi alt etmek için kurallar içinde mücadele etmektense, böylesine pespaye yöntemlere tevessül ettikçe kaybedecekler... Belki skor tabelasında olmasa da insanlık tarihinde...

Tekrar edelim: 'Rakip, hasım, düşman' her neyse... Hayatın herhangi bir sahasında, bu siyaset olabilir, ticaret olabilir, spor olabilir, akademik dünya olabilir, insan öyle bir mücadele verecek ki, karşısındaki 'o rakibi, o hasmı, o düşmanı' her kimse kendisine saygı duymak zorunda bırakacak...

Hangi siyasetçi olursa olsun fark etmez, cesaret ve karakter sahibi olan siyasetçi bunu yapar, bunu hedefler...

Yazarın Diğer Yazıları