Murat Ağırel’den mektup var: Şikayet etmiyorum yapılan zulmü bilin diye anlatıyorum

Murat Ağırel’den mektup var: Şikayet etmiyorum yapılan zulmü bilin diye anlatıyorum
4 aydan fazladır Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Yeniçağ Gazetesi Yazarı Murat Ağırel’den mektup var. Ağırel mektubunda, “Bu yaşadığımı size şikayet etmek amacı ile anlatmıyorum. Bizlere yapılan zulmü bilin diye yazıyorum” ifadelerini kullandı.

Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan Yeniçağ Gazetesi Yazarı Murat Ağırel mektup yazdı. Tutuklu gazeteci Ağırel, yaşadığı diş ağrısı nedeniyle günlerce hastaneye sevk edilmemişti. Hastaneye sevk edilmesi sonrasında Ağırel’in iki dişi çekilmiş ve cerrahi müdahale yapılmıştı.

Murat Ağırel hastaneden cezaevine getirilmesi sonrasında, ağzındaki dikişlere ve cerrahi müdahaleye ve itiraz etmesine rağmen duruşmaya çıkarıldı. Murat Ağırel Odatv’ye yazdığı mektupla, yaşadığı süreci anlattı ve “Bu yaşadığımı size şikayet etmek amacı ile anlatmıyorum. Bizlere yapılan zulmü bilin diye yazıyorum” ifadelerini kullandı.

İşte 4 ayı aşkın süredir Silivri Cezaevi’nden tutuklu olan Murat Ağırel’in Odatv’ye gönderdiği mektubu:

“Değerli dostlarım, ağabeylerim, meslek büyüklerim;

Öncelikle çok daha iyi olduğumu belirtmek isterim. Ağrıya neden olan iki dişim cerrahi müdahale neticesinde çekildi. Perşembe günü diğer bir diş daha çekilecek ve çürüyen diğer dişlerin tedavisi yapılacak. Şu anda ağzım kan dolu, alt ve üst çenemde dikişler var ancak nihayet beynim zonklamıyor.

Perşembe günü tekrar Okmeydanı Diş hastanesinde olacağım. Sizler sayesinde tabii. Tekerlekli morg ile değil ve nezaret olmadan, gayet insanı şartlar altında.

Hastaneden gelirken moral doluydum. Gökyüzünü tel örgüler, dikenli teller olmadan sınırsız gördüm. Doğanın canlanmış olduğunu, yeşilliği, sevdiklerimi gördüm. Koğuşuma girdiğimde, üzerime kapandığında çıkardığı sesten nefret ettiğim kapının sesini duymadım. Dinlediği dertlerden boyası dökülmüş duvarlar evimin duvarı gibi samimi geldi.

Uzun sürmedi tabii…

İnfaz koruma memuru geldi ve mektup zarfı büyüklüğünde mazgaldan seslendi: “Murat Ağırel, SEGBİS var.” Gelen memura ağzımın içinin kan dolu olduğunu, daha tamponların çıkarılmadığını, cerrahi bir müdahalenin yapıldığını, ifade vermeyeceğimi söyledim. Memur gitti. Kısa bir süre sonra tekrar geldi ve “uzun sürmeyecekmiş, kendisine durumu anlatırsın” dedi. Hani “kan tepeme sıçradı” diye bir söz var ya işte adeta bu sözü doğrular bir durum oldu. Üzerimi değiştirdim, memur önümde ben arsında SEGBİS odasına girdik. Kameradaki memura “teşekkür ederim kardeşim” dedim.

Sözü karşısındaki kişiye bırakmadan başladım; “Daha bir saat önce cerrahi bir müdahale geçirdim. Ağzım dikişli ve bu nedenlerden ötürü kan içinde. Size durumu bildirmeme rağmen beni ısrarla getiriyorsunuz. Savcı, hakim, avukat nesiniz bilmiyorum, bildiğim insan olmadığınızdır. Bu insanlık dışı bir uygulama ve işkencedir. Bunları yüzünüze, gözlerinizin içine bakarak söylemek için geldim. Hakkınızda şikayetçi olacağım. Bu zulümdür” dedim ve salonu terk ettim.

Bu yaşadığımı size şikayet etmek amacı ile anlatmıyorum. Bizlere yapılan zulmü bilin diye yazıyorum. Bizi betona hapsedenler, bizi düşman olarak görüyor.

Ne yaparlarsa yapsınlar teslim olmak yok. Cüce devler ülkesinde “Enel Hak”, “Hak benim!” diyen Mansur, yüzülen derisini katlar gibi eline alıp şehrin on iki kapısından aynı anda çıkıp giden Nesimi, “dostun gülüyle” yaralanıp boynunda iple, dağlara doğru yürüyüp giden Pir Sultan gibi kararlı, inançlıyız.

Varlığınız gücümüze güç, inancımıza inanç katıyor. Ali komutanın da dediği gibi “Asla Vazgeçme Asla…

Esaretten özgürce selamlarımla…”