Murat Muratoğlu: “Suriyeliler için harcanan 40 milyar dolar kimin parası?”

Murat Muratoğlu: “Suriyeliler için harcanan 40 milyar dolar kimin parası?”
Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu, “Sahi vakıflara yapılan yardımlar kimin parası? Ya Suriyeliler için harcanan 40 milyar dolar? Referandum yapıp halka sorsak ya, kaçı Suriyelileri ülkede istiyor?” dedi.

Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ne diyorlar? Ekonomi battı, ekonomi bitti. Kardeşlerim; buradan tüm milletime sesleniyorum. Bunlarda insaf yok. Bunlar nankör!” sözleri üzerinden ekonomi politikalarına tepki gösterdi.

Muratoğlu, Suriyeli sığınmacılar için harcanan 40 milyar dolara dikkat çekerek, “Fakire şükretmeyi öğreteceksin ki, zenginin huzuru bozulmasın. Sahi vakıflara yapılan yardımlar kimin parası? Ya Suriyeliler için harcanan 40 milyar dolar? Referandum yapıp halka sorsak ya, kaçı Suriyelileri ülkede istiyor?” ifadelerini kullandı.

Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu’nun “Sadece kör değil nankörsün!” başlıklı yazısı şöyle:

 

“Ne diyorlar? Ekonomi battı, ekonomi bitti. Kardeşlerim; buradan tüm milletime sesleniyorum. Bunlarda insaf yok. Bunlar nankör!” dedi.
Aklıma Serdar Ortaç'ın “Nankör” şarkısı geldi, içim ürperdi! “Aramızda bir sürü düşman var, sürü nankör var ve bakan kör var” şarkının sözleri… Biri umutsuz bir aşkı anlatıyor diğeri umutsuz bir ekonomiyi!

Egosu yüksek doktorların aileye kötü haberi vermesi gibi; ameliyat iyi geçti ama hasta kaybedildi! Canım olur o kadar kusur, geçecek hepsi… Var mı vefasızlığın gereği?
Sadece kör değiliz aynı zamanda nankörüz belli ki… Hem göremiyoruz hem de görmek istemiyoruz bazı şeyleri… Konyalı bilim adamları yeni bir şey mi keşfetti? Yüksek teknolojili üretime mi geçildi? Petrol mü fışkırdı? Altın mı çıktı? Yoksa hiçbiri mi? Neyi kaçırdık şimdi?

Nasıl düzelecek, ne gibi tedbirler alınacak, ne kadar kemer sıkılacak? Hiç biri ortada yok! Varsa yoksa vergi zammı… Ben size söyleyeyim. Faizleri düşürmek falan hikaye… Dövizi baskıladın, artırmadın da düzelen bir şey var mı?
On yedi yılda kendi yerli paramızla dövize bağımlı olmayan bir ekonomi oluşturulabilseydi zaten kimse parasını dövize çevirmezdi. Sabah akşam döviz fiyatlarını takip etmezdi.

Ekonomi yönetimi “suç bende değil” mesajı vermekten başka ne yaptı? Yedi, içti, tüketti, bağırdı, çağırdı, suçladı… Türkiye'yi borç batağına sapladı.
Hatta bunu bankalar vasıtasıyla toplumun bütün bireylerine yaydı. Ülkenin bütün kurumları borçlu olduğu gibi, vatandaş da aynı durumda…

Türkiye'nin finansal imajı yerlerde sürünüyor. Türkiye'ye yatırım kararlarının tümü sorgulanıyor. Türkiye'yi yatırım listesinden çıkartanların sayısı her geçen gün artıyor.
Zannediliyor ki emir-komuta zinciri ile piyasalar dengeye gelir. Siyasi baskı ile enflasyon, faizler ve hatta dolar kuru düşürülebilir. Merkez Bankası tek başına bunlara kadir… Öğrenemediler ki mümkün değil!

Fakire şükretmeyi öğreteceksin ki, zenginin huzuru bozulmasın. Sahi vakıflara yapılan yardımlar kimin parası? Ya Suriyeliler için harcanan 40 milyar dolar? Referandum yapıp halka sorsak ya, kaçı Suriyelileri ülkede istiyor?
Nankörlere bak yahu! Aç karınlarını doyur, eve makarna kömür yardımı yap, yine de şikâyet etsinler. İnsafsızlar! Aceleniz ne? Bir 17 yıl daha verseniz düzelecek işte!”