Ne oluyoruz?

Kıbrıs’ta “ateş kes” anlaşması devam ediyor. Bizim “Rum” deyip attığımız “Kıbrıs’ın Yunanlıları” (Ellino Kipriyolular) adanın kendilerine ait olduğunu, Kıbrıs meselesinin, kendilerine ait Kıbrıs’ın Türk işgalinden kaynaklandığını, işgalcinin Kıbrıs Türk azınlığını kullanmakta olduğunu savunuyorlar. 1955-58’lerin EOKA’sının, 1963-74’lerin EOKA B’sinin yerine, yeniden “siyah gömlekli faşist” teşkilatlar faaliyete geçmiş durumda.  Rum tarafında yapılan kamu yoklamalarından öğreniyoruz. Yüzde 65 Rum, Türklerle bir arada yaşamak niyetinde değil! Bir Türk’ün, 2 yıllığına olsun, Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı olmasını şiddetle ret ediyorlar. Kısacası, “ateş kes” anlaşması devam ediyor.
Bu şartlarda, 2002’den bu yana karşılıklı geçişler için kapılar açıldı. Bu kapılarda her iki tarafın polisi ve gümrük memurları var. Rum tarafındakiler yıllardır, KKTC’den alışveriş yapanları sıkı kontrole tabi tutuyor. Bizde bir laûbalilik, ciddiyetsizlik, umursamazlık, kendini bilmezlik devam edip durdu.
Şimdi, Devlet, “karşılıklı geçiş ve alışveriş şartları uygulanmalıdır” deyince, şikayetler başladı. Devletimizin varlığını, egemenliğimizi hazmedemeyen birkaç kuruluş, insanlarımızı tahrik için öncülük yapmağa başladı. Unuttukları bir şey daha var. Kuzeye geçen Rumların oranı yüzde yirmilerde kaldı. Yüzde 80 Rum, “işgal kalkmadıkça Kuzeye gelmem” diyor. Bizde, güle oynaya ve övünerek, “ateş kes” hattını geçip, eğlenmeye, alış verişe gidenlerin haddi hesabı yok! Rum (Ellino Kipriyo - Kıbrıs Yunan’ı) bilinçli; bizimkiler, can pahasına elde edinenlerin değerini bilmiyor, bilinçsizlik hakim. Can ve kan pahasına elde edilenleri hiç olmazsa bu şehitler haftasında hatırlayıp biraz düşünsek ve elimizi vicdanımıza koysak?
Kazanılan devletimizdir, 1960’da bize verilmiş olan eşit egemenlik haklarıdır, Rum’un bizi idare etme, hükümetimiz olma hakkı olmadığıdır;  Türkiye’nin garantörlüğünde başımız dik yaşamak, toplu mezarlara atılmamaktır.
Rum tarafında ucuzluk var diyerek, bu kıymetleri yerle bir etme hakkı kimsede yoktur. Rum’un bizden çaldıklarını ona vermemek hakkımız ve görevimizdir.
Bu akılda gidersek, Rum tarafı, bizim çarşı ve pazarımızı üç günde, her şeyi ucuzlatarak, yerle bir edebilir. Ne acentelik kalır, ne de tüccar. Bunu başardıktan sonra da canımızı yakacak tedbirleri acımasızca alır. “Ah ne yaptık?” demenin hiçbir anlamı kalmaz.
Devletin mevzuatını uygulayan sınır bekçilerini kutlarım.

Yazarın Diğer Yazıları