​​​​​​​Neler olacak ya da olmayacak

Öncelikle şunu belirtelim: Silahlı Kuvvetleri'nin savaş gücü sayesinde Türkiye, ABD ve Rusya ile siyasi anlaşmalar yaptı. Ordunun başarısı, siyasetin elini güçlendirdi. Bunu bir yere yazalım.

Peki, siyasi başarı yok mu?

Var!

Bu başarı, Oslo görüşmelerinde olduğu gibi İngiltere veya Amerika'nın tavsiyelerine uyarak terör örgütleriyle "analar ağlamasın" paradoksu sayesinde olmadı. Tam tersine, terörle etkin ve nitelikli bir mücadelenin sonunda geldi.

Türkiye istediğini tam olarak aldı mı?

Hayır alamadı.

Türkiye'nin asıl beklentisi bütün sınırı kendisinin kontrol etmesiydi ama bunu, hem rejim güçleri ve hem de yer yer Suriye ile birlikte yapacak. Dolayısı ile tam istediklerini alamadı.

Türkiye ne kazandı?

Öncelikle, önemli ölçüde sınır güvenliğine yönelik başarı elde etti. Yine rejim güçlerini kendi sınırına kadar taşıdı. Böylece dolaylı da olsa Suriye devlet yönetimiyle siyasi ilişki başlamış oldu.

Otonom PKK/PYD Kürt Özerk Bölgesi kurulmasını önleyebildik mi?

Şimdilik önlemişiz gibi görülse de, tam olarak önledik sayılmaz. Çünkü hem Rusya ve hem de Amerika, bahse konu özerk bölgeler meselesinde hemfikir görülüyor. Suriye anayasası yazılıp, anlaşma masası kurulduğunda özerklik olmasa bile benzer bir takım yapılar kurulacak gibi. Çünkü hem Amerika ve hem de Rusya, Türkiye'nin kırmızı bültenle aradığı Mahsun Koboni'yi en üst düzeyde sürece dahil ediyor.

Bunun anlamı nedir?

Şudur: PKK/PYD temsilcisi, ABD ve Rusya tarafından askeri bakımdan "general", siyasi bakımdan "üst düzey konuk" seviyesine getiriliyorsa, artık uluslararası meşruiyet içine alınıyor demektir. Çok sürmez ilerleyen süreçte PKK/PYD yeni bir isimle Kürt siyasi temsilcisi olarak Suriye politikasının bir parçası olur.

Önlenemez mi?

Bir ihtimal belki önlenebilir. Bunun yolu, Türkiye'nin Esat yönetimiyle yapacağı sıkı, aynı zamanda da yüksek güvene dayalı ikili ilişkiler geliştirmesine bağlı. Esat yönetimi, Türkiye sınırından 30 kilometre aşağıda ABD ile omuz omuza beklemekte olan silahlı grupları, ülke içinde adsorbe edebilirse, eski Suriye'ye yaklaşmış olur. Edemezse, elinde büyüttüğü PKK/PYD ABD, Rusya ve AB'nin desteği ile uluslararası meşruiyet kazandırılarak belirli bir toprak parçasında kendi ismiyle konumlanacaktır.

İran faktörü ne olacak?

İran, PKK/PYD ile işbirliği yapıyor. Ayrıca, Suriye içinde toplama militanlardan oluşan bir savaşçı grubu var. İran, bu sayede bölgesel güç olmak adına Esat yönetimi üzerinde daha fazla etkili olmak isteyecektir.

Buna rağmen İran'ın da yumuşak karnı var.

Nedir o?

Kurulacak özerk bir Kürt otonom bölgesi, gelecekte İran için de bir tehdit. Aynı zamanda İsrail'in geleceği için kullanışlı bir yönetim olacak. Bu durum İran'ı rahatsız edecek bir durumdur.

İran-Suriye ve Türkiye güç birliği yapabilir mi?

Topyekûn Batı'nın yapmak istediği ortada. Ortaya çıkacak sonuçların en fazla etkileneceği ülkeler de belli: Türkiye, Suriye ve İran. 

Öyle ise bu fiili durum, neyi gerektiriyor?

Suriye-Türkiye ve İran'ın konjonktürün zorunlu hali olarak bir araya gelmesi ve kararlı, nitelikli ve yüksek güvene dayalı kararlar almasını gerektiriyor. Çünkü Suriye'nin geleceği ile ilgili olarak Batı'nın vereceği karar, her iki ülkenin geleceğine ilişkin verilmiş kararlar olacak. Kısacası Suriye'de özerk ya da farklı bir ad altında PKK/PYD kendine bir yer edinirse, bunun yansımaları hem Türkiye ve hem de İran'a yönelik olacaktır. 

Öyle ise?

Öyle ise akıl ne gerektiriyorsa onu yapmak lazımdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları