Nereye kadar?

Gambari formülüne uygun bir şekilde komiteler çalışmaktadır. Rum üyeler  “Kıbrıs Cumhuriyetinin (!) 1960 Anayasasını (!) tadil ederek Türklere” yeniden Rumların, Ermenilerin, Maronitlerle Latinlerin haklarını gölgeleyecek hakların verilmeyeceği; AB normlarına göre insan haklarının uygulanacağı, (yani mal mülk konusunun Rumların haklarını gözeten bir şekilde halledileceği), Garanti Anlaşmasının var olmayacağı,yerleşik dedikleri insanlarımızın Anadolu’ya göç edeceği, Türk askerinin adadan tümüyle çıkacağı bir “milli vizyona” göre görev yapmaktadırlar. Bunun adına da Soyer Hükümetinin de programında öngörüldüğü gibi, “iki toplumlu, iki kesimli federasyon” demektedirler. Bu vizyonda KKTC yoktur; egemenlik yoktur; Garantilerin pazarlığı vardır!
 Bu vizyon ve bu yaklaşım Sayın Cumhurbaşkanı Talat’ın son Ankara’daki zirve toplantısından sonra yapmış olduğu  “Türkiye ile aynı çizgideyiz”  açıklamasına ters düşmektedir, çünkü Ankara’da MGK’da alınan kararda “iki eşit HALK’tan ve Garantilerin devamından, Kıbrıs’taki gerçeklerin kabulünden” bahsedilmektedir. Buradaki gidişat ise “iki toplumlu federasyon”  yönündedir. TEK HALKIN İÇİNDE %20 Türk toplumu addediliyoruz. Hristofyas’ın açıklamaları da bu yaklaşımı vurgulamaktadır.
Tek halk, tek egemenlik Rum tarafının  “asla taviz verilemez” dediği bir yaklaşımdır.
Bu şartlarda Komitelerde yer alan Türk üyelere verilen talimat nedir? Bilinmiyor. Bu çerçevede Komitelerde yer alan Türklere, herhalde, “birleşik bir Kıbrıs için gereğini yapınız” talimatı verilmiştir ki, basın haberlerine göre “birleşik Kıbrıs’ta yargı ele alınmıştır”. İki devlet esası üzerinden halledilecek bir meselede bu konu başka şekilde ele alınır, birleşik Kıbrıs için başka şekilde. Demek istediğim, komiteler, geleceğin şeklini ve temellerini Rumların öngördükleri vizyonlarına göre şekillendirmektedirler ve buna “ilerleme” adı verilmektedir.
Cumhurbaşkanlığının bu konudaki suskunluğu karşısında  Komitelerde yer alan Türkler’den talimatlarının ne olduğunu açıklamalarını beklemek hem KKTC halkının, hem de Türk ulusunun hakkıdır. Bu konuda şeffaflık gerekir. Bilinmeden kuyumuz kazılmaktaysa tarihi suç komitelerde yer almış olan insanlarımızın omuzlarında kalacaktır. Bu çok ağır bir sorumluluktur. 
Kanımca Rum liderliğinin açıklamaları ve nelere razı olabileceklerini kesinlikle dünyaya duyurdukları bu ortamda masaya oturulup görüşülecek müşterek bir zemin yoktur. Soyer Hükümetinin programında var olan ve maalesef Gambari Anlaşması ile kabul eder göründüğümüz “iki toplumlu federasyon” tezi bizi teslimiyete götürecektir. Bu hatayı süratle düzeltmek Meclisimize düşmektedir. Nasıl mı? “Toplum” sözcüğünden ne anladığımızı açıklamakla! “Toplum” sözcüğü “egemen, kendi kaderini tayin etme hakkı olan HALK anlamına gelir ve bu HALK KKTC HALKIDIR”  şeklinde bir açıklama gerekmektedir! Ya bu yapılmalı ya da Soyer Hükümeti programındaki bu yanlışı programını tadil ederek düzeltmelidir. Aksi takdirde Hristofyas’ın öngördüğü gibi  “1960 Anayasasını tadil etme” operasyonu bizim de iştirakimizle başladı demektir. Bunun da sonucu yine Hristofyas’ın açıkladığı gibi  “Kuzeydeki federe idare, AB normlarının öngördüğü evrensel insan hakları gereği tüm Kıbrıslıların hür yerleşimine ve toprak edinmesine açık olacak”. Komitelerdeki arkadaşlarımız Rum tarafının hazırladığı bubi tuzaklarını bilmezlerse, görmezlerse işimiz çok zor olacaktır. Kelimelerin anlamı ve yorumu üzerinde 42 yıldır oynanan bu oyunun (bu tuzakların) farkında olup olmadıklarını ancak kendilerine verilmiş olan talimatı tüm ayrıntıları ile bildiğimizde görmüş olacağız. İnşallah o zaman da  “çok geç kaldık” diye dövünmeyiz.    

Yazarın Diğer Yazıları