Nereye kadar?

“Görüşme yolu ile Kıbrıs meselesinin hallini” destekleyen herkes 43 yılın tecrübelerinden ders alsaydı, hâlâ bugün, “görüşmelerin başlaması için” dua etmez ve görüşmelerden olumlu sonuç çıkabilir düşüncesiyle kendi kendini kandırmazdı.
43 yıldır görüşmeler yolu ile meselenin neden halledilmediğine bakan sorumlu bir kişiye, bu soruyu sorarak cevap arayan sorumlu bir makama rastlamadık. “Aman görüşmeler başlasın” , “aman görüşmeler kesilmesin” , “temaslar başladı, destekliyoruz” , “temaslar kesildi, suçlu Türk tarafıdır çünkü Kıbrıs meşru hükümetini tanımıyor; çünkü egemenlikte ısrar ediyor, KKTC vardır diyor” ... Hep bunları dinledik ve bunları dinlemeğe devam ediyoruz.
Bunun en son örneği, meselenin halledilememesinde baş rolü oynamış olan Garantör İngiltere’nin Kıbrıs’taki temsilcisi Yüksek Komiser Millett’den geldi. İngiltere, TC Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ziyaretinde Kıbrıs’ın gerçeklerine parmak basmış olmasını beğenmedi. Derhal, Rum henüz ağzını açmadan, “İngiliz aslanı” kükreyiverdi: Ayrılığı destekleyen bu açıklamaya karşıymış. Ayrılığa karşı olan İngiltere 1963’de Makarios’a “Anayasayı değiştirme kalleşliğinde” kalleşçe yardımcı oldu; İngiltere’nin garantilediği Anayasayı yok farz ederek Türklere yapmadığını bırakmayan gayrimeşru Rum idaresini bal gibi  “meşru” kabul eden yine İngiltere; bu gayri meşru, eli kanlı idareyi, garantilediği Antlaşmaya rağmen AB’ye üye yapan da yine kendileri. Dışişleri Bakanlarının “Biz olmasaydık AB’ye giremezdiniz” sözleri hâlâ kulaklarımızda çınlamakta! Daha geçenlerde Sn. Millett Rumların dostu olduğunu açıklamıştı. Hiç olmazsa, diplomat olarak, iki halkın haklarını garantilemiş üç hükümetten biri olarak “her iki tarafın dostuyum” diyebilirdi. Demedi. Çünkü o gerçekten Rum’un dostu! Nasıl ki Sayın Gül’e Rum’dan önce, sıcağı sıcağına cevap vermeyi görev bildi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan ve 1974’te Türkiye adaya geldikten sonra EOKA’nın gölgesinden ve korkusundan kurtulmuş olan İngilizler vardır. Sayın Gül’ün beyanatı sadece bize değil bu insanlara da yeni bir güven vermiştir. Demek ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ifade ettiği her şey -başta iç güven- devam edecek, Kuzeyde palikaryaların sözü geçmeyecektir. Kıbrıs’ta Türk askeri bu güvenliğin garantisidir; Türkiye’nin AB için Kıbrıs’tan taviz vermeyeceği güvencesi herkesin içini rahatlatmıştır. Rahatsız olan Sn. Millett! Neden? Rum dostları rahatsız olacak diye!
Kıbrıs’ta Annan Planı macerasından sonra İsrail-Filistin ihtilâfına soyunmuş olan De Soto, görevinden istifa nedeni olarak “ABD, İngiltere ve diğer ilgililer bu işe müdahale ettikleri sürece, meselenin halli mümkün değildir” mealinde bir beyanat vermişti. Bu “ilgililer” De Soto’ya kiminle görüşüp kiminle görüşemeyeceğini de dikte etmekteydiler. Böylelikle De Soto taraflardan biri olan Hamas ile görüşemiyordu.
İşte bu aynı ilgililer Kıbrıs’ta da gelmiş geçmiş Genel Sekreterlere ve onların Kıbrıs’taki temsilcilerine  “Kıbrıs’ta bizim tanıdığımız meşru hükümeti sen de tanıyacaksın, Türklerin egemenlik, ayrı devlet taleplerini reddedeceksin, Kıbrıs’ın gerçeklerini Güvenlik Konseyine aksettirmeyeceksin” gibi talimatlar vererek suçluyu suçsuz, suçsuzu da azınlığa mahkûm taraf olarak meseleyi  bu güne kadar götürmüşlerdir.
Eski Genel Sekreter Cuellar ile temsilcisi Hugo Gobi “Kıbrıs için sunulan planlar ideal idiler ancak gerçekçi değillerdi. Bu nedenle başarılı olamadık. Kıbrıs’ta 400 yıl bir arada yaşamış fakat bütünleşmemiş olan iki halk/millet vardır. Bu gerçeği artık kabul etmeliyiz” diyebilmişlerdir. Sayın Millett’in herhalde bunlara da itirazı vardır. Güneydeki üslerinin selâmetinden başka bir şey düşünmeyen İngiltere’ye göre Kıbrıs’ta TEK halk vardır ve Türkler bu halkın içinde azınlıktırlar. Bu gerçeği Türk tarafı kabul etmeli ve kendilerinin baş tacı ettikleri eli kanlı, terörist idareyi, toplu mezar kazıcılarını biz de Türkiye de tanımak suretiyle meselenin halline yardımcı olunmalıdır. AB üyeliği tehdidi ile Türk tarafını bu çizgiye getirebileceklerine inanıyorlar. Garantör İngiltere ABD ve AB ile birlikte Türkiye’den bunu istemektedir. ABD müsteşar yardımcısı Bryza’nın Türkiye’ye “önerilerinizi Rumların kabul edebilecekleri şekle sokunuz” çağrısı unutulmamalıdır.
Bunlara verilecek cevap, De Soto’nun İsrail-Filistin konusunda söylediğidir: Siz bu şekilde müdahaleye devam ettikçe görüşme yolu ile meselenin halli mümkün değildir. Elinizi ayağınızı, kolunuzu paranızı Kıbrıs’tan çekiniz. Rum yapmış olduğu hata ile baş başa kalsın. İki tarafa eşit muamele yapınız. İki demokrasiden birini kabûl diğerini ret etmek hakkınız yoktur. İki halktan birini tanıyıp diğerine sırt dönme hakkınız hiç yoktur. Yeter artık!

Yazarın Diğer Yazıları