Nutuk'ta Cumhuriyet (2)

Cumhuriyet'in Ankara'da nasıl kurulduğunu, "kurucu" Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'undan okumak lâzım, demiştik.

Mahdut sayıda arkadaşını yemeğe davet etmiş, yemekte "Ya­rın cum­hu­ri­yet ilân ede­ce­ğiz." demişti. Devamını okuyalım:

"O ge­ce bir­lik­te bu­lun­du­ğu­muz ar­ka­daş­lar, er­ken­den be­ni terk et­ti­ler. Yal­nız İs­met Pa­şa, Çan­ka­ya'da mi­sa­fir idi. Onun­la yal­nız kal­dıktan son­ra bir ka­nun lâ­yi­ha­sı müs­ved­de­si ha­zır­la­dık. Bu müs­ved­de­de 20 Kânunisânî 1337 [20 Ocak 1921] ta­rih­li Teş­ki­lâ­t-ı Esa­si­ye Ka­nu­nu'­nun şekl-i dev­le­ti tes­pit eden mad­de­le­ri­ni şu sûret­le tadil et­miş­tim: Bi­rin­ci mad­de­si­nin ni­ha­ye­ti­ne 'Türkiye Devleti'­nin şek­l-i hükûmeti cum­hu­ri­yet­tir' cüm­le­si­ni ilâ­ve et­tim. Üçün­cü mad­de­yi şu yol­da tadil et­tim: 'Tür­ki­ye Dev­le­ti Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ra­fın­dan ida­re olu­nur. Mec­lis, hükûmetin inkısâm et­ti­ği şuabât-ı ida­re­yi İc­ra Ve­kil­le­ri [Bakanlar] va­sı­ta­sıy­la ida­re eder.'

Bun­dan baş­ka Teş­ki­lât-ı Esa­si­ye Ka­nu­nu­'nun mevâdd-ı esa­si­ye­si­nin 8'inci ve 9'un­cu mad­de­le­ri de tadil ve tavzîh olu­na­rak şu mad­de­ler ya­zıl­dı:

'Mad­de: - Tür­ki­ye Reisicumhuru Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si He­yet-i Umûmiye­si ta­ra­fın­dan ve ken­di azâsı meyânın­dan bir intihâb dev­re­si için intihâb olu­nur. Va­zi­fe-i riyâset, ye­ni reisicumhurun intihâbı­na ka­dar de­vam eder. Tek­rar intihâb olun­mak câiz­dir.'

'Mad­de: - Tür­ki­ye Reisicumhuru dev­le­tin re­isi­dir. Bu sı­fat­la lü­zum gör­dük­çe, mec­li­se ve He­yet-i Ve­ki­le'­ye riyâset eder.'

'Mad­de: - Baş­ve­kil, reisicumhur ta­ra­fın­dan ve meclis azâsı meyânın­dan intihâb olu­nur. Di­ğer ve­kil­ler baş­ve­kil ta­ra­fın­dan yi­ne meclis azâsı ara­sın­dan intihâb olun­duk­tan son­ra he­yet-i umûmiye­si re­isi­cumhur ta­ra­fın­dan meclisin tas­vi­bi­ne arz olunur. Mec­lis hâ­l-i ictima­da de­ğil­se, key­fi­ye­ti tas­vip meclisin ictima­ına ta'lîk olu­nur.'

Bu mad­de­le­re, en­cü­men ve meclis­te, din ve li­sa­na ait ma­lû­mu­nuz olan bir mad­de de ilâ­ve edil­miş­tir." (s. 571-572).

M. Kemal bunları söyledikten sonra Cumhuriyet'in ilân edildiği 29 Teşrînievvel [1]339 [29 Ekim 1923] pa­zar­te­si gü­nü An­ka­ra'da olup bitenleri uzun uzun anlatır.

Onun, "Din ve li­sa­na ait ma­lû­mu­nuz olan bir mad­de de ilâ­ve edil­miş­tir." dediği madde şöyle: "2. Madde: Türkiye Devleti'nin dini, din-i İslâmdır. Resmî lisanı Türkçedir."

"Malûmunuz" demesinin sebebi, din meselesinin halifelik ve ahkâm-ı şer'iye üzerinden tartışılmasıdır. İkinci maddeye dair şunları söyler:

"'Tür­ki­ye Dev­le­ti­'nin res­mî di­li Türk­çedir.' de­di­ği­miz za­man bu­nu her­kes an­lar. Hükûmet­le mu­ame­lât-ı res­mi­ye­de, Türk di­li­nin câ­rî ol­ma­sı lü­zu­mu­nu her­kes ta­biî bu­lur. Fa­kat, "Türkiye Devleti'­nin di­ni, din-i İslâm­dır." cüm­le­si ay­nı sûret­le mi te­feh­hüm ve ka­bul edi­le­cek­tir? Bu, bit­ta­bi, izah ve tef­si­re muh­taç­tır."

Sonra sözü, meselenin nereden çıktığına getirir.

M. Kemal, 16-17 Ocak 1923'te İzmit'te, altı gazeteciyle bir araya gelmiş, özellikle halifelik ve din konusundaki sorularını cevaplandırmıştı.

Kılıçzade Hakkı "Ye­ni hükûmetin di­ni ola­cak mı?" diye sormuştur.

Nutuk'ta şöyle anlatır:

"Ga­ze­te­ci mu­ha­ta­bı­mın su­ali­ne; hükûmetin di­ni ola­maz! di­ye­me­dim. Ak­si­ni söy­le­dim. Var­dır efendim; İs­lâm di­ni­dir, de­dim. Fa­kat, der-akab 'İs­lâm di­ni hür­ri­ye­t-i ef­kâ­ra mâ­lik­tir.' cüm­le­siy­le ce­va­bı­mı tav­zîh ve tef­sir lü­zu­mu­nu his­set­tim." (s. 510-511).

Dönemi bilmeden, gelişmeleri bilmeden peşin hükümle tartışamayız.

Yazarın Diğer Yazıları