O bombaları kim gömdü?

Ergenekon davası, Ümraniye’de bir gecekonduda bulunduğu iddia edilen bombalara dayandırılmıştı. Zaman içinde görüldü ki bombaların evde bulunduğunu gösteren hiçbir delil yok. Bombalar, ilk defa Ümraniye’deki karakolda ortaya çıkıyor ve tutanak da orada yazılıyor. Zaten bilgisayarla tutanak tutulurken çekilen görüntülerde, polislerden biri,  “Adam sana, ’tutanağı çatıda bilgisayarla mı tuttun?’ diye sorarsa ne diyeceksin? Tutanağı elle yazalım” deyince, diğeri “Soruşturma Ergenekon olduktan sonra sinkaf ederim hakimini savcısını”  diye cevap veriyor... Yani soruşturmaya daha sonra ne ad verileceğini biliyor!
Cumhuriyet gazetesine saldırı ve Danıştay cinayetinde kullanılan bombaların da Süleyman Esen tarafından Alparslan Arslan’a evinde teslim edildiği Av. Zeynep Küçük tarafından ispatlandı. Buna rağmen Esen’in beraati, aleyhlerinde hiçbir delil bulunmayan Veli Küçük ve arkadaşlarının mahkûmiyeti isteniyor!

 


***

 


Bu bilgiler öne sürüldüğünde  “Peki ama Balyoz davasının dayanağı olan bombaları nasıl izah edeceksiniz? Yarbay Mustafa Dönmez’in evinde bulunan krokiye göre yapılan kazıda Zir vadisinde bulunan bombalar nedir?” diye cevap veriliyordu.
Balyoz davasında yargılananlardan biri olan kurmay albay Mustafa Önsel, bu soruya  “Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu”  kitabında cevap veriyor:
“7 Ocak 2009 günü Mustafa Dönmez’in evinde arama yapıldı. Evinde silahlar, bombalar, suikast planları ve bir kroki bulunduğu açıklandı. Dönmez 11 Ocak 2009 sabahı tutuklandı. 12 Ocak günü saat 12.00’de Zir vadisinde yapılan aramada Dönmez’e ait olduğu iddia edilen bombalar bulundu! Ama bir gün önce yağan sulusepken kara rağmen bombaların sarılı olduğu gazetelerde nem dahi bulunmuyordu. Bombalar, Dönmez’in ’Hayatımda merak saikiyle de olsa bir kere dahi almadım’dediği Taraf ve Yani Şafak gazetelerine sarılıydı ve bundan da önemlisi ikisi de 11 Ocak 2009 tarihli idi!
Dönmez, aynı gün erken saatlerde gözaltına alındığına göre, bu gazeteleri alıp bombaları onlara sararak gömmesi söz konusu olabilir miydi? Şimdi bu satırları okuduktan sonra hâlâ “bombaları oraya Mustafa Dönmez gömdü’ diyebilir misiniz? Değilse bombaları oraya kim ya da kimler gömmüştür?
Ayrıca Dönmez’in evinde bulunan aramaya katılan bir jandarma teğmen, 14 Ağustos 2009’da verdiği tanık iadesinde, arama sırasında bir suikast krokisi ve gömülü cephane yeri gösteren herhangi bir krokinin kesinlikle bulunmadığını söyleyecektir. Yine bomba ve silahlar üzerinde bulunan 14 adet farklı parmak izinden hiçbirinin Mustafa Dönmez’e ait olmadığı ortaya çıkacaktır.
Bu durumda ne yapılması gerekirdi. Dönmez’in tahliye edilmesi gerekirdi değil mi? Ama Dönmez, bu suçlamalarla mahkûm edildi.. Üstelik üniversite öğrencisi olan oğlunu trafik kazasında kaybedecek, cenazeye, çıkarılan sorunlardan dolayı zamanında yetişemeyecekti. Dönmez’in gelmesi için bekletilen cenaze, gece yarısı defnedilecekti...
Zir Vadisi, Kıbrıs’ta Enosis’e karşı mücadele eden Türklerin, Türkiye’nin yardımıyla kurduğu Türk Mukavemet Teşkilatı’na mensup mücahitlerin eğitildiği yerdi ve bu bombaları oraya koyanlar belki de bu geçmişi biliyordu. Bir başka ülkede olsa müze yapılacak bir yerin ismi de tıpkı Ergenekon örneğinde olduğu gibi bilinçli olarak kirletilmişti...

 


***

 


Kitaptan bir küçük alıntı daha:
 “Korgeneral Yurdaer Olcan’ın annesi o tutuklandıktan kısa bir süre sonra açık görüşe gelmişti. Seksenli yaşlarında, zorlukla yürüyen bir hanımdı... Görüş öncesi gelenlerin mutlaka üst araması yapılıyordu. Ülkesine yıllarca hizmet etmiş bir komutanın ayakta durmakta zorlanan annesi de ayrıntılı aramaya tabi tutuldu! Arama sonunda kadıncağız adeta dayak yemiş gibiydi...”

Yazarın Diğer Yazıları