Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun 30 Ekim tarihli son toplantısında komisyon başkanı Numan Kurtulmuş, “İmralı’dan yapılan açıklamalarla örgütün kendisini tasfiye ettiği, bütün bileşenleriyle birlikte artık örgütsel faaliyetleri sürdürmeyeceği konusundaki açıklamalar, özellikle 26 Ekim tarihinde yapılan açıklamalarla bir ileri safhaya taşınmış ve önemli bir eşik kanaatimce aşılmıştır.” dedi.

Peki, bir yılı çoktan geride bırakmış, yeniden çözüm sürecinde Cumhur İttifakı iktidarının “Pazarlık yok, bu bir al-ver süreci değil. PKK önce silah bırakacak, sonra yasal düzenlemelere gidilecek; önce barış, sonra çözüm.” açıklamalarıyla oluşturulmaya çalıştığı algıya rağmen ortada ne var?

PKK’nın odun ateşinde kazanda silah dipçiği ve palaska yakma şovundan başka hiç ama hiçbir şey!

Ha, bir de güya en son silahlı grupların Türkiye’den tam olarak çekileceği haberleri çerçevesinde, 47 PKK’lı teröristin güvenlik güçlerinin gözetiminde Türkiye’yi terk edip kendileri için güvenli olan Kandil bölgesine geçiş yapması!

Başka?

Hiç!

Sanki bir halkla ilişkiler çalışmasıymışçasına, yandaş medyada açıkça sipariş üzerine yaptırıldığı belli olan haberlerle; kamuoyuna “Terörsüz Türkiye süreci planladığımız gibi yürüyor.” yalanları inandırıcı olsun diye, yalan üstüne yalan haberlerle oluşturulmak istenen algıyla yol almaya çalışan Cumhur İttifakı iktidarının varacağı yer hezimet ve utanç olacak!

Geçtiğimiz aylarda “PKK’lılar, Kuzey Irak’ta TSK ve MİT’in belirlediği noktalara silahlarını bırakıp gidiyor. Şu ana kadar Süleymaniye ve diğer bölgelerde yaklaşık 830 savaşçı silah bıraktı. Ardından silahlar yine TSK ve MİT’in gözetiminde bulundukları yerlerde imha ediliyor.” yalan haberlerini servis eden yandaş medya, bu kez de güya “PKK’nın çekildiği bölgelerde üs, depo, hastane olarak kullanılan mağara ve sığınakların konum bilgilerini MİT ile paylaştı.” yalanlarını ortaya attı. Aynı haberlerin devamında güya “Sınırın Irak tarafında kalan benzer noktaların da boşaltılarak koordinatlarının Türk güvenlik birimlerine iletileceği, buralarda bulunan silah ve mühimmatın ise Irak merkezi ordusunun nezaretinde Türkiye’ye devredileceği” yalanlarını dolaşıma soktu!

Devlet Bahçeli’nin 8 Eylül’de yaptığı ve 7 Ekim’de tekrarladığı “Öcalan’ın, yeni bir açıklamayla 27 Şubat çağrısının örgütün Suriye’deki kolu ve Avrupa’daki yapılanmasını da kapsadığını hatırlatması; bu çağrının yerine getirilmesi, bu konudaki tartışmayı da bitirecektir.” açıklamasına rağmen, aradan geçen yaklaşık iki aya rağmen teröristbaşı Öcalan, Bahçeli’nin istediği ve beklediği açıklamayı yapmadı!

Çünkü Öcalan da biliyor ki, PKK/SDG’ye çağrısını yinelese de dinleyen olmayacak! Öcalan da bu yüzden, sözünü geçiremediğini gizleyebilmek için istenilen açıklamayı yapmıyor.

Cumhur İttifakı iktidarı baktı ki Öcalan, Suriye’de PKK/SDG’ye çağrı yapmıyor; “PKK, YPG, PYD hangi isimle olursa olsun, tüm uzantılarıyla terör örgütü kendini feshetmeli.” açıklamalarını unutturmaya koyuldu.

Kamuoyunun dikkatini çektiği gibi artık hiç kimse PKK/SDG’nin silah bırakmasından söz etmez oldu. Cumhur İttifakı artık PKK/SDG ile Suriye Geçici Hükûmeti arasında varılacak bir “anlaşma”ya umut bağlamış; şimdi tüm gücüyle umduğu anlaşmayı Türkiye’nin zaferi olarak sunma hazırlığında!

Hele PKK’nın İran kolu PJAK’tan hiç söz eden yok! Cumhur İttifakı, “PKK ve farklı coğrafyalarda ve isimler altında faaliyet gösteren tüm uzantıları, nerede olduklarından bağımsız olarak bir an önce fesih kararını almalı; derhâl ve koşulsuz olarak silahlarını bırakarak süreci tamamlamalı.” derken, 24 Mayıs’ta PKK’nın İran’da faaliyet gösteren kolu PJAK’ın sözde lideri Emir Kerimi’nin yaptığı “Biz PJAK olarak ne silah bırakacağız ne de kendimizi feshedeceğiz.” açıklamasından sonra bir daha PKK/PJAK’tan hiç söz etmez oldu!

Oysa Cumhur İttifakı da DEM Parti de Öcalan’a yaptırılan silah bırakma ve PKK’yı feshetme çağrısından çok ama çok umutluydu! Öyle ki, bebek katili Öcalan’a adeta “bölgesel lidermişçesine” değer yükleyerek yaptırılan çağrının bölgesel bir etki yaratacağından ve hatta Ortadoğu’da yeni bir süreci başlatacağından dahi emindiler!

Ama görüldü ki, meğer Öcalan koca bir balonmuş!

DEM Parti’nin “Türkiye’de sağlanacak onurlu bir barış, yüzyıllardır halkların birbirine kırdırıldığı, esasen bir savaş merkezi hâline getirilen Ortadoğu’nun da barışı olacaktır.” sözleri de tıpkı Cumhur İttifakı’nın ‘Terörsüz Türkiye’ süreci demokrasimizin tüm tehditlerden arındırılması için atılmış stratejik ve tarihî bir adımdır. Bunun doğal ve ayrılmaz sonucu olan ‘terörsüz bölge’ hedefi, komşu ülkeler başta olmak üzere yakın bölgemizde terör örgütleri üzerinden emperyalist vesayet kurulmasına karşı bir duruştur.” sözleri gibi süslü cümleler ve gerçekleşmesi imkânsız dileklerden öteye geçemeyecek görünmekte.

Çünkü balon patladı! Öcalan’ı artık dinleyen yok!