Öğretmenlerimizin mutlu günü, kutlu olsun

Sayın okurlarım, dünkü 24 Kasım Çarşamba günü, ellerini öptüğümüz öğretmenlerimizin günü idi. Kutlu ve mutlu olsun.
Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarındaki imkansızlıkları göğüsleyerek ve yetersiz aile yapılarımızı tesirsiz kılarak, toplumumuzun bugünkü duruma gelmesini sağlayan öğretmenlerimize saygı ve sevgimiz sonsuzdur. Bütün yanlıklarımızı hoş görüp düzeltme çabasında bulunmuşlar ve bizlere çekidüzen vererek kollarının altına almışlardır.
Bizlere; üretken olmayı, ölçülü tüketmeyi, tasarrufa riayet etmeyi, yerli malı kullanıp para biriktirmeyi, boş zamanların değerlendirilmesini, sağlıklı yaşamı öğretmenlerimiz öğretmişlerdir.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar geçen zaman diliminde “nereden nereye” geldiğimizi düşündüğümüzde ve bu güzel neticeyi hepimiz kendi yaşantımıza uyguladığımızda, eğitimimizin ve onun kolbaşı öğretmenlerimizin hizmetlerini ve değerlerini görür ve şükran borcumuzu ödemek isteriz. Meyvesi bol bu güzel ağaçları yetiştiren insan unsurları içinde, aile büyüklerimizin kadar hiç şüphesiz öğretmenlerimizin hakkı da büyüktür.
“Türk olduğumuzu”, “Doğru ve çalışkan olduğumuzu”, “Büyüklerimizi saymamızı”, “Küçüklerimizi korumamızı”, “Milletimizi özümüzden çok sevmemizi” ve “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmemizi” her sabah bizlere ant içtirerek öğretmişlerdir. Bizleri bu günlere ulaştıran, eğitim ordumuzun kumandanları öğretmenlerimizin ellerini saygı ve sevgi ile öpüyor ve uçmağa varanlara da Ulu Tanrı’dan rahmet diliyorum. Hiç şüphesiz, her dönemin kendine göre acı-tatlı yaşantılı günleri ve özellikleri vardır. Bizler, ikinci cihan harbi sonrasının imkansızlıkları ve yeterli eğitimden mahrum aile yapılarımızın eksikliklerini yaşadık. Öğretmenlerimiz o günlerin şartlarını önlemeye çalışan, bizleri kollarının arasına alan en büyük destekçilerimizdi. Onlar, bize herşeyi öğrettiklerinden kendilerine “öğretmen” dedik. Bizler, öğretmenlerimize olan “şükran borcu”muzu ellerini öperek ödemek isteriz.
Sayın okurlarım, son yirmibeş otuz yıldır sosyal konuların bütününde, arzu ettiğimiz sonuçlara ulaştığımız ve hassasiyetlerimizin büyük bölümünden habersiz hale gelmemiz, maalesef bir gerçek olarak karşımıza çıkmıştır.
Özellikle siyasi yapımızın yarattığı uygulamalar ve bazı yanlış kararlar eğitim konusundaki daha güzel fotoğraflar görmemizi önlemiş bulunmaktadır. “Öğretmen Meslek Okulları”nın otuz yıl önce kapatılması, öğretmenlik mesleğinin özelliklerinin kaybolmasına sebeb olmuştur. Yavrularımız bu uygulamadan sonra, mesleki bilgilerden yoksun görevliler tarafından yetiştirilerek yarış atları gibi imtihanlara ve kurslara koşar olmuşlardır. Öğretmenlik mesleği de yolunu yavaş yavaş değiştirerek bugünkü şeklini almış ve “Kazanç kapısı” haline gelmiştir. Her ağacın meyvesi kendine benzermiş ve netice de bizleri üzmüştür. Artık beğenimizi kazanan genç nesiller yerlerini bugün; hal ve davranışlarını, hatta düşünce sistemlerini değiştirip milli değerlerimize hassasiyet göstermeyen torunlarımıza bırakmışlardır. Bu neticelerden, yavrularımızdan başka hepimizin mes’uliyeti vardır. Keçi sakallı, kulağı küpeli, saçı tokalı ve jöleli erkek yavrularımız, otobüs duraklarında yabancılardan öğrendikleri gibi öpüşen göbeği açık eli sigaralı yarının annesi kızlarımız, dedesi yaşındaki insanlara otobüslerde yer vermeyen yavrularımızın hepsi, son yılların düşünce sisteminin meyveleridir ve mesleğini “öğretmenlik” olarak seçmemiş, yüksek okul mezunu olması yeterli hocalarımızın eserleridir. Yanlışlıklarımızın sebeb olduğu hastalıkların teşhisini koyduğumuza göre, tedavisini de birgün, mutlaka yapacağız. Çünkü, milletimiz çok daha büyük badirelerden geçmesini becermiştir.
Tanrı Türk’ü Korusun. 

Yazarın Diğer Yazıları