Okullarda şeriat çağrısı!..

Ekonomik çarpıklıklar, siyasal bunalımlar, sosyal çatışmalar, işsizlik, terör olayları, diplomasi skandalları ve yaşamın her alanında kısır döngüden ileri gitmeyen zavallıca çıkmazlar sıradanlaşıyor artık...

Avrupa'da- Amerika'da ya da başka kıtalarda sık görünmese de, Afrika, Ortadoğu ve çevresindeki ülkelerde benzer kangrenleşmiş sorunlar toplumları belki de asırlardır ürkütücü kaosların ortasında hırpalıyor zaten...

Ancak Türkiye'de tüm bu sorunları yıllardır çıkmazda tutarken, bir yandan da büyüten karanlık gelişmeler öylesine sarsıcı olmaya başladı ki, yazının başında dikkat çektiğimiz unsurlar bile bunların yanında basit ve sıradan kalıyor...

Hiç kuşkusuz dikkat çekeceğimiz asıl konu, siyaset karmaşasından ve toplumu yıllardır ezen sosyo-ekonomik çıkmazlardan çok daha vurucu ve kahredici...

İşte laikliği de sarsan bu vahamet, rejim sorunlarının temelindeki en büyük etken olarak da ülkeyi, geleceği ve "aydınlanma"yı kuşatmaya devam ediyor...

Hani "söylemekten dilimde tüy bitti" denir ya, yazmaktan gına geldi ama uyanan var mı derseniz, hak getire...

Sadece siyasal iktidar ve destekçilerinin büyük sinsilikle, paslı girdaplar haline getirdiği bir sorun değil bu...

Muhalefetin, sendikalarla vakıfların ve en önemlisi de tüm ulusu ilgilendirdiği için, milletin çok büyük bölümünün de vurdumduymaz davrandığı, gaflet içerisinde sadece bakakaldığı "eğitim" sorunu Türkiye'nin başına bela olacak bir bataklık gibi derinleşmeye devam ediyor...

Bilim adamlarının, bilgelerin, yazarların, felsefecilerin ve tarihçilerin defalarca farklı biçimde vurguladıkları bir gerçek var;

"Bir ülkeyi ya da rejimini çökertmek, dağıtmak ve hatta yok etmek istiyorsan önce eğitim sistemi ile oynayacaksın..."

Türkiye'de de işte bu yapılıyor... Eğitim üzerine kurulan karanlık tezgah, son yıllarda artan sinsi operasyonlar ve müfredat- yönetmelik adı altındaki değişikliklerin hepsi okulların dincileşmesi, mollalaştırılması- medreseleştirilmesi üzerine kurgulanıyor ve tehlike giderek büyüyor...

Yolsuzluk, gericilik, dayatma...

Türkiye'de binlerce okulun çağdaş eğitimden uzaklaştırılarak imam- hatibe dönüştürüldüğünü, tarikat ve cemaatlerin -sözde kız çocuklarını ikna etmek amacıyla- MEB'le işbirliği yaptığını, "sivil toplum çalışması" iddiasıyla, cemaatlerin eğitim kurumlarında faaliyet gösterebilmesi için yönetmeliklerde değişiklik yapıldığını bu köşede, daha önce birkaç kez vurgulamıştık...

Milli Eğitim'in rehber öğretmenler için hazırladığı kitapçıklarda, başı açık öğretmenlerin çocuklara zulmettiği, başı kapalıların ise şefkat gösterdiğini resmeden fotoğrafların halk arasında infial yarattığını, ancak bu konuda Milli Eğitim'in ve savcılığın hiçbir şey yapmadığına dikkat çekmiştik...

Milli Eğitim'deki çarpıklıklara, sürekli değiştirilen müfredat ve yönetmeliklerle sınav sisteminin eğitim üzerindeki karanlığı büyüttüğüne de ısrarla vurgu yapmıştık...

Üstelik bu konuda yalnızca MEB'i değil, muhalefeti, sendika, dernek, vakıf ve yurttaşları da defalarca uyarmış biri olarak, molla- medrese zihniyeti ile yürütülen çabaların nasıl bir tehlike yarattığını anlatmaktan yorulduk artık...

Çünkü eğitim sistemindeki çarpıklık ve skandallar bitmiyor, birkaç köşe yazarı ile muhalif gazete bunları yazmaya yetişemiyor...

Evet; konumuz Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü'nde, kurumu yılda en az "250 milyon TL zarara uğratanlar", yani öğretmenevi ile eğitim bürokrasisi arasındaki "yolsuzluk" skandalında gözaltına alınan 35 kişinin saatler sonra "serbest" bırakılması değil!!!

Dünkü Yeniçağ'ın ayrıntılarını verdiği bu olaya ve zanlıların (nasıl olduysa) serbest bırakılmasına hiç kuşkunuz olmasın bölgedeki tarikat, cemaat, aşiret ve siyaset kurumlarının müdahale etmiş olması kaçınılmazdır...

Ve diyoruz ki; Diyarbakır'da elbette bir Cumhuriyet Savcısı vardır...

Peki; eğitimi tamamen kuşatan zifiri karanlığın son perdesindeki şok edici skandala ne demeli?..

Tarikat, kuş, selam!..

"Nakşibendi tarikatının kitabı okullarda dağıtıldı" başlıklı habere dünkü YENİÇAĞ da yer vermişti...

İşte o haber yalnızca eğitim üzerindeki karanlığın nasıl büyüdüğünü göstermiyor, aynı zamanda MEB'deki pervasızlığın ne kadar ürkütücü ve tehlikeli boyutlara ulaştığına da dikkat çekiyordu...

"MEB ve Nakşibendi tarikatının, Hakyolcular olarak bilinen kolu İskenderpaşa Cemaati ile işbirliğinde" çocuklara ulaştırılan "İletişim, Nezaket ve Adap" adlı kitapta, çocuklardan "sosyal yaşamlarını dine göre düzenlemeleri istenirken, tarikata ilişkin kurallar" aktarılmış... Yani adeta kitap üzerinden "şeriat" çağrısı yapılmış!!! Çünkü tarikat- cemaat yaşamını tüm bireylere empoze etmeyi amaçlayan kitapçıkta şu vahim satırlar da varmış;

"Yanında eşi ya da mahremi bulunmayan kadının yanına girmekten sakının. Aynı şekilde bayanlar da evde eşi ya da bir üçüncü kişi olmadan bir erkeğin yanına girmemelidir. Ev planı İslam'a uygun olmalı. Aile içinde de olsa giyim, kuşam adabına dikkat edilmelidir. Yatak kıyafetiyle kimse ev halkı arasında dolaşmamalıdır. Aile içerisinde iffet ve haya duygusu mutlaka muhafaza edilmelidir. Kâğıt, tavla vb. oyun oynayan, kuş uçuran kimselere selam verilmez. İslamda yasak olmasına rağmen tokalaşmanın kadınlar ile erkekler arasında oluşu Batı'nın etkisinin hâkim olduğu fikrini vermektedir. Özellikle erkeklerle kadınların tokalaşıp öpüşmeleri İslam adabına tamamen aykırıdır."

Evet; tarikatçı derneklerin İstanbul'daki bir toplantıda "şeriat devleti tüzüğü" açıklamasına sessiz kalınan bir dönemde, Türkiye'nin laiklikten uzaklaştırılması çabalarında dehşet verici pervasızlık devam ediyor... Nakşibendi yaşamını, daha doğrusu şeriat kurallarını kitaplar üzerinden okullara dayatma projesi de bunun -şimdilik-  son örneğidir...

Diyeceksiniz ki; cumhurbaşkanının Atatürk'ü eleştiren kitaplarını okullara dağıtan Milli Eğitim'den ne bekliyorsun ki?..

Boşuna, "balık baştan kokar" dememişler...

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları