Dünyanın dörtte üçünü kaplayan okyanuslar, sadece yaşamın değil, aynı zamanda yenilenebilir enerjinin de kaynağı olmaya hazırlandı. Dalga, gelgit, okyanus akıntıları, termal gradyanlar ve tuzluluk farklarından enerji üretme teknolojileri, son yıllarda hızla gelişti.
Avrupa Komisyonu’nun raporuna göre, okyanus enerjisi potansiyeli, küresel elektrik talebinin fazlasını karşılayabilecek kapasitede. Ancak, bu teknolojilerin ticarileşmesi için çevresel, teknik ve ekonomik zorlukların aşılması gerekti.
Stanford Üniversitesi’nden Dr. Diana Gragg ve Pacific Northwest National Laboratory’den uzmanlar, okyanus enerjisinin geleceğini şekillendiren yenilikleri ve engelleri değerlendirdi.
BİLİMSEL YENİLİKLER: OKYANUS ENERJİSİ TEKNOLOJİLERİ
Okyanus enerjisi, beş ana yöntemle elektrik üretimini mümkün kılıyor: dalga enerjisi, gelgit enerjisi, okyanus akıntıları, okyanus termal enerji dönüşümü (OTEC) ve tuzluluk gradyanı enerjisi.
ScienceDirect’te yayımlanan çalışmasında bu kaynakların toplam yıllık potansiyelinin 22.848 TWh’yi aştığını, bu rakamın küresel elektrik talebini katbekat geçtiğini gösterdi.
Dalga enerjisi, özellikle dikkat çekiyor; Horizon Europe’un 78 milyon euroluk fonu, dalga enerjisi pilot çiftliklerinin test edilmesini destekledi.
Çalışmalar, küresel dalga enerjisinin yalnızca %1’inin 50 milyon haneyi aydınlatabileceğini ortaya koydu.
Stanford Üniversitesi’nden Dr. Diana Gragg, dalga enerjisi dönüştürücülerinin (WEC) teknolojik gelişimini şöyle özetledi:
“Yeni nesil cihazlar, okyanus dalgalarının hareketini daha verimli bir şekilde elektriğe çeviriyor. Örneğin, CorPower Ocean’ın C4 sistemi, geleneksel teknolojilere kıyasla üç kat daha fazla verim sunuyor.”
Gelgit enerjisi ise daha öngörülebilir bir kaynak olarak öne çıktı. İsveç merkezli Minesto’nun gelgit uçurtmaları, düşük hızlı akıntılardan bile enerji üretebiliyor ve Galler, Faroe Adaları ve Tayvan’da test edildi.
ÇEVRESEL VE SOSYAL ETKİLER ÜZERİNE TARTIŞMALAR
Okyanus enerjisi, karbon nötr bir gelecek için umut vaat etse de, çevresel etkileri tartışma konusu.
Pacific Northwest National Laboratory’nin (PNNL) State of the Science raporu, okyanus enerjisi cihazlarının deniz yaşamıyla çarpışma riski, sualtı gürültüsü ve habitat değişiklikleri gibi etkilerini inceledi.
Raporda, küçük ölçekli projelerde (1-6 cihaz) sualtı gürültüsü ve elektromanyetik alanların riskinin düşük olduğu belirtiliyor. Ancak, büyük ölçekli projeler için daha fazla veri gerekti.
PNNL’den Dr. Andrea Copping, “Deniz ekosistemlerini korumak için çevresel izleme teknolojilerinde yeniliklere ihtiyacımız var. Triton Girişimi gibi projeler, bu konuda önemli adımlar atıyor” dedi.
University College London’dan Prof. Dr. Mike Clare, okyanus enerjisi projelerinin deniz tabanı ekosistemlerine etkisini değerlendirdi:
“Cihazların kurulumu, deniz tabanında tortu hareketliliğine neden olabilir. Bu nedenle, detaylı yer değerlendirmeleri ve çevresel etki analizleri kritik.”
Clare, bu teknolojilerin sürdürülebilir bir şekilde yaygınlaşması için hükümetlerin ve özel sektörün iş birliği yapması gerektiğini vurguladı.
EKONOMİK VE TEKNİK ZORLUKLAR
Okyanus enerjisi, diğer yenilenebilir kaynaklara kıyasla henüz ticari ölçekte değil. Teknolojilerin çoğu araştırma ve geliştirme aşamasında; yüksek kurulum maliyetleri ve denizdeki zorlu koşullar, yaygınlaşmayı engelledi.
Avrupa Komisyonu’nun raporuna göre, dalga ve gelgit cihazlarının maliyet etkin hale gelmesi için tasarım, lojistik ve enerji sistemi entegrasyonunda ilerleme gerekti.
Örneğin, elektromanyetik jeneratörler (EMG) deniz suyunun korozif etkilerine karşı hassas; bu da bakım maliyetlerini artırdı.
ABD Enerji Bakanlığı’nın Su Gücü Teknolojileri Ofisi (WPTO), bu zorlukları aşmak için Ar-Ge’ye stratejik yatırımlar yaptı.
WPTO’nun desteklediği PacWave South test sahası, ABD’nin ilk şebekeye bağlı dalga enerjisi test tesisi olacak. Ayrıca, National Renewable Energy Laboratory (NREL), dalga ve gelgit cihazlarının performansını artırmak için simülasyonlar ve dinamometre testleri yürüttü.
KÜRESEL ÖRNEKLER VE GELECEK VİZYONU
Dünya genelinde okyanus ener [devam eden kelime sayısı sınırı nedeniyle kesildi]. Güney Kore, 255.6 MW ile küresel deniz enerjisi kapasitesinde lider; Fransa ve Kanada onu takip ediyor.
Sri Lanka, OTEC potansiyelinin 4.000 MW’yi aştığını ve bu kapasitenin ülkenin enerji talebinin %40’ını karşılayabileceğini bildirdi. Avrupa’da, Ocean Energy Europe, sektörün 2030’a kadar 100 MW kurulu güce ulaşmasını hedefledi.
Harvard Üniversitesi’nden enerji politikaları uzmanı Prof. Dr. Meghan O’Sullivan, okyanus enerjisinin geleceğini şöyle değerlendirdi:
“Okyanus enerjisi, kıyı toplulukları için enerji bağımsızlığı sağlayabilir ve karbon emisyonlarını 2050’ye kadar 500 milyon ton azaltabilir. Ancak, bu potansiyeli gerçekleştirmek için hükümetlerin teşvikleri artırması ve özel sektörle iş birliğini güçlendirmesi gerekiyor.”
OKYANUS ENERJİSİNİN GELECEĞİ
Okyanus enerjisi, küresel enerji dönüşümünde stratejik bir rol oynama potansiyeline sahip.
Teknolojik yenilikler, çevresel izleme sistemleri ve uluslararası iş birlikleri, bu sektörün büyümesini hızlandıracak.
E Co.’nun danışmanlık başkanı Beverley Salmon, “Okyanus enerjisi, sadece elektrik üretmekle kalmaz, aynı zamanda kıyı topluluklarını güçlendirir ve gezegeni korur” dedi.
Okyanusların gücü, modern teknolojiyle birleştiğinde, yenilenebilir enerji devriminin yeni bir dalgasını başlattı.
Bilimsel araştırmalar ve uzman görüşleri, bu potansiyelin hayata geçirilmesi için yol haritasını çizdi.