Ol dem anladı çocuk; ak topraklar, öksüzdür…

Kendi sözcükleriyle, "El birliği, gönül ve fikir birliği ile, saf, pırıl pırıl heyecanla, bütün duygularını seferber ederek ve koşma hatta uçma ümidiyle" çıktıkları "TÖRE" yolculuğunu, bugün, günün variyeti ve güya artan imkanlarına rağmen hâlâ hepimizin iliklerimize kadar hissettiğimiz yokluk, yalnızlık ve dayanışmasızlık duyguları içinde noktalamak durumunda kaldığında, şu, anlayanı insan içine çıkamaz hale getirecek satırlarla veda etmişti Emine Işınsu okurlarına:
"- Bizim ne şahane tembellerimiz vardır; semaverlerde çay, paketlerde sigara tükenir ama, sohbetleri bitip tükenmez. Onlar, yazı yazmazlar… Lâf ebeleridir, lâfla peynir gemisinin bile yürüyemeyeceğini bilmezler. Mi?.. Bilirler de, işte şu şahane tenbellik!
Sonra bir iki milliyetçi kuruluşun tertip ettiği seminerlerde görünen belirli simalar vardır, onlar hep vardır, münazaralarda hâzır ve nâzırdırlar, size ve cümleye vatanın nasıl çöktüğünü ve nasıl kurtulacağını pek iyi öğretirler.
Ama yazı yazamayacak kadar meşguldürler.
Öyle, ürkek demiyelim.. meşgul olanlarımız vardır.
Pek nazlı, çabuk kırılan, yahut sırf, meselâ ben çok sigara içiyorum diye Töre''yi karalayanlar yahut ben kadın haklarını savunuyorum diye, dergiyi batıranlar, duyguyu fazla bulanlar yahut duygusuzlukla suçlayanlar, söz verip de, sözlerini tutmayanlar vardır.
İç kemirgenler de vardır; dedikodu makinaları. Sol veya sağ yobazın ithamlarını sıraladığını hiç farketmeden, daha kendi kafasında bile tam belirmemiş hakikatler uğruna, sizi yıpratmaya çalışır. Sonra, "yeni olanı" tercih edenler…
Şimdi.. Töre''nin bir sorumlusu olarak bana, eyvallah!
On yıllık hatıralar içinde canlanıp kımıldanan ıstıraplara, eyvallah.
Çareye, çaresizliklere, mutluluklara, eyvallah.
Akıl verip de, hizmet vermeyenlere, başlayıp da yolda bırakanlara.. Gelip hizmet edenlere, yazıp hizmet verenlere, okuyucularımızın tümüne eyvallah.
Eyvallah övenlere ve yerenlere. Eyvallah.
"Meğer testiyi kıran da bir, suyu getiren de birmiş" diyenlere..
Yargılayacak ben değilim, Allah''tır. Eyvallah.
Ne yaptıysak, "Türk''e hizmet aşkımız" için yaptık. Ne yapamadıysak, yine aynı sebeptendir. Günahlarımız için, boynumuz kıldan ince. Sevap işlediysek, İşletenden''dir. Eyvallah…"
***
Dile getirilmiş midir, yazıya dökülmüş müdür bilmem…
Ama, Balkanlardan Altaylara sıra dağlar gibi uzanan ve her doruğunda, kâh zafer, kâh keder, kâh yengi, kâh sancı, bizi biz yapan an ve duyguları ebedileştirmiş olan yüreğinde, sanmam ki farklı olmuş olsun; o günden sonra da, ne yaptıysa Türk''e hizmet aşkı ile yapıp, ne yapmadıysa yine aynı sebepten yapmayarak ve dolu dolu yaşanmış ömrünün vedası…
***
"Kırılan camların şıngırtısı Dursun''u bir an kendine getirdi, içinden Dündar Bey''e seslendi:
"Hem erenler ölmez efendim, suret değiştirirler!"
Sonra artık hiçbir şey görmedi, işitmedi, hissetmedi…" diye bitiyordu Işınsu''nun "Sancı" romanı.
"Dursun (Önkuzu)''un etrafında derlenen kalabalığın" hep büyüyeceğine inançla…
Sevgili İskender Öksüz''ün, dün sabah paylaştığı "Az önce eşim Emine Işınsu''yu kaybettim" mesajının belki de tek tesellisi; Dursun''un etrafında derlenen kalabalığın hali pürmelali başta olmak üzere, o eşsiz kadının, o dakikadan sonra artık hiçbir şey görmeyecek, işitmeyecek, hissetmeyecek olmasıydı…
Değişen sureti, artık sadece herkes ve her şey ile yüzleşeceği günü bekleyecekti…
***
İdeolojik, fikri, edebi katkılarına, kavgasına dair bizatihi tanık olanlardan çok değerli anılar okuyacağımıza hiç şüphem yok önümüzdeki günlerde.
Kendi adıma, onlardan başka bir de en çok, lazım geldiğinde biperva olmayı öğrendim sanırım Işınsu kitaplarından.
Bu kadar "muhafazakâr" varsayılan, eserleri bu denli "sağın ete kemiğe bürünmüş hali" diye yaftalanmış bir yazardan kabul edilen tuhaf bir miras gelebilir bazılarına. Ancak, hemen her Emine Işınsu kitabı, "tevekkül içinde eritilmiş" usturuplu bir isyan bıraktı benim ruhumda.
"Değer"ler ile "değmez"leri karşı karşı getiren her bir sayfasından geriye, insana, yozlaşmamış bir pervasızlığın da gerek olduğu duygusu kaldı bana.
Meydan okuma cüreti… İnisiyatif alabilme melekesi…
Ki…
Bütün mazlumluklarına rağmen, içten içe bunlardı da;
Dursun…
İlay…
Böyleydi Ceren…
Aydın Bey…
***
Biraz da bu mirasın gereği zahir, sindiremiyorum.
Ben bu yazıyı yazarken saate son baktığımda 14.25''ti.
Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri…
AK Parti Sözcüsü…
İYİ Parti Genel Başkanı…
CHP''li Büyükşehir Belediye Başkanları…
Hepsi taziye mesajlarını yayınlamış, temel harcında Işınsu''nun kaleminin de yadsınamaz payı olan bir siyasi mücadelenin "resmî" temsilcileri ise hâlâ iki satırlık bir mesajla "rahmet" dileyebilmiş değildi Işınsu''ya.
Bu nasıl bir kalp tutulması?
Nasıl bir taşlaşmadır?
***
Ol dem anladı çocuk; gayrı ak topraklar öksüzdür!
***
Bu ahval ve şerait altında gözüm hiç kimseyi aramayacak Hacı Bayram Camisi''nin avlusunda…
Milyonlarca uğurlayamasak da…
Milyonlarca büyüyerek, büyüterek çiçeklerimizi gösterebiliriz vefamızı Işınsu''ya…
Milyonlarca uyanarak…
Ve ayılarak yaşadığımız neyin sarhoşluğuysa…

Yazarın Diğer Yazıları