Öncelik hizmet değil, siyaset…
Öncelikle başta İstanbullular olmak üzere, hepimize geçmiş olsun. İstanbul gerçekten ciddi ve korkutucu bir deprem atlattı; çok şükür can kaybı yaşanmadı ancak deprem kendisini yeniden hatırlattı.
Depremin ardından binlerce insan yaşadıkları binaların sağlamlığına güvenemeyerek parklarda, bahçelerde ve açık alanlarda saatlerce bekledi. Bazıları da geceyi panik içinde bu açık alanlarda geçirdi.
İstanbullular Depremde “Başsız”
İstanbul gibi deprem tehlikesi altında olan mega şehirde, yerel yönetimin birinci isminin ve onunla birlikte en kritik pozisyonlardaki isimlerin cezaevinde bulunması yalnızca bireysel olarak bu kişilerin hak ihlali anlamına gelmiyor elbette.
Bir defa daha gördük ki, milyonlarca insanı yakından ilgilendiriyor.
Bu, elbette ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hapiste olmasaydı kimse parkta yatmazdı, demek olmuyor.
Ancak krizi yönetecek kişilerin görevlerinin başında olduğunu bilmenin önemi, özellikle de kriz gerçekleştiği anda anlaşılıyor.
İstanbul’u depreme karşı dirençli hale getirmekle görevli 3 isim olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Deprem ve Kentsel Dönüşüm Daire Başkanı Tayfun Kahraman ile deprem risk yönetiminden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün hapiste.
Bir belediye başkanının ve imar-deprem birimlerinin yöneticilerinin özgür olması, böyle afet anlarında kriz yönetimi açısından hayati öneme sahipken, İstanbul bu depremi adeta "başsız" karşıladı.
Yetmedi, dün İBB’ye karşı gerçekleştirilen ikinci operasyonla kaçak kafelerin yıkımı sırasında saldırıya uğradığını bildiğimiz İmar Müdürü Ramazan Gülten de gözaltına alındı.
Kriz anlarında hızlı karar alacak, bilimsel veriler ışığında halkı yönlendirecek, hasar tespiti ve tahliye gibi operasyonları yürütecek bir yönetim boşluğu oluştu
Siyaset Meselesi Değil
Bu tablo, sadece bir hukuk ya da siyaset meselesi değildir. İnsan hayatının doğrudan söz konusu olduğu bir alanda, liyakatli kadroların etkisiz bırakılması, riskleri katlamaktadır.
Bu olay, yalnızca bugünü değil, geleceği de ilgilendiriyor. İstanbul gibi büyük şehirlerde depremin doğrudan etkisinden daha tehlikeli olan şey, yönetsel zaaflar ve hazırlıksızlıktır. Depremin her an kapıda olduğu gerçeği, afet yönetiminin ne kadar siyasi hesaplardan bağımsız yürütülmesi gerektiğini kanıtladı.
Belediyelere siyasi konjonktüre göre yetki
Onuncuda adalet sağlanacak mı?
HSK’ya Beş Yeni Üye
Siyasette centilmence rekabet…
Özdağ’ın Tutukluluğu Üzerine
İktidarın yeni sözü olmadığı için...
İstanbul’a Hizmet ve İstanbullunun İradesi
Öncelik hizmet değil, siyaset…
Ulusal Egemenlik ve Çocuklar
Erken seçim istemi üzerine









