One minute Bay İzak Alaton!..

En sonunda Abdullah Öcalan’ı “kurtarmaya” soyundu!.. İzak Alaton’dan söz ediyorum.. Bu adam birdenbire açıktan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile hesaplaşmaya girişiverdi!.. Ağzına geleni söylüyor.. Söylediği için de hem cemaat medyasının hem de TÜSİAD medyasının bir numaralı yıldızı oluyor.. Tam onların istediği gibi
konuşuyor!..
Yetmiyor TRT’de zuhur ediyor!..
TRT’de ne yapıyor?..
İzak Alaton TRT ekranında benden bahsediyor, benim için, “Ultra ırkçı bir adam!” diyor.
Bay Alaton bana öfkeli.. Çünkü çok zengin, çünkü Türkiye’nin tepesine yerleşmiş ve orada kendisine hak gördüğü, ayrıcalıklı söz sahibi olduğuna inandığı bir dünyası var!.. Sıradan bir “garip adam” (Bu da Mösyönün beni tanımlamak için kullandığı sözcüklerden biri) tekerine çomak soktuğu için öfkeleniyor..!
Biz “tekerine çomak sokuyoruz” çünkü Bay Alaton bir süredir yekten PKK ağzı ile, Sevr krallıklarının ağzı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kör dalışları yapıyor..!
 “Devlet bölünsün” diyen TÜSİAD’çıyı şapur şupur öpen, “Apo’ya ev hapsine parlamento halkı alıştırsın” diyen İzak Alaton’un bendenize saldırısı benim için bir haysiyet nişanıdır da.. Bu muhterem hakkında her ne kadar da hak etse nişadırlamadan birkaç kelam edeceğim..
Son yıllarda bu “ikinci” oluyor.. İkinci defa bu boyutta saldırıya uğruyorum..
Malum vergi kaçakçısı patronun dalına bastığımdan beri, o da adamlarına beni infaz ettirip dururdu..
2007 de malum “Ergenekon” operasyonları başladığında, o patron sahibi olduğu TV ekranında M.A.B’a beni parçalatmak istedi.. Hem de kankası(!) eski bir Başbakan’ın (yolsuzlukların şahı olduğu tescilli 28 Şubatçı) aleyhime hazırlattığı düzmece dokümanlara dayanarak!.. O zaman beni, o medya leşkeri ağzını şapırdata şapırdata savcıların önüne atmak istedi...
Sonra şu oldu.. Beni “parçalatmak” istedikleri kaynak “Ergenekon’un bir numarası” diye o medya patronunun adı etrafında dönmeye başladı..
Hem “patronun” hem de leşkerlerinin dili bir taraflarına kaçtı, hâlâ kurtarmaya çalışıyorlar..
Varan iki, sahneye İzak Alaton geldi..!
 “Devlet parçalansın” diyen TÜSİAD’çının boynuna sarılması gibi hadiselerinden ötürü bu para babasının encamına dalış yapıyorum..
Geçenlerde “intikamını(!)” aldı..
Hem de genlerindeki “ince tezgahtarlığı(!)” sergileyerek, bendenizi “ultra ırkçı” diye niteleyip “savcılara” mektup(!) yazarak..!

***


Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta İsrail’in başındaki adama “One minute” diye çakıp “Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz..” diye öfkelendiğinde muhatabının nasıl bir pişkinlikle işi geçiştirmeye çalışıp inkara saptığını ekranda görmüştüm..
Demek ki bunların genlerinde var bu kıvraklık!..
Aynı soydan Bay İzak Alaton da bendenize bu memleketin “garip” kuluna yalan yanlış dalmış bulunuyor..
Önce vaziyeti arz edeyim..
Bendeniz bu İzak Alaton nam şahsiyetle, vakti zamanında devletin birkaç resepsiyonunda rast gelmişimdir.. Özal, Demirel, Çiller dönemlerinde.. Kendileri, devrin mührü kimde ise o “lidere” müthiş şirinlikler yapması ile dikkatimizi çekerdi.. Çekerdi de “Ne yapsın garip, zenginler aleminde böyle yürüyor zaaar” diye geçerdik.. Sonra kendilerinin, 12 Eylül döneminde (şimdi tersini söylese de) Evren Cuntası’nın gözdesi olduğunu, cuntayı parlatmak için vakıflar kurulmasında yer aldığını da bilirdik..

***


İzak Alaton, ayrışmadan vs.. söz ettikçe “o kafaların” yağları eriyor!..
Bizi ilgilendiren olay TRT’den geldi!..
Bu muhterem zat.. TRT ekranında yapılan söyleşisinde şu sözleri sarf etti..
“Türkiye’de dil zenginliği diye bir konferans organize ettik ve yurt dışından birçok konferansa konuşmacı davet ettik. Bunların da masraflarını gördük, geldiler ve konferansın yapılacağı günden 3 gün önce bir mektup aldık, ismi lazım değil garip bir adamdan.
Programcı Rıdvan Memisoruyor: Asker miydi?
İzak Alaton: Hayır sivil.
Rıdvan Memi: TÜSİAD mensubu muydu sadece o kadarını söyleyin. İzak Alaton: Hayır değil TÜSİAD mensubu falan da değildi sadece televizyonda program yapıyordu hadi ismini de söyleyeyim Behiç Kılıç. Bize bir mektup yazdı ve dedi ki siz bu lisan, dil zenginliği derken Kürt dilini mi konuşacaksınız dedi ve bütün TESEV’in yönetim kurulunun eli ayağı tutuldu, dondular ve kendi aralarında konuştular ve sonra karar verdiler ve biz o konferansı iptal etmeye mecbur olduk. Ben korkunç bir utanç duydum. Dedim ki biz bunu nasıl yaşıyoruz. Bir konferansı iptal ettirmek için bir tek mektup yetiyor. Bir ultra ırkçı bir adamın yazısı.. Televizyonda program yapabilir korkusu ile biz o konferansı iptal ettik ve bu 97 yılları civarındaydı. Hiç unutmadığım bir şok. Yani biz çok utançlar yaşadık ve diyorum ki yeter utançlar” .
Önce şunu söyleyeyim...

***


Bu İzak Bey, aklen ve yaşça bir sıkıntı içinde; ya da “çamur atayım izi kalsın, beni dinlerler bu herifi mimlerler!” diye genlerindeki incelikten dolayı bir tezgah içinde değilse..!
Bu TESEV denilen dalgametreye kafası bozulan biri kendilerini işletmiş de olabilir..
Bir ayakları malum işlerin içinde olduğundan da bunlar tırsmışlardır yani!..
Ama ben günahsızım beyler..!

***


Şimdiii!.. Ey halkım..! Ben hiçbir zaman, hayatımın hiçbir döneminde TESEV denilen organizasyona bir mektup falan göndermedim.. Aslaaa!..
Dahası, kafamı bozan olsa dahi dönüp mektup falan yazmam söz konusu değildir..
İzak Alaton 1997’den bahsediyor.. O dönem 28 Şubat dönemidir.. Dönemin Cumhurbaşkanı, başbakanı, medya patronları ve de dönemin generalleri Çevik Bir vs.. beni paramparça ediyorlardı.. Ne televizyonu ne programı..? Ekmeğim elimden alınmıştı..
TESEV’e mektup yazacak halim de yoktu, TESEV ve türevlerinin ne iş peşinde koşacaklarını takip mecalim de..
Sonrası ve en önemlisi..
“Ben bir mektup yazmışım, TESEV darmaduman olmuş!..”
TESEV denilen organizasyonun gücü malum.. Varsayalım böyle bir mektup var..!
Mektubu alan, mektubu gönderene sormaz mı “Efendi sen de kimsin!!?” diye...

***


Sormaması halinde, mektubun çok güçlü bir yaptırım merciinden gelmiş olması lazım değil mi?!..
Programcı soruyor, “Asker mi gönderdi?..” cevap “Hayır, TV programcısı gönderdi!!”
Bu açıklamayı hem bir yalanı aktarmak için (tekrarlıyorum TESEV’e hiç mektup yazmadım) hem de bu vesile ile İzak Alaton’un hangi akla hizmet ettiğini vurgulamak için yazıyorum.
Bu Bey en son Bilgi Üniversitesi kürsüsünde şöyle konuşmuş; “...bölge insanının Türkiye’den ayrılıp ayrılmama konusundaki tercihinin sosyal araştırmalarla tespit edilmesi gerekir.. Bu konuda referandum yapılsın!! Kürtleri teskin edecekse Öcalan ev hapsi konumuna da geçirilebilir. Parlamentonun toplumu bu fikre hazırlayacak, toplumsal zemini hazırlaması gerekiyor. Bu toplumsal bir hazırlık icab
ediyor” .
Fikri zikri bu olan adama benim diyeceklerim bellidir de..
Bunun sözlerini yansıtanların ahaliye ne kadar yalan söylediklerini§ arz etmek istedim...

Yazarın Diğer Yazıları