Onuncuda adalet sağlanacak mı?
2019’dan beri yapılan 9 yargı reformu yargının sorunlarına çözüm getiremedi. Aksine yargıya yönelik eleştiriler daha da arttı. Önümüzdeki günlerde ise, 10. Yargı Paketinin TBMM gündemine gelmesi bekleniyor.
Yargı Paketi infaz düzenlemesinin 55 bin mahkuma örtülü af getirileceği, zira 12 yıl ceza alan bir hükümlünün 9 ay ceza evinde kaldıktan sonra tahliye olacağı konuşulup kamuoyundan tepki alınca, İletişim başkanlığına bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi bu iddiayı hemen yalanladı.
Açıklamada ise, “Adalet Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalar sonucunda 2 yılın altındaki suçların yatarının olmamasının, ‘cezasızlık algısına;’ neden olduğu tespit edilmiştir. Bu doğrultuda hazırlanan 10. Yargı Paketinin yasalaşması halinde, cezalarda indirime gidilmesi değil, iki yılın altında ceza alanların da ceza evine girmesinin sağlanacağı” ve yargı paketinin “cezası 2 yılın altında olan ve yatarı olmayan suçlarda dahi en az 8’de 1 oranında cezaevinde kalma zorunluluğu” getirdiği belirtildi.
Yargıda Çifte Standart
Adalet Bakanlığının açıklamalarında sıklıkla toplumdaki cezasızlık algısına dikkat çekmesinden anlıyoruz ki, bu sorunun pek ala farkındalar. Ancak sorunun nedeninde de çözümünde de etkili bir yol izlenmeye çalışılmadığı aşikar.
Zira yargıdaki cezasızlık algısı, eşini bıçaklayan, trafikte karşısındakini döven kişilerin “tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığına” dair haberleri sık sık duyarken, bir gazetecinin yazdığı yazı ya da sosyal medya kullanıcısının sosyal medya platformlarındaki iktidarı eleştiren paylaşımı tutuklama sebebi olabiliyor.
Muhalif belediyeler, geçirdikleri pek çok denetimden geçer not almalarına rağmen, somut deliller olmadan rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla topluca tutuklanıp yargılanıyorken, iktidar partisinin kontrolündeki belediyelerle ilgili iddialar hiçbir soruşturmaya konu olmuyor.
Yani, mesele yalnızca hangi suçların cezalandırılabildiği hangi suçların cezalandırılamadığı değil; mesele -ne yazık ki- yasa hükümlerinin herkese karşı eşit şekilde ve tarafsızlıkla uygulanmamasıdır.
Çoğulcu demokrasi
Dolayısıyla, son 10 sene içerisinde pek çok değişiklik geçiren İnfaz Kanunun yine aynı mantıkla değiştirilmesi, hiçbir problemi çözemez.
Bugün yargının sorunlarında gelinen noktada, akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin yeterince dinlenmemesinin rolü oldukça açık.
Bu da aslında sorunun yalnızca yasal düzenlemelerin kendisinden değil, yasa yapılış sürecinden çoğulcu demokrasi eksikliğine kadar temelden kaynaklanan sorunlarla da ilişkili olduğunu bizlere gösteriyor.
İnfaz yasasında yapılacak değişiklikler için de sorunlara özüm bulmak için de yasa yapım mantığı, çoğulcu demokrasi, yargı bağımsızlığını gözetmek gerekiyor.
Savun(ma) hakkı
Değişiklik Talepleri ve Siyasi Mühendislik
Kurumlar güçtür
İktidar İçin En Büyük Tehlike Eleştiri
Bayramlaşmama: Bir sorumluluğun reddi
Sık Yapılan ve Kapsamlı Olmayan değişiklikler
Trump tarzı siyasetin tehlikesi
Yeni Anayasa Açıklaması (2): Polonya ve Erdoğan’ın Adaylığı
YENİ ANAYASA AÇIKLAMASI: (1)
Belediyelere siyasi konjonktüre göre yetki









