Onurlu duruş

Askerimizin başına çuval geçirirler, sesimizi çıkaramayız,

Vizeleri iptal ederler, bir şey diyemeyiz,

PKK'yı besleyip büyütür, eğitir ve silahlandırırlar, sözlü tepkilerle geçiştiririz,

Söze gelince mangalda kül bırakmaz, ilk fırsatta "Her türlü kötülüğün başı ABD der" geçeriz.

Bu yaklaşım siyaset için de böyle, kamuoyu için de böyle...

***

ABD'nin aldığı yaptırım kararı sonrasında gelen tepkilere bakıyorum. Hepsi gerçekten çok güzel ve hepimiz "millî" bir duruş içerisindeyiz.

Ama bu duruş yine sözde kalacak. O mesajları atanların birçoğu ABD markalarıyla hayatını şekillendiriyor, ABD'ye gitme hayalleri kuruyor, Hollywood yıldızlarıyla büyüyor.

"Emperyalist ABD, katil Trump" gibi sloganlarla tüm bunları reddedenlerimiz de var. Onlar da toplumun en uç siyasi oluşumları, toplumda karşılıkları yok. Sloganlarla hareket ediyorlar. Kimliklerini sadece ABD karşıtlığı üzerine kurgulamışlar.

***

 "Kültür emperyalizmi, Büyük Ortadoğu Projesi, dünyayı yöneten gizli güçler, Rockefeller" gibi sözlerle işin kolayına kaçmayalım.

Eğri oturup, doğru konuşalım.

ABD'nin bizimle çocukla oynar gibi oynamasının arka planına bakalım.

Genetiğimize işlemiş gibi ABD'ye bağımlıyız aslında.

Marshall yardımlarını alarak ABD'nin uydusu haline gelmeye başladık.

ABD'ye karşı en büyük millî duruşumuz ise Kıbrıs'a yapılan çıkarmaydı. Hemen sonrasında silah ambargosu uyguladılar, Türkiye'deki iç çatışma ortamını körüklediler.

Ekonomik anlamda zor günler geçirdik ama yılmadık.

Kıbrıs'ı da vermedik.

Eğer riski göze almasaydık ve ambargolardan çekinseydik bugün belki de Kıbrıs'ta tek Türk kalmayacak, başka topraklarımıza göz dikilmiş olacaktı.

***

Trump'ın devlet yönetim şekli de klasik Amerikan dış politikalarının dışında gelişiyor. Tıpkı bir televizyon şovu gibi. Şaşaalı, büyük manşetlerle reyting artırılıyor, sonra bir bakmışsınız hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar. Kuzey Kore ile savaş noktasına geldiler. Sonrasında tarihi bir buluşmaya şahit olduk.

Rusya ile de benzer bir süreç yaşandı. Trump attığı tweetinde "Hazır ol Rusya, füzelerimiz geliyor" mesajı verdi, ama bu mesaj da sözde kaldı.

Türkiye ile de yakın dönemde büyükelçiler geri çekilip, vizeler iptal edilecek noktaya kadar ilişkiler gerildi. Bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi NATO zirvesinde Trump ve Erdoğan yumruk tokuşturdu. Hatta Trump'ın, Erdoğan'ı diğer ülke liderlerine örnek gösterdiği belirtildi.

Hükümete yakın medyamız ise konuyu "Trump, Erdoğan'ı dünyaya örnek gösterdi, dünya bu tokalaşmayı konuşuyor" başlıklarıyla duyurdu.

Hâl böyle olunca neyin nereye gideceğini, olayların nasıl sonuçlanacağı kestirmek bir hayli güç.

Ama asıl mesele bizimle ilgili...

Ekonomi politikalarımız son derece başarısız. Bilgiye yatırım yapmadığımız için bilgi üretimine geçemiyoruz. Bilgi üretimine geçemediğimiz için çağın en büyük para akışlarından biri olan iletişim teknolojilerinin ihracatında geride kalıyoruz. Ama ithalattan geri adım atmıyoruz.

Cep telefonlarında taksit neden yapılamıyor sanıyorsunuz? Çünkü en büyük dış ticaret açıklarımızdan birini bu telefonlar oluşturuyor. Fiyatları 5-10 bin TL arasında değişen elma logolu, Amerikan malı telefonları alabilmek için hayaller kuruyoruz.

Öncelikle bu hastalıklı yapıdan kurtulmamız gerekiyor.

Trump'ın şovlarına meze olmak istemiyorsak, Türkiye olarak artık daha onurlu ve gururlu bir duruş sergilememiz gerekiyor.

Bunun yakın tarihteki örneği de Kıbrıs çıkarmasıdır. Çıkarma gemimizin bile olmadığı bir zamanda muhteşem bir operasyona imza atmıştık. Hiçbir ambargo da o toprakları bizden alamadı.

Vereceğimiz tepkiler karşısında siyasetin de kamuoyunun da dik durması gerekiyor.

Yoksa gururumuz ayaklar altına alınmaya devam eder.

Yazarın Diğer Yazıları