Onursuz Öcalan ve PKK'nın onurlu barış arayışı?!

Bebek katili teröristbaşı Abdullah Öcalan, 1. Çözüm Süreci'nde, "Bizim için onurlu bir barış ve demokratik siyaset çözümü esastır." sözleriyle "onurlu barış"tan söz eden ilk isimdi. Sonrasında, bölücü çevrelerin diline pelesenk ettiği o çok süslü "onurlu barış" lafını, yazımızı yayına hazırladığımız ana dek kullanmayan DEM Partili ve bölücü siyasi hareket mensuplarına kadar kimse kalmadı. Peki, nedir bu bölücülerin dillerine pelesenk ettiği "onurlu barış?" Bölücü yayınlarda açıkça, düzenli ve sürekli olarak ifade edildiği şekliyle "onurlu barış", "savaşan taraflardan birinin diğerine biat etmediği, birinin diğerini yenemediğini kabullendiği, her iki tarafın da birbirine eş, denk olduğu kabulüyle savaşan tarafların karşılıklı silah bırakarak ateşkesi içlerine sindirebildiği bir barış" demek. Yani terör örgütüne göre, yüzyıllık koca Türkiye Cumhuriyeti ile bebek katili, uyuşturucu satıcısı terör örgütü güya "savaşan taraflar" olarak "onurlu barış"ın karşılıklı tarafları sıfatıyla birbirlerine eş olduklarını ve 40 yıldan fazla bir süredir süren "savaş"ta yenişemediklerini kabullenecekler! Ve güya, bu kez, "Önce Barış, Sonra Çözüm Süreci" adı verilen "onurlu barış süreci", "PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türkiye Cumhuriyeti'nin de PKK'ya biat etmediği ve PKK'nın da Türkiye Cumhuriyeti'nin de içine sindirebildiği bir süreç" olacak. Şımartılan terör örgütü ve yandaşları, 1. Çözüm Süreci'nde olduğu gibi yine bir yandan "onurlu barış" laflarını tekrarlayıp dururken, diğer yandan da Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletini tehdit etmeyi sürdürüyor.

Takip edenlerin anımsayacağı üzere, 1. Çözüm Süreci'nde verilmedik taviz bırakılmayıp şımartılan terör örgütü mensupları, "Ya onurlu bir barış ya görkemli bir direniş" sloganlarıyla tehditlerini sokaklara, meydanlara, mitinglere taşımaktan geri kalmamıştı. Bugün, "Önce Barış, Sonra Çözüm Süreci" adı verilen "Yine Yeniden Çözüm Süreci"nde de değişen hiçbir şey yok! Geçtiğimiz haftalarda, DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, "Onurlu barışın tesis edilmesi için ödenecek her türlü bedeli ödemeye, müzakereye ve diyaloğa hazırız." açıklamasında bulunmuş, "onurlu barış" lafını 1. Çözüm Süreci'nden kaldığı yerden devam ettirmeye koyulmuştu. Peşinden ise DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili ve teröristbaşının yeğeni Ömer Öcalan, Abdullah Öcalan için, "'Bu mesele çözülürse yaşam kapısı herkese açılır, bu mesele çözülmezse Türkiye Anadolu'ya çekilir ve cehennemini yaşar.' dedi" açıklamasını yapmış, 1. Çözüm Süreci'nde olduğu gibi yine tehditlerini sürdürmüş, hatta "Çözüm süreci olmazsa elli Gazze olur." sözleriyle de Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdidini bir üst seviyeye çıkarmıştı. Ama bugüne dek, başta teröristbaşı ile Kandil'de bulunan diğer yöneticilerinin ve DEM Partililerin, Türkiye Cumhuriyeti ile Türk milletine dönük sistemli, düzenli, sürekli tehditleri ısrarla hem yandaş medya tarafından hem yargı organlarınca hem de siyasi iktidar mensupları tarafından görmezden gelinip yok sayıldı! Sanki siyasi irade, "Yine Yeniden Çözüm Süreci"ne mecbur ve mahkummuşçasına... Ancak, siyasi irade bir yandan terör örgütünün tehditlerine karşı sessiz kalırken, aynı zamanda parti tabanlarına ve kamuoyuna karşı da adeta mangalda kül bırakmıyor. Cumhur İttifakı ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli, geçtiğimiz günlerde "çözüm süreci"ne dair, "PKK'lı teröristler kayıtsız şartsız olarak ya silahlarını gömmeli ya silahlarıyla birlikte teslim olmalı ya da kaçınılmaz sonla karşılaşmalıdır." dedi. Aynı şekilde, AKP Lideri Erdoğan da, "Terör örgütünün kendini feshetmesi, sadece Türkiye'de değil, Irak ve Suriye'de de silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi gerekiyor." dedi. Geçtiğimiz haftalardaki yazılarımızda, Kandil'deki terör örgütü liderlerinin birbiri ardına yaptıkları açıklamaları sizlerle bu sütunlarda paylaşmıştık. Özcesi o ki, anlaşıldığı kadarıyla "Yine Yeniden Çözüm Süreci"nde terör örgütü "onurlu barış", Cumhur İttifakı ise "kayıtsız şartsız teslimiyet" istiyor! Yani meselenin aslı şu ki, Cumhur İttifakı'nın, terör örgütünün kayıtsız şartsız teslim olması talebinin kabulü, terör örgütü için ancak bir "onursuz barış" olacak! Ya da bir diğer ifadeyle, terör örgütünün "onurlu barış" şartının kabulü, terör örgütünün kayıtsız şartsız değil, ancak pazarlıkla, şartlarının yerine getirilmesi halinde mümkün olabilecek. Terör örgütünün şartlarının ise; "Türksüz yeni anayasa, Kürtçe'nin resmi dil olması ve tüm teröristlere kayıtsız şartsız af getirilmesi, affedilecek teröristlerin topluma yeniden kazandırılması için olanaklar sağlanması" olduğu artık herkesin bildiği bir gerçek. Peki, bu halde çözüm süreci nasıl gerçekleşecek? Terör örgütü PKK, Türkiye Cumhuriyeti'nin istediği gibi kayıtsız şartsız teslim mi olacak, yoksa Türkiye Cumhuriyeti, terör örgütünün istediği gibi, PKK'nın eşiti, dengi kabulü ile çözüm sürecini PKK'nın zaferi olarak sineye mi çekecek? Öğretmenlerin, doktorların, bebeklerin katili teröristlerin, narkoterör örgütünün ne onuru olabilir ne de "onurlu barış"a hakkı. Ama olan ne biliyor musunuz? "Yine Yeniden Çözüm Süreci"nde, terör örgütü mensuplarıyla dağda, şehirde, yazda kışta, gece gündüz canları pahasına mücadele eden kahraman askerimizin, polisimizin Mit mensuplarının terörle mücadele azim ve kararlılığı yıpratılıyor...

Yazarın Diğer Yazıları