Ostojic'e izin yok

Dünya gazetesi yıllarım. Hocam Mithat Perin Genel Yayın Müdürü olunca beni de alıp götürmüştü. Merhum, Bâbıâli'nin en önemli isimlerindendi. İnsan yetiştirme açısından üstüne kimse tanımadım.

Türk basınının pek çok ünlü ismi rahleitedrisinden geçmiştir. Sami Kohen'den Dündar Engin'e, Gökşin Sipahioğlu'ndan Abdi İpekçi'ye kadar. Aslında bu liste çok uzun. Hasbelkader ben de ucundan kenarından dâhil olma şerefine nail oldum.

Gazetecilik tekniğinden, başlık atmaya ve hepsinden daha önemlisi haber koklamaya tüm bilgilerimi ondan aldım.

Diğer şansım, Dünya'nın sahibi Bediî Faik Akın olmasıydı. Kısa cümlelerle kurduğu yazı tarzının üstümdeki etkisini inkâr edemem.

Müthiş kalem

12 Mart Muhtırası'ndan 12 Eylül darbesine kadar kalemini hiç eğmedi.

Uzun yazılarının yanı sıra zaman zaman ilk sayfada yer verdiği Bir Damla'ları en anlamlı yazılarıdır. Örneğin, askerî darbeden bir gün sonra kaleme aldığı şu az ama öz kurguya bakın:

"Her sabah kendini,

tıraş aynasında,

Atatürk görenler."

Netice mi? Askerî yönetim Dünya gazetesini süresiz kapattı.

Güzel anılarım

Her gazetecinin gönlünde mutlaka spor yatar. Serde gençlik var. Buna meslek aşkını eklerseniz, hemen her serviste çalıştım. Dergicilikten gelmem, fazla konuya yoğunlaşmamı sağladı. Politikadan magazine kadar girip çıkmadığım bölüm kalmadı.

Her meslekte olduğu gibi insanların kafa dengi olanları vardır. Bediî Bey'in oğlu Faik Akın geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Oğuz Demircioğlu ve ben sacayağı oluşturmuştuk. Sonradan takıma Şakir Süter de katıldı. Sonradan İÜ Hukuk Fakültesi Dekanı olacak İlhan Akın, "patronun kardeşi" ve yine rahmetli olan Altan Tanman sporun doğal kadrosundaydılar.

Macera başlıyor

Dünkü yazımda sözünü ettiğim "yabancı çöplüğü"ne karşı TFF ilk önemli kararını o yıllarda devreye sokmuştu. Kulüplerin ülke dışından futbolcu transferi için iki önemli şart getirilmişti.

Birincisi 30 yaşından gün almamış olacaktı. İkincisi de, bu yaşı devirmişse mutlaka son sezon A Millî takımda oynamış olacaktı.

Emin Cankurtaran, Fenerbahçe Kulübü başkanıydı. Yugoslavya'dan Ostojic adlı bir futbolcu aldı. Haberi vereceğiz, elimizde resmi yok. Şimdiki gibi teknolojik imkânlar da mevcut değil. Doğrudan başkan Cankurtaran'ı arayıp rica ettim. Rahmetli medenî bir insan. Bir süre sonra bana döndü ve Kızılyıldız takvimindeki resmini bulduğunu, şoförüyle yolladığını bildirdi. Hemen müracaata inip karşıladım ve resmi aldım. Fotoğrafın altında doğum tarihi dahil epey detay vardı.

Kızılca kıyamet

Tesadüfe bakın, hazırladığımız gazete basıldığında tam 32 yaşına giriyordu. Başlığı patlattım; "Doğum günün kutlu olsun Ostojic."

Ertesi gün yer yerinden oynadı. Fenerbahçe'nin rakipleri Futbol Federasyonu'na baş vurdular. Neticede lisans verilmedi.

Bu defa Emin Cankurtaran çıktı ve "Ostojic 32 yaşında ama Novi Sad'daki maçta Romanya'ya karşı forma giydi" dedi. Biz durur muyuz, hemen Faik'le Yugoslavya Başkonsolosluğu'na gittim. Çalışanları ikna edip, söylenen tarihteki gazeteleri çıkarttırdık. Konu edilen maçta Ostojic oynamadığı gibi yedekler arasında bile yok. Bunu da patlattık.

Aklıma Vefa'nın transfer ettiği ve Novi Sad'da sahaya çıkan Rumen futbolular geldi. Konuştuk. Onlar da "Ostojic'i hiç görmedik" dediler. Bu kez "bunlar da canlı şahit" dedik.

Lisans çıkmıyor

Türkiye Ligi başladı Ostojic'in lisansı hâlâ yok. Başkan Cankurtaran bir basın toplantısı daha yaparak futbolcusunu Yugoslavya'ya millî olmaya gönderdi.

Faik'le birlikte yine Yugoslav Konsolosluğu'na daldık. A değil B millî maçı olduğunu öğrenip yazdım. Merhum başkan ateş püskürmeye başladı.

Bu büyük mücadele Yugoslavya-Meksika maçı ayarlanarak noktalandı. Ostojic A millî olana ve lisansı çıkana kadar ligimiz de ilk yarının ortası gelmişti.

Kovuldum derken

Bu gazetecilik kapışmasında en hoş tarafı bir cumartesi sabahı yaşadım. Patrondan köşe bucak kaçıyorum. O gün Pembe Panter yürüyüşüyle servise çıkıyordum. Arkamdan Bediî Bey'in bağırtısını duydum; "Burhaaaan, benim Fenerbahçe Divan Üyesi olduğumu biliyorsun değil mi?" Bir süre sonra muhasebeden çağrıldım. Elime bir zarf tutuşturuldu. Odadan çıkar çıkmaz açtım. İçinde teşekkür yazısı var. Ayrıca zamana göre iyi rakam olan 500 lira...

Demek ki Bediî Faik Usta için gazetecilik, taraftarlıktan daha önemli idi.

GÜNÜN SÖZÜ

Kâmil ile yoldaş olan, yorulmaz. Hataî

 

Yazarın Diğer Yazıları