Oy beni beni!

Bugün 2 Temmuz..

27 yıl önce, bir utanç olarak taşıyacağımız o elim hadise yaşandı.

Sivas Madımak Otel'in çevresini saran salyalı ağızların, utanmaz bakışları altında, 33 insanımızı kaybettik..

Yer utandı, gök utandı, insanlık utanmadı..

**

Aradan 3 gün geçti..

Bu kez Erzincan'da, Başbağlar köyünde ortaya çıktı, aynı salyalı ağızlar, utanmaz bakışlar..

33 insanımızı da eli kanlı alçakların nefret kusan namlularıyla kaybettik..

Yine, yer utandı, gök utandı, insanlık utanmadı..

**

Geçen yıl şöyle diyordu Meral Akşener;

"2 Temmuz'da Sivas'ta yanan da biz,

5 Temmuz'da Başbağlar'da vurulan da biz.

Can da bizim, kan da bizim.

Bu dünyanın Yezid'i de bitmez, Nemrud'u da.

Mesele Hüseyin olabilmekte.

Mesele İbrahim olabilmekte."

**

Gerçeği de acıyı da ne güzel anlatır bu sözler..

Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın..

33 can gitmesin, 33 çiçek açsın..

Ruhları şad olsun..

***

Anam anam açıklama var !

Yazıya oturdum, karşımda televizyon açık.

Bir haberi duyurmaya başlayan spiker bir anda şaşırdı ve telaşla anons etti;

- Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşuyor, dinliyoruz.

Sanırsın eliyle ateş tutmuş, bir an önce atmaya çalışıyor.

Öyle hızlı, öyle canhıraş yani..

**

Ekrandaki yüzlerin bu hali, sadece Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarında değil, Ak Parti'den herhangi biri konuştuğunda da geçerli..

Ellerindeki işi öyle bir telaşla bırakıp çekiliyorlar ki, sanırsın üzerlerine TIR yürüyor..

Anında çekiliveriyorlar kenara..

Mekanın sahibi geldi hesabı..

**

"Bir haberin anonsunu yarıda bıraktıracak kadar önemli bir açıklama mı yapılacak?" diye bekliyorum her defasında..

Yoooo..

Mesela dün, Cumhurbaşkanı Ak Parti İl başkanlarına sesleniyor.

Aslında mevzu Cumhurbaşkanlığı göreviyle ilgili değil, parti göreviyle ilgili.

Ama neden gak dediğinde canlı, guk dediğinde canlı diye merak ederim her defasında.

Demokratik bir ülkede, o spikerlerin vücut diline rastlayamazsınız.

Bu mesleğe 30 yılını vermiş biri olarak söylüyorum, eldeki ve dildeki iş biter, sonra dönmen gerekiyorsa dönersin o konuşmaya.

Ama öyle bir vücut dili var ki arkadaşların, saniye gecikse dünya başına yıkılacak gibi.

Bir telaş, bir korku beliriyor yüzlerinde..

**

Bu korkunun, bu telaşın siyaseten bir tarifi var.

Demokratik bir ülkede yapılan yayıncılık olmadığı kesin.

Beslendiği korku paçalarından akıyor.

Ve bu tabloya rağmen, konuşurken ne dedi biliyor musunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan;

- CHP'nin tek parti faşizmi !

**

Cumhurbaşkanı bu konuya girmeyeydi iyiydi..

Tam da zirve yaptı derken, öyle bir konuya girdi ki Cumhurbaşkanı, şaşıp kaldım, dalıp gittim.

Sevgili kızı Esra Albayrak'ın doğum haberi üzerine, sosyal medyada yapılan alçaklığa değindi.

Bir baba için çok acı, anlarım.

Nitekim, ülkenin her kesiminden, siyasetin her kanadından, yapılan o alçaklığa karşı tavır alındı.

Doğrusu da buydu.

Ancak, "Keşke Cumhurbaşkanı bu konuya girmeseydi" dedi içimdeki ses..

Hatta girmemeliydi.

Millet gerekeni söyledi, o alçaklara hak ettiği cevabı verdi.

Bir baba olarak haklı hassasiyeti karşısında lal olurum ama, Cumhurbaşkanı sıfatıyla, böylesi bir ahlaki mağduriyeti siyasi malzemeye dönüştürmemeliydi. Hele de sonraki sözlerini keşke bir başka gerekçeyle sarf etseydi..

**

Sonraki sözlerinden anladım ki, sosyal medyaya karşı bir adım geliyor.

Sosyal medya platformlarına neden karşı olduklarından başladı, internet ve sosyal medya ağlarına karşı hukuki bir düzenleme hazırlığıyla devam etti.

Ve bunun startını da, Esra hanımın uğradığı insanlık dışı ve ahlaksız taarruz üzerine bina etti..

**

Sözün başında dedi ki, "Sayıları çok az olsa da bazı ahlaksızlar."

Ve sözün sonuna doğru baktık ki, sayıları çok az olan ahlaksızlar sebep olacak, ve sosyal medyayla ilgili ağır bir dönem başlayacak.

Oysa, memlekette her gün binlerce insanımız, trollerin, hayasız, alçak ve namussuz saldırısı altında.

Üstelik twitter bu trollerin sayfalarını kapatınca, ilk ve tek itiraz da Ak Parti'den geldi.

O ahlaksızları savunmak Ak Parti'ye düşüyorsa, "Bu ahlaksız düzeneğin neresindeler?" diye sormak hakkım.

**

Cumhurbaşkanı bu konuya girmese, böyle olmasa iyi olurdu diyerek geçiştirdim ama, kafam karışmadı değil..

Hadi bakalım;

Şahsen de, insanlık görevimi yerine getirerek tavır aldığım o alçaklığın sonuçları itibarıyla, kafam karışmasın da ne yapsın?

Hele de 'dislike" şaşkınlığı henüz tazeyken..

Sahi, bulun bu alçakları..

Acaba kim bunlar!

**

Tüm bu çirkinlik ve garipliklerin arasında tek bir gerçek var, o da bir dilek;

Allah, yeni doğan Hamza Salih'in de, tüm evlatlarımızın da yolunu bahtını açık etsin..

***

Serabım

Bugün sizlerden bir izin istiyorum.

Dört yıl oldu görmeyeli, kucaklamayalı..

Dünyanın öbür ucunda da bir kuşum var..

Kuşun adı Serap.. Kız kardeşim..

Bugün aylar süren 'esaret' sona eriyor ve annem geliyor yanından. Kokusunu getirecek..

Ve bugün onun doğum günü..

Sizden izni de bunun için istedim;

İyi ki doğdun, iyi ki varsın, iyi ki benim kardeşimsin demek için.

Ömrün bereketli olsun, yüzün gülücüklerle dolsun kuzum..

Yazarın Diğer Yazıları