Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Oyunu bozarak dengeyi sağlamak

Türkiye son zamanlarda ABD'yle yaşanan çıkar çatışmalarından dolayı yaptırımlara maruz kalmış, AB yaptırımlarıyla da yüz yüze gelmiştir. Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini koruma girişimleri de Yunanistan'ın başını çektiği şer cephesinin gittikçe genişlemesine sebep olmuştur.
Çıkarlarını, güvenliğini ve bekasını tehdit eden bu gelişmeler karşısında Libya'dan İran'a kadar olan sahada mücadele etmek mecburiyetinde kalmış, bunlara ekonomik sıkıntılar da eklenince dış politikada dönüşler yapma ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.

Dış politikadaki dönüşler, fiili geri adımlar, iyi niyetli diyalog çağrıları, defne dalı uzatma gibi yöntemlerle değil, sorunların odağına müdahale edecek girişimlerle yapılmalıdır.
Yapılacak müdahale ve girişimler, Türkiye'ye karşı oynanan oyunları bozmalı, bunun sonucunda muhatap alınan ülkelerle denge kuracak bir müzakere ortamı yaratılmalıdır. Aksi takdirde, hatalı politikalarla herkesle kavgalı olunan bir ortamda dengeli müzakere yapılması zorlaşır.
ABD'yle dengeyi sağlamak
ABD'nin Orta Doğu politikasının esası, İsrail'in güvenliğini sağlamak, İran'ı kontrol altında tutmak, Rusya'nın bölgedeki etkisini kırmaktır. Türkiye bunun kendisi üzerinden yapılmasını kabul etmez. ABD de bu nedenle bölgede kendisine müzahir bir yapı/devlet oluşturma peşindedir.
ABD'nin S-400 tutumu, Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ı güçlendirerek ön plana çıkarma girişimleri, GKRY'yi desteklemesi ve sıkıştırmaların ana sebebi, Türkiye'yi işte o yapı olan Büyük Kürdistan'ın Suriye ayağı SDG//YPG/PKK'yı kabullenmeye zorlamaktır. Papa'nın Irak ziyaretinde, Papa da kullanılarak dünyanın gözüne sokulmak istenen harita da, ABD'nin de etkisinin olduğu bilinmelidir.

Türkiye, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtlarıyla, ABD'nin kurguladığı Suriye'nin kuzeyindeki yapının bütünlüğünü bozmuştur. Bu durum ABD tarafından hazmedilememiştir. Türkiye'nin bölgeden çıkarılması için her platformu kullanmaktadır. ABD'nin SDG/YPG/PKK'ya verdiği olağan üstü desteğin amacı, geri kalan bölgede bu yapıyı Türkiye'ye karşı koruyarak bölgede ayakta kalmasını sağlamaktır.
IŞİD'le mücadele kılıfı altında desteklediği bu yapı, Türkiye için güvenlik ve beka meselesidir. Kabul edilmesi mümkün değildir. Türkiye, Suriye'nin siyasi bütünlük içinde toprak bütünlüğünden yanadır. Suriye de doğal olarak toprak bütünlüğünü sağlamaya çalışmaktadır. Dolayısıyla SDG/PYD/PKK'yla mücadele, iki devletin ortak menfaatinin gereği olup, müşterek hareketini gerektirmektedir. Tabii ABD böyle bir yakınlaşmayı, menfaatine uygun olmadığı için arzu etmez.
Suriye'nin, Türkiye'nin bu yönde atabileceği adıma sıcak baktığına, Türkiye'yle diyaloğu arzuladığına ilişkin bilgi ve emareler mevcuttur. Rusya'nın da böyle bir girişimi arzuladığı bilinmektedir. Bu durumda Türkiye'nin, gecikmeksizin Esat aleyhindeki ideolojik ve duygusal tutumundan vazgeçerek Suriye'yle uygun yöntemlerle temasa geçmesi ABD'nin oyununu bozacaktır.
Türkiye'nin NATO ve ABD nezdindeki önemi tartışma götürmez. Ancak Türkiye de çıkarına olmayan, güvenliğini ve bakasını tehlikeye sokacak bir durumu da kabullenemez. Bugüne kadar Türkiye'yi aramayan ve yıldırmak için sadece çeşitli yöntemlerle sıkıştırmakla meşgul olan Biden yönetimindeki ABD'yle müzakerede denge sağlayabilmek için, böyle bir girişimde bulunulmasının faydalı olacağına inanılmaktadır.

Müzakerenin diğer yönleri
Oyunu bozulmuş ABD'yle, denge sağlanmış ortamda yapılacak müzakerelerin, diğer sorunların çözülmesine de katkı sağlayacağı değerlendirmektedir. Bunların başında da Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın başat duruma getirilmesinin önlenmesi gelmektedir. Bu gelişme, Türkiye'nin Sisi aleyhindeki tutumdan vazgeçmesi ve İhvan/Müslüman kardeşler takıntısını da düzeltmesiyle, Mısır'ın da menfaatine olan karşılıklı diyalog ortamının sağlanmasını kolaylaştıracaktır.
Yunanistan'ın törpülenmesi, ABD'yle koordineli hareket edeceğini söyleyen AB'yi de frenleyecektir. Buna bir de bölge etkinliği ve ABD'de kredisi olan ve lobi avantajına sahip İsrail ile ilişki kurulması da eklenirse, Türkiye'nin, ulusal çıkarlarını koruması ve güvenliğini sağlaması yönünde elinin rahatlayacağı ve güçleneceği düşünülmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları