Öztürk: "Türkiye’de askerlik yaşında 815 000 Suriyeli var"

Öztürk: "Türkiye’de askerlik yaşında 815 000 Suriyeli var"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz, Milli Düşünce Merkezi’nde “Dış Politikada Güncel Gelişmeler” konulu konferansta konuştu. Yılmaz, konuşmasında Türkiye’de askerlik yaşında 815 000 Suriyeli olduğuna dikkat çekti.

Hasan ÇEKİÇ

Milli Düşünce Merkezi’nde “Dış Politikada Güncel Gelişmeler” konulu konferansa konuk olan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'deki mülteci sorununa değinen Yılmaz, "Türkiye’de askerlik yaşında 815 000 Suriyeli var" açıklamasında bulundu.

Öztürk'ün açıklamasından satır başları şöyle:

TÜRKİYE’DE ASKERLİK YAŞINDA 815 000 SURİYELİ VAR

"Türkiye çaresiz midir? Bunu asla kabul etmem. Neden? Çünkü biz bölgenin hâkimiyiz. Şu anda bile hiçbir kuvvet istese bile Türkiye’ye rağmen bir şey yapamaz. Ama onu kullanamıyoruz. Yoksa taşları yerine oturtsan, Amerika, AB, Rusya senin üzerinden strateji oluşturmaya çalışırlar. Kendi kendimizi engelliyoruz. Başka yerde aramayın. Bakın Bahreyn’de araba dursa hemen diyorlar, İsrail yaptı. Benzin kötüdür ondan durmuş, buna bakmıyorlar.  Biraz da kendinde ara.

Suriye ile ilgili bir açıklama yapmıştım. Benim Mehmed’im El Bab’da şehit oluyor, ama Türkiye’de 3 milyon Suriyeli var. 815 bini askerlik çağında Suriyeli genç kafelerde PUB’larda Türk kızlarıyla geziyor dedim. Bunlar benim ne dediğimi bile anlamıyorlar.

Suriyeliler, barış olduktan sonra ülkelerine vatanlarına gitmeleri gerekir. Biz misafirperverliğimizi gösteriyoruz. Kadına, kızına, yaşlısına her türlü hizmette kusur etmedik. Hükümet de açıklıyor, 25 milyar dolar para harcadık. Allah bilir daha fazladır. Yarın Suriye’ye barış geldiği zaman, Türkiye’de barışı tesis ettikten sonra, bizim de etimiz budumuz ne? Çok zengin bir millet değiliz. Bizim de kendi güvenliğimizi ve kendi vatandaşımızı düşünmemiz lazım. Suriyelilerin bir noktadan sonra kendi vatanlarına gitmeleri lazım."

TÜRKİYE’YE DEMOKRATİK YERİNE DİKTATÖRLÜK DEMEYE BAŞLADILAR

"Demokratik, seküler kelimesini alıyorlar, onun yerine “Diktatör”ü monte ediyorlar" diyen Yılmaz sözlerine şöyle devam etti: 

"Diktatör! Bu Türkiye için çok tehlikeli bir şey, ilave baskı demek. Bu politikayı bilenler bilir. Eğer bu konuda size bir kimlik yapıştırılıyorsa, sürekli o konuda sizi vuracaklar demektir. Sizi ordan zayıflatacaklar ve zayıflatıyorlar.

Yapılan açıklamalara bakın; “Ey Avrupa bu haksızlak”. Neyi haksız? Sen Türkiye’de sistemi değiştirdin. Yargı bağımsızlığı var mı Allah aşkına? Ne kaldı? Bunlar kalmadıysa niye hukuk devleti desinler? İçerdeki bu sistem değişikliği, Türkiye’nin dış politikasında ilave baskı anlamına geliyor.

Bizim tarihimizde tek seslilik hiçbir zaman olmamıştır. Partiler onun için vardır. Moğolistan’daki Tonyukuk Anıtı’ndan çok önce 10 bin yıl, 20 bin yıl bizim tarihimizde tek seslilik olmamıştır. Hep eleştiri kültürü olmuştur. Hiçbir zaman kadın toplumun gerisine itilmemiştir. Hiçbir zaman biat kültürü bu kadar olmamıştı. Ama bakıyorsunuz en ufak bir eleştiri yapanlar bile tutuklanıyor.

Amerika’ya gidiyorsun, Amerika diyor ki, ben YPG ile PYD ile çalışırım, senle çalışmam. Rusya’ya gidiyorsun, Rusya’da aynı şeyi söylüyor. Peki çıkış ne? Çıkış şu, Esat’la muhalifleri barıştırmak. Neden? Çünkü, Amerika Rakka’yı İŞİD’den almak için bu işleri yapmak istemiyor mu? Rakka’yı PYD’ye değil de Esat’a aldıralım. Bu durumda PYD’ye de ihtiyaç kalmaz. Peki Esat alabilir mi? Alamaz. Niye? Çünkü Esat sırtını döndüğü zaman muhalifler hançerliyor. AKP’nin desteklediği muhaliflerin birinci görevi Esat’ı hançerlemek.

"Başika’da bulunmamızı Amerika istemiyor, Bağdat istemiyor, İran istemiyor. Bu kadar baskıyı yiyorsun ya, bir şeye değmesi lazım değil mi? Niye oradasınız diye sorduğumuzda hiçbir cevap yok. Başika’daki birlik oradan kalksaydı, 70 km. ilerdeki Telafer’e otursaydı, bugün Türkiye’nin eli bambaşka bir yerde olurdu. Yapamadık."

MASAYA HER OTURDUĞUMUZDA DAHA GERİDEN BAŞLIYORUZ

"Kıbrıs’ta müzakereler devam ediyor. Keşke iki halka dayanan iki halkın mutlak eşitliğine, egemenliğine dayanan, Türkiye’nin etkin bir fiili garantisinin olduğu bir çözüm olsa da, biz de onu desteklesek. Her masadan kalktığımızda taviz veriyoruz. 3 yıl sonra yeniden başlıyor ve bizim verdiğimiz tavizler gerilediğimiz noktada devam ediyor. Yani tezlerimiz küçülüyor. Örneğin; 100 ise talebimiz, masa dağıldığı zaman 80’e düşüyorsak, 3 yıl sonra görüşmeler başladığı zaman 80’den başlatıyorlar.

Trump’la baş başa görüşme fiili olarak ne kadar Sürdü? 5 dakika. 5 dakika sen konuşuyorsun, 5 dakika çeviri, 5 dakika o konuşuyor, 5 dakika çeviri, eti mi 20 dakika.

Ben dedim ki, gitme, ertele. Çünkü biliyorum, bir şeyin değişmeyeceğini. Bazen gitmemek önemli.  Rabia Kadir var, Brüksel’de idi. Türkiye’ye giriş yasağı falan yoktu. Dedim ki; “ne yapıyorsun burada? Sen neyi değiştirebilirsin ki?” Dedi ki; “Ben her şeyimi kaybettim. Yurdumu da kaybettim. Bütün kardeşlerim, çocuklarım hepsi hapishanelerde, çünkü hiçbir şey değiştiremezsem ölene kadar bunlara hayır diyeceğim.“

Bir şeyde hayır diyebilmek önemli. Gitmemek mutlak bir çözüm müdür? Hayır, ama bir tavırdır. Ben gelmiyorum kardeşim. Bıraksaydık onlar devreye girseydi. Yahu niye gelmedi, niye vazgeçti, niye tepki koydu, deselerdi. Yapamıyorlar, niye? Zarrab’ı var, başka dosyaları var, bir sürü şey var. Başa dönersek devletler var, alt gruplar (devlet dışı aktörler) var dedik. Bazen alt gruplar, kümeler, öyle çıkarlara sahip olurlar ki, senin devletinin politikasını onlar belirliyorlar. Ve devletin maalesef bazı kesimi de onlarla hareket ediyor, devlet politikasını belirliyor.

Türkiye’nin şu anda eli zayıflatılmış durumda. Türkiye’ye bir kimlik yakıştırılıyor. Türkiye dışarıda neydi? Nüfusunun yüzde doksan dokuzu Müslüman olmasına rağmen seküler (laik), demokratik bir devlet. Türkiye için otokratik diye bir değerşendirme duymadım. İlk defa bu referandumda bu gündeme geldi ve kullanılmaya başlandı."

PARÇALA YÖNET

"Önceleri, devlet dışı aktörlerle görüşmeleri, ülkelerin istihbaratları yapardı. O da şimdi su yüzüne çıkmış durumda, maskeleri düşmüş durumda. Devletler, doğrudan taşeron örgütler kullanıyor. Büyük devletlerin hepsinin taşeron örgütleri var. Büyük ülkeyse bir rejimi kullanıyor, onu taşeron yapıyor. O kadar gücü yoksa, arazide bir örgüt kullanıyor. Veya gücü yetiyorsa hem rejimi kullanıyor, hem bir örgütü kullanıyor.

Güçlülerin güdümündeki  alt gruplar devletlerin altını oyuyor, zayıflatıyor.

Bugün Ortadoğu’daki denklem, devletlerin ufalanmasına, küçülmesine, etnik ve mezhep parçalarına bölünmesine, ufalanmasına, birbiriyle kavga ettirilmesine dayanıyor. X örgütü çıkıyor, güçleniyor. Güçlendiren aynı kişi, ama onu zayıflatmak için bu defa Y örgütünü devreye sokuyor. Onu dengelemek istiyorlar.

Bakıyorlar ki bir devlet biraz fazla ileriye gitti, bu defa ona komşu potansiyel düşman onu musallat ediyorlar. Afganistan’ı dengelemek ve kontrol etmek için, Pakistan’la bunu denediler. Pakistan’ı kontrol etmek için, Hindistan’ı denediler. Hindistan’ı kontrol etmek için Çin’i denediler. Yıllardır bizi Yunanistan’la aynı potaya koydular. Aynı hizaya çekmek operasyonu yaptılar. Ermeni soykırımı diye tutturdular, Ermenistan’la bizi hizaya getirmek istediler. Adalar dediler, Yunanistan’la bizi hizaya getirmek istediler. Akdeniz diyoruz, Kıbrıs’la hizaya getirmek istiyorlar. Rusya’nın altını oymak istediler.  Neyle oymak istediler? Önce ekonomik operasyon yapmak istediler. Çevreleme yaptılar. Ukrayna’yı kışkırttılar Rusya’nın üzerine. Gürcistan’ı kışkırttılar. Ama Rusya büyük ülke,  Ukrayna’yı yuttu. Doğu Donetsk bölgesini aldı. Kırım’ı ilhak etti. Ve Osetya’yı yuttu. Ve ben buradayım dedi.

Irak’la İran savaştırıldı. Daha sonra, Irak’taki yönetim içe gömüldü. Saddam Hüseyin’i kışkırttılar ve Kuveyt’e saldırdı. Saddam Hüseyin’in bütün ordusu çöle gömdüler. Irak’ı paramparça ettiler.

Bizi çamura çekmek için Esad’a saldırttılar. Türkiye’nin altını oydular. 3 milyon mülteci bugün sokaklarımızda. Ne kadarı yarın radikalleştirilecek? Ne kadarı Türkiye aleyhine kullanılacak? Veya kullandırılmasa bile, yarın bunlar parti kurdukları zaman Türkiye’de başat partilerden birisi haline gelecek. Türkiye’ye bir etnik grup daha ilave edilmiş olacak.

Övüne övüne söylüyorlar, biz 25 milyar dolar harcadık diye. Niye harcıyorsun? Demek ki siyaset yanlış. 25 milyar harcamışsanız, 3 milyon insanı da almışsanız güvenliğinizi altüst etmişsiniz. O kadar da bomba patlıyorsa demek ki burada bir yanlışlık var. Türkiye’nin eliyle Suriye’ye operasyon çektiler. Neden? Çünkü, hedef İsrail’in güvenliğidir. İran’dan çıkan bir el vardı, Şam’da o eli Esat tutuyordu. Ve Lübnan’da Hizbullah tutuyordu... Ve Filistin’de de Hamas’a kadar uzanıyordu. Yani Tahran’dan çıkan bir el Hamas’a kadar uzanıyordu. Ve bu el İsrail’in güvenliğine tehlike olarak görülüyordu. Dolayısıyla o kolu bir yerde kesmek istediler. Kesilmesi lazımdı. Kime kestireceklerdi? İran kesmez, mezhebi bağlantısı sebebiyle, Suudi Arabistan’ın kapasitesi yok, Lübnan fiili olarak bölünmüş durumda. Seni Ortadoğu’nun lideri yapacağız dediler. Şam’daki rejimi sen belirleyeceksin, sen asıl aktörsün, senin geçmişin var, koskoca Osmanlı İmparatorluğu buraları yönetmiş dediler, gaza getirdiler ve Türkiye’ye bu görevi verdiler. Koskoca Türkiye’yi kendi coğrafyasına, kendi bahçesine kilitlediler.

Suriye’de 2 trilyon dolarlık ekonomik kayıp var. Yerle bir ettiler. Humus’u Hamas’ı,  Lazkiye’si hepsi kurşun yedi. Türkiye’ye düşman bir halk yarattılar. Siz zannetmeyin buradaki Suriyeliler Türkiye’ye dost oluyor. Emin olun ilerde diyecekler ki, sizin yüzünüzden bu hale geldik."

TÜRKİYE MÜSLÜMAN KARDEŞLER MENFAATİNE ÇALIŞIYOR

"Ben Filistin’e gittiğimde Ramallah’ı ziyaret ettim. Ramallah’ta Filistin baş müzakerecisi, Saib Erakat’la görüştüm. Yıllardır Filistin konusunu taa Yaser Arafat’tan bu yana o yapar. Bir buçuk saatlik görüşmemde şunu gördüm, Türkiye, Filistin konusunu bile ortadan yarmış. Neden? Çünkü Batı Şeria’daki yönetimi seküler (laik) olduğu için sevmiyor. Ama Hamas, Müslüman Kardeşler’in. Hamas üzerinden Filistin’i okumuş. Hamas üzerinden Filistin’e bakıyor. Kardeşim sen Hamas’a yine bak. Hamas’a kötü davranma. Ama şimdi dünya Batı Şeria’daki sistemi meşru otonom devlet olarak görüyor. Sen de onu devlet olarak tanımışsın. Şimdi sen bununla ilişkilerini kesiyorsun, sadece Hamas’la yürütüyorsun. 

El Fetih’in başkanıyla görüştüğümüzde aynı şeyi o da söyledi, Filistin davasını Hamas üzerinden okuyorlar.

Müslüman Kardeşler’in Mısır’da cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağını biz biliyorduk. Ama ne oldu biliyor musunuz? Çağırdılar oradan Mursi’yi İstanbul’a;  “sen olacaksın, senin başarın, sensin cumhurbaşkanı”. Verdiler buradan gazı gitti.

Sisi Mısır’da darbe yaptı, Müslüman Kardeşleri bitirdi. Amerika, Müslüman Kardeşleri terör örgütü olarak gören yasa tasarısını kongreye sundu. Suudi Arabistan keza öyle. Birleşik Arap Emirlikleri öyle.  Peki ne oldu? Dengeler bir anda değişti. Neden? Çünkü, sen yumurtalarını ideolojik düşünüp tek sepete koyuyorsun. Kartların açık oynamıyorsun."

 

İlgili Haberler