Parti devletinin sonu mu geldi?

31 Mart'ın en önemli sonucu, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının muhalefetin eline geçmesiydi.

İktidar partisi açısından son derece sancılı olan bu süreç, Cumhur İttifakı noktasında da yeni sorunların kapısını aralıyor.

Mehmet Özhaseki'nin "zoraki evlilik" çıkışıyla başlayan söylemler, aslında görünen krizin çok ötesinde. Anadolu'daki AK Parti seçmeni partisine kızıp birçok ilde MHP'ye yönelmiş durumda.

Kentli milliyetçi seçmenin adresi ise İYİ Parti oldu. Dolasıyla partilerin seçmen kitlesinde ciddi sapmalar yaşandı.

AK Parti seçmeninin Anadolu'da ikinci adresi MHP haline gelirken, MHP ve CHP'ye kızan milliyetçi seçmenin adresi ise İYİ Parti oldu.

Cumhur İttifakı'nda en büyük kriz AK Parti'de yaşanıyor.

Hem kritik belediyeler gidiyor hem de parti içindeki rahatsızlık artıyor. 

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı çevreleyen ve kendilerine "başkan" üzerinden güç oluşturan grup, AK Parti içindeki rahatsızlığın en temel çıkış noktası.

Kimilerinin "Pelikancı" olarak nitelendirdiği bu oluşumun ciddi bir menfaat birlikteliği olduğu görülüyor.

Özellikle Ankara ve İstanbul'un seçilmiş belediye başkanlarına hakaret etmeleri, seçim sonuçlarını kabul etmemeleri dikkat çekiyor.

Ciddi bir kaynak akışı kesilmiş gibi. Dahası bu durumu kanıtlayan belgelere de ulaşmamız çok yakın gibi görünüyor.

Bunu, bizler kadar Erdoğan da görüyordur. Ancak Erdoğan'ın seçim sonrasında o isimleri tam kadro uçağında ağırlaması "ben bu ekipten memnunum" mesajını veriyor.

Zaten AK Partililerin en çok kızdıkları nokta tam da burası… Parti içinden "Hatalardan ders çıkartılmadığı ve belirli kişilere fazla krediler tanındığı için bu noktaya geliyoruz" yorumları yapılıyor.

Ankara ve İstanbul'da tansiyon yükselebilir

Seçimlerin üzerinden geçen 18 gün gösteriyor ki, Türkiye'de yeni bir siyaset oluşuyor. Muhalefet artık ciddi bir şekilde oyun kurmaya ve gündemi yönlendirmeye başladı.

Ankara'da Mansur Yavaş'ın yetki çıkışı ve belediye meclisini halka açması ilk gelen hamleler.

İstanbul'da ise Ekrem İmamoğlu'nun takibi ve teşkilatını kenetlemesiyle mazbatayı alması psikolojik üstünlüğü de kurmalarına imkân sağladı.

Her iki başkan ve ekibi sosyal medyayı çok doğru kullanıyor. Kendilerine yer vermeyen yayın organları karşısında alternatifler oluşturuyorlar. Sosyal medya da bunların başında geliyor.

Her şeyden önemlisi ise bugüne kadar sadece AK Partili kadroların hakim olduğu belediyelerin iç düzenleri… Hiç bilmediğimiz, hiç duymadığımız kişi ve kurumlara kaynak aktarımları göze çarpıyor.

İmamoğlu'nun dün paylaştığı bir video ise son derece önemli. Belediyenin yemekhane görevlileriyle şöyle bir diyalog geçiyor:

"İmamoğlu: Bugün yemekte ne var?

Görevli: Ezogelin çorba, musakka ve sizin için antrikot yaptık.

İmamoğlu: Benim için? Neden?

Görevli: Öyle hazırlanıyordu…

İmamoğlu: Olmaz, yanlış… Bana özel, başkasına farklı yemek çıkmayacak. Bundan sonra herkes eşit."

Bu diyalog, belediyelerde kurulan saray düzeninin örnekten tüme varımı açısından küçük ama bir o kadar da çarpıcı bir örnek.

İlerleyen günlerde kamuoyuna çok daha farklı içeriklerin, belgelerin, ihalelerin açıklanacağı mutlak.

Şaşırtıcı ilişkiler ağıyla ve dokümanlarla karşılaşacağız.

İşte bunu çok iyi bilen Cumhur İttifakı sözcüleri, kararlı bir şekilde başta Mansur Yavaş başta olmak üzere Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarını hedef almaya başladılar.

AK Partililerin bile rahatsız olduğu "Pelikancı grup" ise bu girişimlere çok başlamış durumda. Yayın organları üzerinden açıkça hakaret ediyor, yalan söylüyor, hedef gösteriyorlar.

Bu bilinçli, programlı bir ön alma projesidir.

Yolsuzluklar ortaya çıktıkça işi sulandırmaya çalışacaklar ve "Siyasi davranıyorlar" denilerek konuyu geçiştirmek isteyecekler.

İşte tam da bu noktada yargıya büyük görevler düşüyor.

31 Mart gecesi sandık iradesine, sonuçları yanlış açıklayarak darbe yapmak isteyenlere karşı henüz harekete geçmeyen bir adalet sistemimiz var.

Bu sistem, belediyelerin geçmiş dönem yolsuzluklarının üzerine de gitmezse sorun çok daha aşılamaz hale gelebilir.

Özetlemek gerekirse;

AK Parti içindeki rahatsızlık artarak devam ediyor,

Psikolojik üstünlük muhalefetin eline geçmiş durumda,

Büyükşehir belediyelerinin geçmiş dönemlerine ilişkin yolsuzluklar günden güne ortaya çıkacak,

31 Mart gecesi olanlara sessiz kalan Yargı'nın neler yapacağı merak konusu,

Türkiye'de siyaset oldukça hareketli bir döneme giriyor,

Hepsinden de önemlisi belediyelerde başlayan normalleşme süreci kurumlara da yansırsa parti devletinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları