Patronların seçimi

Gençliğimde halkların, milletlerin, bir ülkede yaşayan insanların yapılan seçimlerde yönetimleri kendi hür iradeleri ile kendileri için seçtiğine inanırdım ama bu yaşımda fark ettiğim bir şey beni uyandırdı diyebilirim.

Seçimlerle yönetimlerin değişmesi geniş halk kitleliklerinin kararı ile gerçekleşiyor olsa bile bu seçim ilk başta, temelde "patronlar" tarafından yapılıyor.

Yani bu ülkede "ben bilmem patronum bilir", "patron ne derse o olur" ya da "patron her zaman haklıdır." sendromunun etkisi altında karar verme eğilimi yüksek.

Bu etkiyi medya kontrolü ile elinde tutacağını sanan siyasetçilerin yanıldığı konu da bu.

Her çalışan, her işçi medyadan önce kendi patronunu yakından izliyor, patron mutluysa bu mutluluktan payına küçük de olsa bir şeyler düşeceğine iman ederek bilinçli ya da bilinçsiz olarak onun tercihlerini takip ediyor.

Patron mutsuzsa, işçisi ondan daha da mutsuz oluyor ve gelecekten endişe duymaya başlıyor.

Bu patron ne olursa mutlu olur da bizi de azıcık da olsa mutlu eder diye düşünmeye başlıyor. Kimsenin devletten bir şey beklediği yok, eskiden, memuriyetin, memurların etkili olduğu dönemlerde vardı belki ama artık yok.

Onlar da devlete "patron" gözü ile ile bakıyor.

Devleti adeta bir şirket gibi yönetmenin etkisi ile devlete çalışanlar da "patronu" memnun etmekten başka bir şey istemiyor.

Devlete satan kim?

Aslında bu noktada siyasetçilerle işçilerin, emekçilerin, çalışanların ortak bir noktası var diyebiliriz. İkisinin de ortak amacı "önce patronlar mutlu olsun"

Bakmayın o lüks saraylara, lüks arabalara, uçaklara harcanan paraları siyasetçilerin öyle rahat harcamasına, bu harcamalardan en çok memnun olanlar o işi alan, o malları devlete satan patronlar değil mi aslında?

Bunlara yapılan harcamaların bedeli kimin cebine girdiyse gerçek kazancı o sağlamadı mı? Siyasetçilerin bu lüks saraylarda, otomobillerde sürdüğü sefa ve gösteriş gelip geçici belki ama onlar için ödenen bedeller patronların cebinde kalıcı sonuçta, değil mi?

Bu oyunda her ne kadar kimse kimseden memnun değil görünse de kendi amaçlarına hizmet ettiği sürece her oyuncu bu oyunu sürdürmeye razı.

Siyasetçi, emekçi ve patronlar kendi beklentilerini karşılayan bu büyük çarkı döndürebildiği sürece döndürecek.

Ne zaman ki çarka bir çomak sokan olacak, ne zaman ki çark eskisi gibi rahat ve hızlı dönemeyecek bundan ilk ve en çok üzülenler de tabii ki önceden en çok kazanan olup kayıpları en büyük olan patronlar olacak.

Patronların üzüldüğünü, süzüldüğünü gören çalışanlar kendileri için değilse bile patronları için bir çıkar yol, farklı bir güç aramaya başlayacak.

Yani her dönemde olduğu gibi "kendim için istiyorsam namerdim." söylemi altında, çoğunluk yine çıkarına en uygun seçimleri yapacak. Ve bu seçimlerin sonucunda en çok çıkar sağlayanlar da ne siyasetçiler ne de işçiler, emekçiler, çiftçiler değil. Yine patronlar olacak.

Yazarın Diğer Yazıları