Pazardaki ekonomi nasıl

Merhaba değerli okurlarım, İstanbul''da çöl sıcaklarını nemle birlikte yaşıyoruz. Malum 1 Temmuz yasakların kalktığı gün oldu. 1 Temmuz''un bir başka özelliği de Kabotaj haklarımızın elde edildiği gün.

Evet 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı''nın 95. yılı. Kabotaj hakkımız ve denizlerdeki bağımsızlığımız, özgürlüğümüzün ve millî egemenliğimizin temel teminatlarından biridir.

Kabotaj; bir ülkenin kendi kara sularında ve kendi limanları arasında gemi işletme ve her türlü liman hizmetini kendi kontrolünde bulundurma hakkıdır. Türkçe Sözlük de kabotajın kelime anlamını "Bir ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme işi" olarak vermektedir.

Kabotaj bayramı tarihçesine göz atacak olursak; Osmanlı İmparatorluğu döneminde imparatorluğun kabotaj hakkı yoktu. Çünkü Batılı ülkelere verilmiş olan kapitülasyon hakları sebebiyle Osmanlı imparatorluğu kıyılarında yabancı bandıralı tekneler hizmet görürlerdi. Ancak 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması uyarınca kapitülasyonlar lağvedildi. Böylece Türkiye kabotaj hakkına kavuştu. Büyük bir yarımada olan ülkemizin kıyı uzunluğu 8333 kilometre. Bu da Türk denizciliği için oldukça büyük bir imkan sağlıyor. 19 Nisan 1926 tarihinde çıkarılan 815 sayılı yasaya göre Türkiye limanları arasında sadece Türk teknelerinin hizmet görmesi zorunluluğu getirildi. Yasa aynı yıl 1 Temmuz''da yürürlüğe girdi. Bu tarih 1935 yılından itibaren Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. 2007 tarihinde kabotaj kelimesine denizcilik kelimesi de eklenerek bayramın adı Denizcilik ve Kabotaj Bayramı olmuştur. Hepimizin Kabotaj bayramı kutlu olsun...

Kısa da olsa kabotaj bayramımızı da kutlamış olduk...

***

Hepimizi perişan eden sıcaklarla başımız dertte. Hoş yazlıkçılara, yasak da kalktı diye soluğu denizde alanlara sözümüz yok. Ama güneş biz çalışanların ensesinde boza pişirmekte.

Malum çöl sıcakları ülkeyi kavurmakta...

Yasaklar bitti diye gevşemeyip, sıcaklarda sağlığımıza dikkat edelim. Özellikle yaşı ileri ve kalbiyle sorunu olanların çok dikkatli olmaları gerekiyor.

Öğlen saatleri güneşin en dik olduğu ve sağlam insanı bile çarptığı zamanlarda vaktimizi sokakta geçirmeyelim. Akşam üstü serinlikte çıkıp, parklarda yürüyüş yapabiliriz. Bu arada su içmeyi de ihmal etmeyelim. Ancak sıcaktan bunaldık diye tercihimiz soğuk sudan yana olmasın. Hiçbir faydası yok. Boğazlarımızı üşütmekten başka. Hararetimizi ılık su alır...

Sevgili büyüklerimiz sizlere küçük de olsa bir hatırlatma yapayım dedim.

***

Evet gelelim en önemli konuya. Zamlara...

Malum 1 Temmuz''da yasaklar kaldırdı ama zamlar da aynı anda canımızı yaktı. Hani yasak kalktı diye bayram edelim dedik ama, kursağımızda kaldı...

En fecisi elektrikte(%15), peşinden doğal gaz(%12) onun takipçisi LPG(%8.5) ve beklenmekte olan süt ürünleri(%15) canımızı acıtacak... Ha bu arada az daha unutuyordum, canımız ciğerimiz gözbebeğimiz öğrencilerimizin harçlarını da unutmamışlar. Onları da %10''luk bir zamla ödüllendirmişler... Ne diyelim hayırlı olsun!

Hayırlı olsun olmasına da vatandaş pek hayırla yad etmiyor bu yapılanları. Adeta isyanda.

Vatandaşlardan; pandemide ağır dönem yaşadık. Elimizdeki parayla geçinemedik. Üstüne işsiz kalanlar oldu. Zor sürecin yasaklar bitimi zamlarla ilgili haberleri duymak canımızı sıktı. İşçiye ve çalışana ne verdiniz ki, tadımızı kaçırıyorsunuz zamlarla. Nasıl geçiniyorsunuz diye soran yok. Bizi düşünen yok. Asgari ücret ve kirada zammı yapanlar otursa da halimizi anlasalar konuşmalarını duyuyorum. 

***

Bir de sokağa kulak verelim bakalım, neler bekliyor bizi...

Sokak röportajında muhabir anons ediyor.

- Evet arkadaşlar yine pazardayız, pazardaki ekonomi nasıl gelin birlikte bakalım.

Muhabir: Pazarın durumu nasıl?

Vatandaş ve esnaf cevap veriyor.

- İdare eder, iyi iyi, güzel; maşallah. Çorba parası çıkıyor bazen.

- Bir liraya su satıyorum, 25 kuruş kârı var. Günde 20-30 en fazla 100 kazanıyorum. Bunla geçim sağlanılır mı?

- Pazarın durumu çok iyi ancak vatandaşta para yok.

Muhabir: Diyelim 50 TL ile pazara çıktım. Poşetimi ne kadar doldururum.

- 50 liraya sadece bir simit alırsınız.

- Dalga mı geçiyorsun?

- Ne dalgası? Millet batmış baba görmüyor musun?

- Tarladan pazara tanesi iki lira (enginardan bahsediyor). Baş ağrısına, diş ağrısına, kaynana dırdırına vb. duruma iyi geliyor. En önemlisi de karaciğeri yeniliyor.

- İşsizlik var, parasızlık var. Satışlarım fazla değil ama şükrediyoruz işte...

- Şükretmeyip de ne yapacağız abi?

- Ekonomi süper.

- Pazarın şu anki durumu; 10 liralık malı 2 liraya satmakta. Başka bir alternatifi yok. Çünkü fiyatlar pandemiden dolayı çok yüksek. Eve 100 lira götüren için düğün-bayram.

- Durgun şu anda işler

Muhabir: Teyzeciğim pazara kaç para ile çıktınız?

- 450 TL. Kumaş tarzı şeyler aldım. Çarşaf aldım. Cumartesi pazarı diğer pazarlara nazaran biraz daha pahalı, başka pazarları tercih ediyorum.

- Pazardaki ekonomi son 1,5 yıldır kötü. Sebze meyve satanlar biraz iş yaptı ama konfeksiyonların çoğu kapandı, çoğu battı; küçük esnaf battı! Bizim durumumuz da kötü. Esnaf kan ağlıyor.

- Millette para yok, iş yok. Bu durumda para nasıl olacak ki. Ekonomi kötü. İş yok diye iç çamaşırları geçen sene ile aynı fiyata 20 TL''ye satıyorum.

- Ekonomi 2020''de yok, 2021''de de yok. 2023''te hiç yok.

- Buradaki insanlar uzak yerlerden geliyor. Çok uygun olduğu için geliyoruz. Fiyatlar gayet güzel. Evden 500 TL ile çıktım, yetmiyor.

- Bizim mallarımız kaliteli beyefendi. Ekonomi şu sıra biraz sıkıntılı. Malları ucuza satıyoruz. Paraya ihtiyacımız var.

- Parayı döndürmemiz lazım...

- Aslında fiyatlar yüksek ama bu ekonomi, virüs, işsizlik... Şu an dar gelirli olduğum için fiyatlar yüksek geliyor...

Konuşmaları uzayıp gidiyor.

Sağlıklı güzel haberler almanız dileğiyle.

Yazarın Diğer Yazıları