PKK Kongresinin sonucu: Hedef, Lozan!

Bebek katili, kanlı terör örgütü PKK'nın güya kendisini feshettiği kongresinin sonuç bildirisinde, "Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı." ifadeleri kullanıldı.

Aynı bildiride; terörist başının, Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak, "1924 Anayasası’nın öncesini referans aldığı" ve Lozan Antlaşması ile Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı ifadelerine de yer verildi.

Sonuç bildirisi, kamuoyunda çok ciddi tepkilere ve tartışmalara neden oldu. Tartışmalar hâlâ sürüyor...

Sonuç bildirisine en sert tepkiyi verenlerden ve 120 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, "İstiklal Savaşı'nı verdiğimiz; Sevr Antlaşması'nı yırttığımız; emperyalist güçleri Lozan Antlaşması'nı imzalamaya zorladığımız ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğumuz için özür dilememiz bekleniyor." sözleriyle durumu dile getirdi.

Bildiride kullanılan Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’na ilişkin ifadelere karşı Cumhur İttifakı büyük ölçüde sessiz kalırken, AK Parti MKYK üyesi ve eski milletvekili Orhan Miroğlu, "Lozan delinecek diye feveran ediyorlar! Lozan’la beraber kimi sınıf ve zümrelerin elde ettiği kazanımların tarihe karışacak olmasından korkuyorlar!" ifadelerini kullanarak açıkça Lozan Antlaşması’nı hedef aldı.

Bildiri açıkça olmasa da düpedüz Sevr Antlaşması’na ve 1921 Anayasası’na gönderme yapıldığını gösteriyor.

Yine bildiride yer verilen, "Kürtlere yönelik soykırım ve asimilasyon politikaları, inkâr ve imha siyaseti, sömürgeci devlet, ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesi benimsenerek silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele." benzeri ifadeler, terör örgütü PKK’nın asıl hedefi olan “özerklik” ve “federasyon” amacını örterek şimdilik gizlediği sonucunu ortaya koyuyor.

Terör örgütü PKK’nın bildiride kullandığı, "Kürt siyasi partilerinin, demokratik örgütlerinin, kanaat önderlerinin Kürt demokrasisini geliştirme ve Kürt demokratik uluslaşmasını sağlama yönündeki sorumluluklarını yerine getirecekleri." ifadeleri ise önümüzdeki süreçte gündemimizin, "Ortak Vatan ve Eşit Yurttaşlık temelinde", Kürtçe ana dilde eğitim, çok dillilik, eyalet sistemine kapı açacak Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, 1921 Anayasası temelinde anayasal değişiklik, Lozan Antlaşması ile Türksüz Anayasa hedefi" tartışmaları olacağını ortaya koyuyor.

PKK ve yakın çevrelerine göre, Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne gömdüğümüz, emperyalist güçleri Lozan Antlaşması’na mecbur ederek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğumuz Lozan Antlaşması, "Kürt halkını asimile ederek yok etmek" ile "Kürtlerin yaşadığı toprakların parçalanması" sonucunu doğuran ve "Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını sonsuza kadar ellerinden alma" amaçlıdır.

Kongrenin sonuç bildirisinde yer verilen ifadelerden anlaşılacağı gibi, yine yeniden çözüm sürecinin başlatılmasından önce de PKK ve çevrelerinin hedef aldığı Lozan Antlaşması’nın iptali ve Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı için, Lozan Antlaşması’nın 100. yılına girmesinden birkaç gün önce başlatılan girişimlerin önümüzdeki günlerde artarak devam ettirileceği anlaşılmaktadır.

Bu amaçla, Diaspora Kürtleri Konfederasyonu’nun, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının uygulanmadığı gerekçesiyle Lozan Antlaşması’nın iptali istemiyle Danıştay’a açtığı iptal davası reddedildikten sonra, bu kez "Kürtlerin haklarının anayasanın ilk dört maddesine ve üniter devlet yapısına aykırı olduğu yönündeki kararlarına karşı" Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne yapılan başvuru ile konu uluslararası hukuk yollarına taşındı.

Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan başvuruda, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 66. maddesinde, herkesin Türk olarak kabul edilmesi nedeniyle Kürt varlığının tanınmadığı" ifade ediliyor.

Aynı çevreler, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın, "Tarihsel inkâr, temel referanslarını ülkenin tüm farklılıklarını yok sayan 1924 Anayasası’ndan almaktadır." sözlerine destek verirken, PKK ve çevresi de 1921 Anayasası’nda Kürtçe yayın, eğitim ve yerel yönetime dair haklar ve vaatlerin, 1924 Anayasası’yla tamamen ortadan kaldırıldığını ileri sürüyor.

Her ne kadar Erdoğan, "İlk dört maddeyle ilgili bizim açımızdan tartışma yok." dese de, yine Erdoğan’ın, "Yeni anayasanın uzlaştırıcı, birleştirici, özgürlükçü olması ve ortak noktalarda buluşturması temel ve sarsılmaz ilkemizdir." ifadeleriyle DEM Parti ile Cumhur İttifakı’nın yeni anayasa için birlikte çalışacakları açıkça anlaşılıyor.

Güya PKK'nın kendisini feshettiği Kongre'nin sonuç bildirisinde, alınan kararların uygulanması şartı olarak "demokratik siyaset hakkının tanınması ve sağlam, bütünlüklü bir hukuki güvence" özellikle vurgulanırken, bunun yeni ve Türksüz bir anayasa olduğu apaçık ortada.

Cumhur İttifakı’nın adeta kendisini mecbur hissettiği yeni çözüm sürecinde, PKK’nın istediği anayasal değişiklikler gerçekleşmezse, PKK’nın silah bırakmayacağı da çok net görülüyor.

Üstelik şimdiden verilen ödünlerle 'burnundan kıl aldırmaz' hâle getirilen terör örgütünün, tam olarak kamuoyuna açıklanmayan Kongre konuşmalarındaki ayrıntılara bakılırsa, terör örgütü yine yeniden çözüm sürecini çoktan yeni bir derleniş ve direniş için fırsata çevirmeye koyulmuş bile.

Güya üçüncü aşamasına gelinen çözüm sürecinin sonunda ya anayasamız Türksüzleştirilecek ya da PKK terörü, Kongre konuşmalarında ifade edildiği gibi, "silah bırakmayacak, silah teslim etmeyecek."

Yazarın Diğer Yazıları