PKK kontrolünde de KGB ve CIA ortak mı?

Rusya eski Başbakanı Yevgeni Primakov,  “Rusyasız Dünya”  adlı eserinin tanıtımı için TUSKON tarafından Türkiye’ye davet edildi.
Türkiye’nin ABD ile müttefiklik ilişkisinin bozulması durumunda kimi seçeceklerine ilişkin bir soru üzerine Primakov,  “Soğuk savaş döneminde bir taraf kazanırken diğer tarafın mutlaka kaybettiği ’zero sum’ oyunu oynuyorduk. Bu oyundan vazgeçtik. Bizim için tek bir seçim vardır. Aynı anda hem Türkiye hem ABD”  dedi.
Oysa Rusya, Türkiye ve Ukrayna arasında kurulmakta olan Karadeniz Savunma İttifakı, ABD’yi bu bölgede devre dışı bırakıyor. Primakov, bu durumda gerçeği mi söylüyor yoksa gönlündekini mi?

* * *

Primakov eski bir KGB ajanıdır. Yahudi asıllıdır.
Yüce Katırcıoğlu’nun 2007 yılında bize yazdığı mektupta verdiği bilgilere göre  “Yahudi lobisi, Yeltsin’in ardından Primakov’u Devlet Başkanı yapmak için çok uğraşmıştı. Ancak Rus devleti içinde çok iyi kadrolaşmış olan Siloviki’ler grubu buna geçit vermemişti.
Primakov etkili pozisyonlarda olduğu sürece Büyük İsrail amacı doğrultusunda çalıştı. Terör örgütünün başı Öcalan’ın Türkiye’ye teslimi öncesinde Rusya’ya sığınması gündeme geldiğinde, Primakov önce ikircikli davranmıştı. Daha sonra Rus devlet aygıtının kesin tavrı üzerine Öcalan’ın Rusya’ya sığınması mümkün olmamıştır.
Primakov’un pek kullanmak istemediği asıl soyadı ’Finkelstein’dır.”
***
Taha Kıvanç da Yevgeni Primakov ile ilgili bir yazısında  “Fransa’nın eski Ankara Büyükelçisi Eric Rouleau ile Yevgeni Primakov birbirlerini katır sırtında Kuzey Irak’ta dolaşarak bölgeyi öğrenmeye çalıştıkları 1960’lı yıllardan beri tanıyorlar.
Türkiye ile Yunanistan arasında savaşa yol açacak çapta ihtilâf konusu olan ve Girit’e yerleştirilmek istenen S-300 füzeleri de Primakov’un icadıydı. William Safire, Primakov’un esas soyadının Finkelstein olduğunu yazmıştı”  diyordu. 
Hürriyet’te Ferai Tınç, 14 Eylül 1998 tarihli yazısında  “Gerçek adı Yevgeni Finkelstein olan Primakov 1960’larda Pravda muhabiri olarak gittiği Orta Doğu’da, Sovyet diplomasisinin önemli gizli operasyonlarında yer alan bir KGB ajanıydı”  ifadesini kullanmıştı.

* * *

Prof. Dr. Ümit Özdağ, son çıkan “Türk Ordusu PKK’yı Nasıl Yendi? Türkiye PKK’ya Nasıl Teslim Oluyor?” adlı kitabının 40’ıncı sayfasında şu bilgileri veriyor:
 “Öcalan, Eylül 1979’da Suriye’de bulunmakta olan KGB görevlisi Yevgeni Primakov’un yardımı ile 250 kadar örgüt mensubunu gerilla savaşı konusunda eğitilmesi için Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kamplarına götürdü. O dönemde PKK militanları George Habbaş grubundan ayrılmış bir fraksiyon olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin genel kumandanı Ahmet Cibril tarafından eğitilirken örgüt uzun süreli halk savaşı stratejisini benimsemeye başlamıştır.”
PKK’nın 30 yıllık stratejisinin, Sovyet döneminde KGB tarafından verildiği bilinmektedir. Özdağ’a göre PKK, Mao’nun uzun süreli halk savaşı modelini esas almakla birlikte, zaman zaman Vietkong’u da taklit etmişti.
Bize göre örgüt, daha sonra, Barzani ve Talabani’nin MOSSAD’a göbekten bağımlılığı sayesinde CIA kontrolüne geçmiştir.
Bugün, PKK’nın elindeki C-4 ve A-4 patlayıcıların Irak’taki Amerikan ordu depolarından verildiği Türk polisi tarafından ortaya çıkarılmış durumdadır.
Primakov’un söylediği doğruysa, yani Rusya  “aynı anda hem ABD hem Türkiye” diyorsa, Türkiye’nin terörle meşgul edilmesi veya zaafa düşürülmesi de iki büyük gücün bu yeni oyununun bir parçası mıdır?

Yazarın Diğer Yazıları