Ümraniye davası sanıklarından Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, “Meslek hayatım, terör örgütleriyle mücadele ile geçti. 1999’da terör örgütü elebaşını ben sorguladım. Ancak bugün tamamen deşifre oldum” dedi
Haber:Salim YAVAŞOĞLU
İkinci Ümraniye davasının tutuklu sanıklarından emekli Albay Hasan Atilla Uğur, şahsının terör örgütü PKK’ya hedef olarak gösterildiğini söyledi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde oluşturulan salonda görülen davanın dünkü duruşmasında, emekli Albay Uğur, 51 sayfalık yazılı savunmasını zaman zaman Power Point sunumundan da destek alarak yapmaya başladı.

Trajikomik linç kampanyası
Meslek hayatını, terör örgütleriyle mücadele ile geçirdiğini ve terör örgütlerinin hedefi olan bir insan olarak, terörist suçlaması ile Türk adaletinin önünde bulunmaktan üzüntü duyduğunu ifade eden Uğur, “Bu trajikomik linç kampanyası elbette bağımsız Türk yargısı önünde hak ettiği cevabı alacaktır. Ancak, bu süreçte benim, ailemin ve çevremdeki birçok insanın çektikleri rezilliklerin ve mağduriyetlerin hesabını kim ya da kimler verecektir?” diye sordu. Emekli Albay Uğur, 1993 yılında Kızıltepe Jandarma Komutanlığına atandığını ifade ederek, şunları söyledi:

Pusular kurdular, yılmadım
“Kızıltepe halkının desteği ile bölücü terör örgütüne kısa zamanda büyük darbeler vurdum. Geçtiğim yollara mayınlar döşediler, pusular kurdular, ama yılmadım. Oturduğum lojmanı basıp roketlediler, eşimi ve çocuğumu banyo koridoruna yatırarak kurtardım, yine de geri adım atmadım. Defalarca tehdit edildim, o dönemde adı Med TV olan televizyonlarında ve adı Özgür Gündem olan gazetelerinde sürekli hedef gösterildim”

10 yıl gizli tutmayı başardık
“1999 yılının Şubat ayında terörist başının sorgulanması görevini, devletim bana ve arkadaşlarıma verdi” diyen Uğur şöyle devam etti: “Yıllardır ülkeme büyük zararlar veren, binlerce şehidin kanına giren, binlerce gazinin hayatını karartan, bölge halkına dünyayı zehir eden bölücü terör örgütünün elebaşı bana teslim edilmişti. Elbette bu büyük bir onurdu. İmralı’daki görevimi de başarı ile tamamladım. Daha sonra terörist başının, avukatlarına defalarca ’Beni sorgulayan kim, adını öğrenin’şeklinde talimatlar verdiği bilgisini aldım. Devletim ve şahsım, bu konuyu yaklaşık 10 yıl gizli tutmayı başardık. Ta ki bu dava ile gözaltına alınıncaya kadar bu konu gizli kalabildi. Ciddi devlet anlayışının da gereği zaten buydu. Ancak bu gözaltından sonra tamamen deşifre oldum.”

Görevleri yerine getirdim
Kendisine isnat edilen suçun, “Silahlı terör örgütü yönetmek” olduğunu hatırlatan Uğur, şunları söyledi: “Eğer benim bir istihbarat görevlisi olmam, kamu hizmetinin gereği olarak hiyerarşik yapı içerisinde bulunmam, örgüt üyeliği veya örgüt yöneticiliğine gerekçe gösterilecekse, Jandarma Genel Komutanlığı, dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin, örgütü oluşturması ve mensuplarının da üye veya yöneticileri olması gerekir. Yani örgüt varsa, bütün Jandarma Genel Komutanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının tamamı üyelik ve yöneticilikten yargılanmalıdır.” Uğur, savunmasında, Cumhuryet Savcısı Zekeriya Öz ile arasında geçen diyalogla ilgili şok iddialarda bulundu. Uğur, 9 Ekim 2008 tarihinde Beşiktaş Adliyesi’nde Zekeriya Öz’ün kendisine, “Veli Küçük zaten Ermeni. Soyunu sopunu araştırdım. Sevgi Erenerol da Ermeni. Yozgat’taki bir Ermeni köyünden İstanbul’a gelmişler. Emekli Albay Erdal Sarızeybek de buraya geldi görüştük. Tutanak tutalım dedim, kalktı gitti bir daha gelmedi. Deniz Baykal ve Nur Serter’in de Ergenekoncu olduğunu biliyoruz. Nur Serter’in gizli toplantı yaptığı evleri bize söyle” şeklinde sorular yönelttiğini öne sürdü.

Örgüt üyeliğinden yöneticiliğe...
Öz’ün, Emniyet’te de yanına gelip, “Biz seni geçen yıl alacaktık. Baktım yeni emekli olmuşsun. Biraz emekliliğini yaşa dedik. Şu Şener (Şener Eruygur) ve Hurşit (Hurşit Tolon) hakkında bize bir şeyler anlat” dediğini savundu. Kendisinin sorulara cevap vermediğini iddia eden Uğur, “Bu yüzden, örgüt üyeliğinden tutuklanmama rağmen, iddianamede adım örgütün ara yöneticisi olarak geçiyor” dedi.