Plan bizim mi?

Belki bazılarımız için biraz erken olsa da artık muhtemelen “iç cepheyi tahkim etmek ne demek bunun anlamaya başlamanın zamanı geldi sanırım.

Ne yazık ki bundan önceki zamanları da, bugünleri de belki biraz erkene alınmış yasak da aslında hemen her kes biliyordu. Hamaset ile üstesinden gelindi ama yine de. Mesela hiçbir şekilde kimseye taviz vermiyoruz. Oyunu biz kuruyoruz ve hatta artık buradan en karlı çıkan ülkenin İmparatorluğunu geri alacağı günler çok yakın” şeklindeki tanıtım karşılık buldu.

En azından bugüne kadar, belki de artık karşılık bulup bulamayacağının derdinde bile değiliz. Toplum en yakınında kendisine bunları vazeden yeni nesil propagandistlerle katlanma psikolojisinin erdemine inandırıldı uzun zaman. 1 koyup üç alacağımız zamanlar da böyleydi belki ama biraz erkendi belki de ve o sebeple alamamıştık.

O zaman da sınıflar ayrılığı derinleşmiş olsa da araya bizden birileri de serpiştirilmiş ve bu durum nedeni ile de bir süre kendimizi iyi hissetmiştik.

Neyse bugüne gelelim. Biraz erken oldu belki ama her yerden ve cenahtan kağıttan kaplan olarak dalga geçilen İran’ın karşısında İsrail’in bombardımanlarına bıyık altından gülenler de eşlik etti. Oysa biliyoruz ki İran’ın bizim açımızdan en büyük önemi hayalleri 1980 lerden beri açık edilen büyük İsrail projesinin bizim gibi son halkalarından birisi olması.

İnsanın aklına biz o iç cephe tahkimini yaparak bu durumu geciktirecek miyiz, yoksa hızlandırılmış bir projenin son aşamasında olduğumuzu fark ederek, onlardan önce bir hamle yaparak konuyu silahla çözmenin önüne mi geçeceğiz diye bin türlü şey geliyor.

Konunun uzmanları konuyu buradan değerlendirirler mi ya da değerlendirirlerse ne derler bilmiyorum. Ama 2023 yılında yılından hatırladığım bir haberde bizim İran sınırındaki mayınları da kaldırdığımıza dair görüntüler ve değerlendirmeler hatırlıyorum.

Şimdi o mayınlara basma tehlikesi olmayan göçmenlerin buraya gelme olasılıkları olabilir mi peki? Eğer olursa bu Türkiye’de onların huzur içinde yaşamalarına imkan verebilir mi? Neticede 79 da İran devrimi gerçekleştiren Humeyni dahi bir süre Bursa’da pek de rahatsız edilmeden yaşayabilmişti.

Ama durum biraz farklı ve bugün mezhebi ayrışmanın fitnesini ekenlerden birisi olan İran’ın halkı belki de bu konudaki en büyük bedeli ödemeyi göze alarak buraya gelmekten kaçınabilir. O zaman o mayınlar kaldırılırken ne düşünüldü acaba? Sorunun muhatapı da uzmanı de değilim ama soru sorma hakkımı kullanıyorum sadece.

O bakımdan bir sorum daha olacak:

Kasım Süleymani 2020 yılının Ocak ayında bir gövde gösterisi ile öldürülmüştü hatırlarsanız. Süleymani İran Devrim muhafızlarının yurt dışı operasyonlarının başındaki isimdi ve İsrail’in en azından Süleymani’den çekinmesi gerekiyordu ama o da olmadı. İran o zaman dahi İsrail’e gereken cevabı vermedi ya da veremedi. Bu durumun İsrail’i daha da cesaretlendirdiği yönünde de orumlar yapıldı ve yapılıyor. Oysa böyle bir tepki verebilecek bir gücü var mı İran’ın diye de sormak gerek. Bence İran kendi içinde yek pare bir birliktelik sağlama konusunda hiçbir şansı olmayan bir ülke. O nedenle de, her zaman, gerilla taktiği ile çalışıyor. Ama bu kadar net hedeflerini bile bu kadar açık edip koruyamamış olması, birlikte hareket edemeyen toplumların başlarına delecek olanların en önemli örneğidir. İran hem emperyalizmin hem de Büyük İsrail’in hedeflerinden biridir. Hep de öyle olmuştur ama 1000 yıllardır da oradadır. Muhtemelen bunun da başkaca sebepleri vardır. Şimdi ise o projelerin içindeki en güçlü devlete gelmiş olabilir mi?

İşte benim ilk günden beri iç cepheyi tahkim etmek dediğim ve son günlerde genel kabul gören durum da işte burada önem arz ediyor. Biz bu iç cephe tahkimini kime ve neye karşı ve ne pahasına yapacağız. Yani biz bunları yapıp bir de Anayasa üzerinde bir çalışma yapınca her şey hallolacak ve erkene alınan süreç bizi pas geçecek mi? Eğer öyle alacaksa, O zaman diğer soru önem kazanıyor. Bu hamleyi biz mi yapıyoruz onlar mı istiyor?

Yazarın Diğer Yazıları