Polis ve jandarma dikkat: PKK çok ciddi bir alana el attı

Bir süreden buyana PKK taraftarları futbol maçlarını tahrik için zemin olarak kullanmaya başladılar. Bu çok önemli toplumsal gelişmelerin tetikleyicisi olabilir. Bir hukukçu arkadaşım twitter üzerinden Yugoslavya iç savaşı öncesinde futbol maçlarında çıkan olaylara dikkatimi çekti. Kamu hukuku, soykırım ve Balkanlar konusunda uzman olan Dr. Gözde Kılıç Yaşin’den rica ettim ve bana Yugoslavya iç savaşı öncesinde gerçekleşen futbol merkezli çatışmalar ile ilgili bir bilgi notu hazırladı. Aşağıda bu nottan alıntılar yapacağım:   
Yugoslavya’da bölünme öncesinde bir zamanlar tüm Yugoslavların gururu ve takımı olan Kızılyıldız artık Sırp aşırı milliyetçiliğinin en büyük bayrağı olmuştu. Dinamo Zagrep de artık sadece Hırvatların takımıydı. İç Savaşı tetikleyen Kızılyıldız-Dinamo maçından üç yıl önce Sırp ve Hırvatların birlikte forma giydikleri Yugoslavya Ümit Milli takımı dünya şampiyonu olmuştu.
13 Mayıs 1990’da Kızılyıldız-Dinamo maçının galibi baştan belliydi. Kızılyıldız Zagreb’e şampiyonluğunu kutlamaya gidiyordu. İki tarafın aşırı milliyetçileştirilerek saldırganlaştırılmış fanatikleri henüz maç başlamadan birbirilerinin arabalarını ateşe vererek savaşı başlattı. Kızılyıldız’ın kendilerini “Kahramanlar” olarak adlandıran Delije taraftar grubundaki 3 bin kişi, yanlarında tel örgüleri imha edecek asit sülfüriklerle Zagreb’e gelmiş, liderleri Arkan eşliğinde 10 bin kadar Zagrebli ile iç savaşın bir nevi provasını yaptılar.
O dönemde Zagrep polisi multietnikti ancak olaylar başlayınca amirlerini de dinlemeyerek etnik gruplarına göre kavgada yerlerini aldılar. Çoğu Sırp kökenliydi ve Dinamo taraftarlarına coplarla saldırdı.  Sırp taraftarlar sülfürik asitle tel örgüleri eritip Dinamo Zagreb’in Kötü Mavi Çocuklar’ına saldırdı, onlar da bıçaklarla karşılık verdi.
Kızılyıldızlı Delije’lerin lideri olan Arkan, Kaplanlar adıyla dünyaca meşhur olan cinayet ve tecavüz çetesinin nüvesini Kızılyıldızlı holiganlardan oluşturdu. Hatta daha da güçlü bir çete kurmak için bir kez daha futbolu devreye soktu. Bu futbol savaşının tek günahkarı Sırplar değildi, en baştan itibaren Hırvatlar da en az Sırplar kadar savaş suçlusuydu.
Halihazırda 1980’li yıllarda Hırvat aşırı milliyetçiliğinin en büyük kalesi olan Dinamo Zagreb’in Maksimir Stadı artık yasa dışı silah ticaretinin en büyük merkezlerinden birisine dönüşmüş, Dinamo’nun armasındaki damalı bayrak Hırvatistan’ın yeni bayrağı olmuştu. Birçok Hırvat savaş suçlusu, iç savaş esnasında Sırp ve Boşnak kadınlara tecavüz ederken, Split ve Dinamo marşları söyleyecek, Sırplar da Kızılyıldız ve Partizan marşlarını savaş çığlıklarına dönüştürerek aynı iğrenç muameleyi Hırvat ve Boşnak kadınlara yapacaklardı.
Sırbistan ve Hırvatistan Euro 2000 elemelerinde aynı gruba düştü. Her iki maç da beraberlikle sonuçlanırken, saha dışında taraftarlar birbirlerinin arabalarını yaktılar. Sonradan Fenerbahçe forması giyecek olan Mirkoviç, Hırvat Jarni’yle birbirlerini boğazladıktan sonra oyundan atıldı ve Sırp aşırı milliyetçileri Çetnik’lerin selamını vererek sahayı terk etti. Zaten Hırvatistan’ın yeni damalı forması İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler ile işbirliği yapan Hırvat faşistleri Ustaşaların bayrağı ile aynıydı!
n İngiltere’deki futbol şiddetini anlatan Football Factory filminin Tommy Jones’u  holiganizm üzerine belgesel çekmeye gittiğinde Belgrad’ın köhne bir barında Zare adlı bir Partizanlı’nın bir Hajduk Split’li tribün liderine nasıl tecavüz ettiğini kendisinden geçerek anlattığı anda belki de ilk kez futboldan tiksindi çünkü Balkanlar’da futbol savaş, savaş da futboldu!
Bunlardan Yaşin’in çıkardığı sonuçlara gelince: “Futbol,  aşırı milliyetçiliğin canlandırılması ve kitleselleştirilmesi için kullanılan bir enstrüman olabilir. Futbol taraftarları holiganlaşmaya yatkındır, tüm marşlar insanlar üzerinde gururu arttıran ve saldırganlaşmaya yatkınlaştıran bir etki uyandırır, sahalarda da marşlar kullanılarak taraftarların enerjisinin ” öteki “ olarak belirlenene yönlendirilmesi sağlanabilir. Sadece bir etnik kökenin “öteki” olması gerekmez futbol, aynı etnik köken ve aynı din/mezhep ve aynı dil grubundan olan kişiler arasında dahi farklı takımları tutmaktan ötürü düşmanlaşma yaratabilen bir enstrümandır. Bir futbol takımına dönük aşırı duyguların tribünlerin etki altına alınması sayesinde milli duygulara dönüştürülmesi mümkündür. Bu milli duyguların aşırılaştırılması, taraftarların kısa sürede canavara dönüşecek birer saldırgana çevrilmesi son derece kolaydır.”
Sonuç olarak emniyet güçlerinin derhal statlar için yeni bir strateji geliştirmesi şart olmuştur. PKK’nın statları terörizmi kitleselleştirmek amacı ile kullanmasına izin verilmemelidir. Öte yandan Güneydoğu Anadolu’da bazı takımların yönetimlerine PKK sızlamalarının olduğu görülmektedir. Bu sızmalara karşı futbol federasyonunun derhal önlem alması gerekmektedir. 

Yazarın Diğer Yazıları