Polisin yetkisi mi cüreti mi?

Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez'in ailesiyle birlikte yemek yediği mekanda kendisine kimlik kontrolü yapmak isteyen polislere tedbirin dayanağını sorması, bunun üzerine polislerin davranışları ve Dönmez'in gözaltına alınması, mevcut pek çok sorunu gözler önüne seren bir olaydı.

Polislerin zaman zaman şiddet uygulamaya varan zor kullanım gücünü aşan davranışları, bekçilere verilmek istenen yetkilere yapılan yeterli eğitime sahip olmadıkları itirazının ne kadar yerinde olduğu, kanunların uygulanmasındaki problemlerin kolluk gücündeki yansıması, devlet ve siyasal iktidar özdeşleşmesinin yarattığı sorunlar ve daha nice problem, bu olay üzerinden incelenebilir.

Hukuki mesele: Polisin yetkisi

Önceklikle, şunu belirtmek gerekir; elbette ki polisin kimlik sorma diye bir yetkisi vardır. Ancak polisin bu yetkisi ve diğer tüm yetkileri, yalnızca kanunda belirtilen şartlarda kullanılabilir, keyfi ve kanunun amacı dışında kullanılamaz.

Bu açıdan, Hatay Barosu Başkanı Dönmez'in aynı il sınırları içerisinde gerçekleşen bu olayda kolluk kuvvetlerince tanınmıyor oluşunun hayatın olağan akışına uymaması bir yana, çok daha önemlisi, kimlik sorma yetkisine dayanaklık eden Polis ve Salahiyet Kanunu'nun (PVSK) "durdurma ve kimlik sorma" başlıklı 4/A maddesine de aykırı bir yetki kullanımının söz konusu olması.

Oysa yasa gayet açık. Suç veya kabahatin işlenmesini önlemek, bir kişiye ya da topluma yönelen bir tehlikeyi önlemek, kaçan faili yakalamak veya hakkında yakalama emri bulunan kişiyi tespit etmek amacıyla, polisin tecrübesine ve içinde bulunduğu durumdan edindiği izlenime dayanarak ulaşacağı makul sebebe istinaden, bu sebebi de durdurulan kişiye söyleyerek, kimlik sorabilir. Bu çerçevede, durdurma sebebi ile ilgili soru sorabilir, sebep ortadan kalktığında ise kişinin ayrılmasına izin vermelidir.

Halihazırda zaten duran, restoranda ailesi ile yemek yiyen birinin suçüstü veya yakalama ve gözaltına alma gibi bir karar ya da yazılı emir olmaksızın durdurma ve kimlik sorma işlemine maruz kalması hukuken mümkün değildir.

Polis memurlarınca yapılacak keyfi bir durdurma işlemi, görevi kötüye kullanma, hürriyeti tahdit ve haksız arama suçlarını oluşturacaktır.

Siyasi mesele: Polisin cüreti

Yaşanan olay, 'polis bizim iyiliğimiz için, güvenliğimiz için uğraşıyor, kimliğini gösterse ne olur sanki' düşüncesinden çok daha büyük önemdedir. Nitekim iyiliğimiz için gerekeni tespit edecek otorite, polisler değildir. Onlar, yasaları uygulamakla görevli memurlardır.

Gün geçtikçe artan tüm olumsuzluklara rağmen, Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde ise hepimizin hak ve özgürlüklerinin güvencesi ne polisler ne bekçiler ne de yöneticilerdir. Hak ve özgürlüklerimizi güvence altına alan yasalardır ve yasaların doğru uygulanması, herkesin hukukun çizdiği çerçevede hareket etmesi gerekir.

Bu açıdan yaşanan olay polis eğitiminin ne denli önemli olduğunu da herkese göstermiş, kısa süreli eğitimden geçen bekçilere geniş yetkiler verilmesine yapılan itirazları haklı çıkarmıştır.

Unutulamamalı ki, polis de yetkilerini yasalardan alır, siyasi atmosferin sebep olduğu gelip geçici rüzgardan değil. Yanlış uygulamalar kimseye yersiz bir cesaret vermemeli, hukukun bir gün herkese lazım olabileceği unutulmamalıdır.

Son olarak şunu da belirtmek gerek: Hükümet, kendi gücünü devlet gücü ile özdeşleştirirse, kolluk kuvvetlerinin kendini devlet sanması da işte böyle kaçınılmaz olur.

 

Yazarın Diğer Yazıları