Rengin Gürdeniz: Haksızlığa karşı çıkarak başardık

Rengin Gürdeniz: Haksızlığa karşı çıkarak başardık
Eşi Rengin Gürdeniz, "Mavi Vatan" doktrininin isim babası emekli Tümamiral Cem Gürdeniz'in FETÖ kumpasları sonucu maruz kaldığı Balyoz Davası'ndan "Amiraller Bildirisi" de dahil yaşadıkları çetin ve mücadele dolu süreci, "Mutabıkız" adıyla kitaplaştırdı. Rengin Hanım'la kitabı üzerine konuştuk:

Röportaj: Evren Devrim Zelyut

İlk önce “Mutabıkız” isimli kitabınızı imzalayıp verdiğiniz çok teşekkür ediyorum. Çok kıymetli bir hatıra olarak saklayacağım. Kitabı okurken bana şunu öğrettiniz: Türk Donanması sadece askerlerden ve çelikten ibaret değilmiş. O muazzam gücü büyük kılan unsurlardan en önemlisi komutanlarımızın kuvvetli aile yapıları ve her koşulda yanlarında duran sizin gibi muhterem hanımefendilermiş.

-İlk sorum şu, denizci bir aileden geliyorsunuz, komutanımız size evlilik teklifini yapınca düşünmeden ''mutabıkız'' demişsiniz. Denizci bir eş ile zorlu yaşam olması ihtimali sizi hiç düşündürtmedi mi?

Denizcilik kavramına ve gerçeklerine yabancı olmadığım için ileride yaşayacağımız zorlukların bilinciyle Cem''e MUTABIKIZ dedim. Uzun ayrılıkları, baba olmadan anne ve çocuk olarak, hayatı idame edebilmeyi bizzat yaşayarak annemden öğrenmiştim. Ayrıca o yaşlarda gerçekten hayatınızı paylaşacağınız insanı bulduğunuzu düşünüyorsanız, bu tarz ihtimallerin çok da önemi olmuyor. 

-Komutanımız tatbikatlara gittiğinde içinizde endişe oluyor muydu? Oluyorsa bununla baş etmeyi nasıl öğrendiniz?

Eşini seven, anlaşan, onunla mutlu olan her kadın veya erkek hayat arkadaşını uzaklara yolladığı zaman endişe eder, bu kaçınılmazdır. Ama diğer yanda kötümser olmamak da gerekir, pozitif enerjiye çok inanan bir insanım, aklıma kötü düşünceler gelse bile onları bir an önce kovmak da ustayımdır. Üstelik, Cem, tatbikat veya benzeri sebeplerle bizden uzakta olduğu anlarda, mümkün olan ilk fırsatta bizi arar, hem kendinden haberler verir, hem de bizim iyilik haberlerimizi alırdı. Telekomünikasyon ailemizde eksik olmaz.

-Komutanımız Amiral rütbesini aldığında neler hissettiniz? İlk ne düşündünüz o mutlu anda?

Tabii ki çok gururlandım, her zaman ne olduğunla değil, ne yaptığınla anılma felsefesi, Cem için çok önemli olsa da bir çok kişi gibi ben de  amirallik rütbesini sonuna kadar hak etmiş olduğunu düşünüyordum. Denize ve denizciliğe tutku ile bağlı bir adamın bu aşkının amirallik rütbesiyle taçlandırıldığını söyleyebilirim.

-Yaşamınızda çok önemli bir döneme değinmek istiyorum. Hain FETÖ örgütünün, içinde komutanımızın da olduğu vatansever askerleri hedef aldığı karanlık bir dönem yaşadık. Komutanımızı ilk olarak Hasdal''da tutsak ettiklerinde güçlü bir Rengin Gürdeniz görüyoruz. Bu gücün kaynağını merak ediyorum?

2007 senesinde başlayan Fetö saldırıları sonunda, 2010 senesinde 1 aylık hapis, özgürlük; sonrasında 2011 yılında sahte balyoz davası devam ederken gelen  ikinci tutuklamalar; Bu 4 sene benim için çok sıkıntılı geçmişti. Bunları tekrar anlatmak çok uzun sürer, Kitapta hepsini paylaşıyorum. O dönemde içimde biriktirdiklerimin yansımasıydı o güç. Zira arkadaşlarımla beraber aldığımız kararla artık susmayacak yapılan haksızlıklara karşı çıkacak, halkı bu konuda aydınlatacaktık. Eğer bunları yapmamış olsaydım kendimi hiç affetmezdim, zira zayıf olmak yenilmek demekti. Gücümüz ise doğru ve haklı olmaktan geliyordu. Başka alternatifimiz yoktu.

-Utanç verici Balyoz Davası''nda siz de büyük zulme uğradınız. Dava sonrası Komutanımızın ''Vardiyayı size devrediyoruz'' sözü girişte de belirttiğim üzere donanmanın ya da kara kuvvetlerinin sadece askerlerden oluşmadığını bana öğretti. ''Vardiya'' sizdeyken hiç umutsuzluğa düştünüz mü? O günler aklınıza geldiğinde ilk neleri hatırlıyorsunuz? Örneğin komutanımızın 18 yıl ceza aldığını duyduğunuzda ne hissettiniz?

Cem, tutuklandığının ilk haftasında bir ziyaretimiz sırasında bana  içine atıldığımız davanın siyasi bir dava olduğunu, tarihe bakarsak, bu davaların ömrünün maksimum 5 yıl olduğunu, 5 yıl gibi bir süre bizimle olamayabileceğini söyledi, dolayısıyla bizi duruma adapte etti ama  tabii ki umutsuzluğa düştüğüm, enerjimin düştüğü anlar oldu. Sanki karanlık bir tünelin içindeydik ve tünelin ucu görünmüyordu ama en ümitsiz anlarda dahi mücadeleyi bırakmadım, bıraksaydım bugün ya yaşamıyordum ya da akıl sağlığım beni terk etmişti.

Cezaların verildiği gün dahi 18 yıl özgürlüklerinden olacaklarını düşünmedim, öyle bir  bilişim çağında yaşıyoruz ki gerçekler çok kısa bir süre içinde ortaya çıkıyor, Balyoz gibi büyük bir yalanın devam ettirilebilmesi bu çağda mümkün değil diye düşünüyordum.

Özgürlük geldikten sonra, uzun müddet o anılara geri dönmek istemediğim için kitabımı yazmaya ara verdim. Şimdi o dönemi hatırladığımda aklımda, ne demir parmaklıklar, ne yargılıyormuş gibi yapan, yalandan mahkemeler var, sadece büyük bir kumpasla eşlerinin özgürlüğü elinden alınmış bir avuç kadının, onların sesi olmak adına verdiği muhteşem mücadele kaldı.

-2014 yılında özgürlük geldi ve aileniz tekrar birleşti. Büyük bir mücadeleden sonra böyle mutlu bir haber gelince nasıl hissettiniz?

Özgürlüklerin geldiği gün, kitapta belirttiğim gibi çok ümitsiz olduğumuz günlerden biriydi, kapalı görüşten dönmüştük, anayasa mahkemesi önünde sevgili avukatımız Şule Nazlıoğlu''nun adalet nöbeti devam ediyordu ve telefonum çaldı, arayan kişi anayasa mahkemesinin  hak ihlali kararı verdiği haberini verdi, bu özgürlük demekti. Bir anda hafiflediğimi hissettim. Aynı anda hem gülüp, hem ağladığınız oldu mu? Ben o gün yüzümde gülümsemeyle saatlerce ağladım.

-Fırtınalar oldu ama gemi limana sağ salim vardı. Bundan sonrası için neler planlıyorsunuz, yeni bir kitap gelir mi? Nelere odaklanacaksınız?

Bundan sonra torunlarımla huzurlu bir hayat diliyorum, aslında bu dileğim tüm ülkem için geçerli, Türkiye çok zorlu sınavlardan geçti, geçiyor, bundan sonra ülkemdeki her birey için huzur diliyorum. Yeni bir kitap gelir mi? Neden olmasın.

-Söyleşi için çok teşekkür ederim.

Asıl ben kitabımı okuduğunuz,  twitter yorumlarınız ve bu sohbet ortamını yarattığınız için çok teşekkür ederim.