Restoranlara yapılan haksızlık

Son zamanlarda özellikle de sosyal medyada gördüğüm paylaşımlardan sonra, uzun zamandır yazmayı ertelediğim bu haksızlığa daha fazla sessiz kalamayacağım.
Bildiğiniz gibi, oteller açık.
Elbet açık da olmaları gerekiyor. Neticede seyahatler devam ediyorsa, konaklama zaruretinin de karşılanması gerek. Ancak yeni moda, yaşanılan şehirde konaklamak için otele gitmek. Neden? Otel restoranında yemek yemek, otele birlikte gidilen diğer eş dost ile sosyalleşmek için.
Oteller dahi reklamlarını "restoranda yemek yemeyi özleyenlere" vurgusuyla veriyor…
Dahası, iktidara yakınlığıyla bilinen iş insanları, yasal olarak yalnızca nikah yapılabilen şu dönemde, lüks otellerde, davetlilerini otel konukları gibi göstererek, yemek ikram edilen, hatta omuz omuza dans edilen düğünler yapıyor…
İstanbul'da dahi şehrin en popüler semtlerinde oteller "konuk gibi göstererek" restoranlarına dışardan müşteri alıyor ve bunlar ayan beyan açık sosyal medyada paylaşılarak yapılıyor…
Yani, oteller hizmetlerini tam gaz, tam kapasite sürdürüyor.

Ama…
Restoran ve kafeler kapalı.
Adil mi bu?
Restoranlar kapalı olunca, kış turizminin popülaritesi dahi arttı. Uludağ'da bir otelde yaşanan görüntüleri hepimiz gördük işte. Otellerdeki kontroller oldukça zayıf.
Oysa ne kadar süreceği ve ne zaman biteceği belli olmayan şu pandemi atmosferinde öğrendiğimiz başlıca şey tedbirli olmak. İşe gidiyoruz, markete gidiyoruz, ailelerimizi ziyaret ediyoruz… Hayat tedbirle devam ediyor.
İnsanların da işletmelerin de tedbir alması, devletin de bu tedbirlerin alınıp alınmadığını kontrol etmesi gerekiyor. Mesele bu.

Peki, bir grubu tamamen özgür bırakıp, bir grubu iflas kaderine terk etmek doğru mu?
Restoranlar pandeminin başından beri en çok zarara uğrayan grupların başında geliyor.

Ne gerekiyor bu haksızlığı önlemek için?
Otel sahibi bakanımız olduğu için mi bu ayrımcılık?
İlle de restoran sahibi bakan mı lazım?
Uçaklar deseniz, zaten dip dibe, burun buruna saatlerce seyahat ediliyor. Sosyal mesafe sıfır. Maske takmayı reddedenler, korunaksız, defalarca kullanılmaktan rengi değişmiş maskeler takanlar yan yana oturup yolculuk ediyor.
HES kodu ile AVM'ler açık. Hatta tıklım tıklım dolu. 'Millette para yok, AVM'de ne işi var' derseniz; alışveriş yapan zaten yok, artan soğukların da etkisiyle insanlar AVM'de gezerek sosyalleşiyor.
O halde restoranların kapalı olmasının altındaki amaç da manasız kalıyor.
Parklar, bahçeler piknik yapan kalabalık insan gruplarıyla dolu. İnsanlar bir araya gelmek istiyorlarsa bir yolunu mutlaka buluyor.
Virüsün yayılmasının tek sorumlusu restoranlar gibi, fatura yalnızca onlara kesildi.
Yalnızca gel-al hizmeti ve eve servisle ne kadar daha dayanabilir bu işletmeler?
Benzer kararlar alan Avrupa ülkelerinde milyarlarca euroluk paketler açıklanıyor. Bizde açıklanan paket ise oldukça yetersiz, dolayısıyla haksızlığın sonuçları daha da büyük oluyor.
Şimdilerde, vaka sayıları azalan illerde restoranların ve kafelerin açılması ihtimali konuşuluyor. İyi, güzel gelişme ancak, vaka sayılarının azalmadığı illerde bundan restoranlar sorumluymuş gibi yalnızca onları cezalandırmak ne kadar adil olacak?

Anayasal yükümlülüklerinizi (Anayasa madde 173) yerine getirip, esnafı koruyup destekleyemiyorsunuz, vergilerini, faturalarını, kiralarını ertelemelerine yardımcı olamıyorsunuz, sosyal devlet olmayı başaramıyorsunuz madem; tedbir almayı, kontrol yapmayı başararak açın restoranları da milyonlara iş kapısı olan bu sektör kendini biraz olsun kurtarsın.

Yazarın Diğer Yazıları