BAYKAL, ERDOĞAN’LA GÖRÜŞME TALEBİ İÇİN “ROMANTİK” DEDİ

Önce özeleştiri yapın
CHP lideri :
Nereye varacağı bilinmeyen sağduyu çağrıları sonuç vermez. Sonuç alıcı görüşme için bir kere AKP’nin özeleştiri yapması lazım

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Merkez Yönetim Kurulu toplantısında gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Baykal, bazı çevrelerin “Erdoğan-Baykal görüşsün” şeklindeki taleplerini “romantik istekler” olarak değerlendirdi. Sivil toplum örgütlerinin sağduyu çağrısı yaptığını ancak bunların kaybolduğunu hatırlatan Baykal, “Yaşanan krizi aşmak için ’Erdoğan Baykal bir araya gelsin’talepleri var. Bu çağrıyı yapanlar hem krizin nedenlerini doğru teşhis edememişler hem de kolaycı bir yöntem öneriyorlar. Kriz AKP - CHP sürtüşmesinden kaynaklanmıyor” dedi. AKP ile kişisel bir problemi olmadığını ifade eden CHP lideri şöyle devam etti: “Benim kişisel olarak AKP ile Erdoğan’la bir kavgam yok. Ben mesela kişi olarak Abdullah Gül’ü seviyorum. Ama fikirleriyle hiç mutabık değilim. Kişisel, el sıkmak, gitmek, gelmek, yan yana gelmek bir şeyi çözmez. Kriz, AKP Anayasal düzenle, yargıyla, üniversiteyle çatıştığı için var. AKP hep ’benim sayısal çoğunluğum var, istediğimi yaparım’anlayışı ile ülkeyi yönetti. Kendi iradesinin hukukla Anayasayla, sınırlandırılmasını hiçbir zaman kabul etmedi. Nereye varacağı bilinmeyen sağduyu çağrıları sonuç vermez. Sivil toplum örgütlerinin çağrıları kayboldu gitti. ’Başbakan ve Baykal görüşsün’istekleri, romantik talepler. Görüşmekte bir şey yok. Sonuç alıcı görüşme için bir kere AKP’nin bir özeleştiri yapması lazım. Laiklik karşıtı eylemlerini oturup bir değerlendirme yapması lazım. Şu ana kadar Başbakan sadece başkalarını suçlayarak vakit geçirdi. ’Biz nerde hata yaptık’ demiyor.” (ANKA)

Avrupa’ya sert tepki
CHP Lideri Baykal, Avrupa Birliği sözcülerinin kapatma davasıyla ilgili eleştirilerine de sert çıktı. AB’den gelen tepkilerin kabul edilemez olduğunun altını çizen Baykal, şunları söyledi: “Türkiye bağımsız bir devlet bir hukuk devleti, elbette yargı görevini yapacak. Herkes buna saygılı olacak. Türkiye’de Anayasal kurumların görevlerini yapması, AB’nin iznine bağlı değildir. Başbakan ve hükümet, AB’den gelen bu baskıları anlayışla karşılıyor. Buna kesinlikle tepki göstermesi, ’biz kendi hukukumuzu kendimiz uygularız, yargı Türkiye’de bağımsızdır’demesi gerekir. Başbakan, İsveç’te kapatma davası kendisine sorulunca, ’değerlendirecek ben değilim’ diyor. Buna demesi gerekirdi ki, ’hayır biz bu baskıları telkinleri kabul etmeyiz’ Zaten bugüne kadar sömürge valisi gibi davrandıkları için Türkiye’de, AB karşıtı büyük bir kitle oluşmuştur.”