Ruslar hakkında ne biliyoruz?

Biz şu anda iki bölgede savaşıyoruz... Ortadoğu'da ve Kuzey Afrika'da. İki bölgede de karşımızda Ruslar var, desem inanır mısınız? Libya'da meşru hükûmet (Millî Mutabakat Hükümeti) mesafe aldı, Türk düşmanlarının desteklediği Hafter'e karşı başarılar elde etti. Hafter'in militanlarının meşru hükûmetin merkezi Trablus'a yaklaştığı sırada Türkiye yetişti ve savaşın seyri değişti.

Ruslar inat... Hafter'e desteği artırmaya başladılar. Putin, isyancıya sekiz savaş uçağı gönderdi. Bunun manası şu: Ey Türkiye! Sana Libya'da yer yok!

Suriye'den bahsetmiyoruz daha... Ruslar, ABD ile Türk düşmanlığında yarıştalar. PKK'yı kanatları altına aldılar.

Tarihte, Türkler yenildikçe Ruslar alan ve nüfuz kazanmıştır. 

Savaşlardan yenilgilerden, zaferlerden bahsetmeyeceğim. Bugün bir kitap üzerinde duracağım: "Rus Edebiyatında Kur'ân-ı Kerim". Eser, Azerbaycanlı araştırıcı Prof. Dr. Asıf Hacılı'nın. Türkiye Türkçesine Arif Acaloğlu aktardı. (Doğu Kütüphanesi yayını, 250 s.)

Rusların İslâmla ilgili ilk bilgile­re, 7. ve 10. yüzyıllarda Türklerle olan ilişkileri sayesinde ulaştığı görülüyor. Daha önce Musevî dinine bağlı olduğu bilinen, Mervan İbn Muhammed tarafından yenilgiye uğratıldıktan sonra 737 yılında İslam dinini kabul eden Hazar Devleti, Rusya'nın temasa girdiği ilk İslâm devleti ol­muştur.

Merkezi, günümüzde Kazan şehri yakınlarındaki Bolgar (Bulgar) şehrinde bulunan Gümüş Bolgar Devleti, yâni 922 yılında İslâ­miyeti kabul eden İdil Bolgarları, Şirvan Şahlığı ve Kafkasya'daki diğer Müslüman topluluklarla, değişik Oğuz ve Kıpçak grupla­rının Rusya-Doğu-İslâm ilişkilerinin şekillenmesinde temel halka teşkil ediyor.

Ünlü Avrasyacı Nikolay Sergiyeviç Trubetskoy, Türklüğün Avrasya tarihinde belirleyici olduğunu, Rus devletinin, Rus millî şuuru ve etnik yapısının bu etki altında şekillendiğini, Turanlı kardeşleriyle ortak kaderi paylaşma bi­lincinin her Rus için mecbur olduğunu, hatta bununla iftihar etmek gerektiğini vurgular:

''Günümüz Rusya topraklarının tek dev­let egemenliği altında birleştirilmesi, ilk defa Rus Slavlar tarafından değil, Turanlı Moğollar tarafından gerçekleştirilmiştir(....) Ruslar­la, Turanlıların iç içe yaşamaları olgusu, Rus tarihi boyunca kırmı­zı bir çizgi olarak geçmektedir. Doğu Slavlarının Turanlılara uyum sağlaması, Rus tarihinin temel unsuru ise; damarlarında şöyle veya böyle Turan kanı akmayan Velikorus bulunabilmesi zor bir iş ise ve aynı Turan kanı büyük oranda (eski Bozkır göçebelerinden te­varüs ederek) Malorosların da damarlarında akıyorsa, açıkça an­laşılmaktadır ki biz Ruslar, kendimizi millî açıdan idrak edebilmek için bünyemizde var olan Turan unsurunu dikkate almalı, Turanlı kardeşlerimizi incelemeliyiz. Turan psikolojisi bize millî kültürel is­tikrar ve güç kazandırıyor, tarihî ve kültürel süreklilik sağlıyor, millî gücün idareli kullanımı ve dolayısıyla gereken kuruluş çalışmala­rı için verimli bir zemin oluşturuyor (...) Moskova devleti, Tatar 'esareti' sayesinde ortaya çıkmıştır (...) Rus Çarı, Moğol Hanı'nın mirasçısıdır (...) Rus devletinin kökenlerinden bir tarafı daima Tatarlara bağlıdır ve bu durumu görmezlikten gelen veya önemini küçümseyen tarihçilerin pek haklı oldukları söylenemez." (s. 7)

Kur'ân-ı Kerîm, Rusya'da, I. Petro zamanında, Andre du Ryer'nün Fransızca çevirisinden (1647) Rusçaya yapılan çevirisiyle yaygınlaşır. Bu çevirinin adı da şaşırtıcı:

"Muhammed Hakkında El-Koran veya Türk Kanunları".

Kitapta çok ayrıntı var. Gerçek şu ki, Ruslar, Müslümanlıkla Türklüğü birleştirmişler.

Enteresan bilgilerle karşılaşıyoruz. Okumak lâzım.

 

dfs-004-001-011-001-001-001-002.jpg

Yazarın Diğer Yazıları