Rusya, İran, Suriye

Rusya tek kutuplu dünyanın hiç de adaletli olmadığını fark edince eski misyonuna dönme kararı almış gözüküyor. İran belki de ABD’ye direnen tek ciddi devlet. Yavaş yavaş Suriye de ona katılmaya başladı. İlginçtir, Türkiye hem İran’la enerji anlaşmaları dahil teması sıklaştırıyor, hem de Suriye ile ticaret anlaşması dahil ilişkisini şahıslaştırıyor. Bu dış politikada belki de AKP’nin en gerçekçi adımlarından biridir. İran’la yapılan gaz anlaşmasının etkileri Amerikan sözcüsü Nicholas Burns’ün ifadelerinden çıkarılabilir. Burns bu anlaşmanın  erken olduğunu ABD’nin de buna karşı olduğunu Türkiye ziyareti öncesi pek çok mesajla beraber verdi. Rusya elindeki silah kozunu oynamaya başlayınca ABD gerilemeye başladı. İran tavır almasa aslında onu bile görmezden gelecek. İşin doğrusu Suriye ve İran ABD’den çok İsrail’in meselesi. Eğer İran ABD’nin önceliği olsaydı İran’ın Irak’taki kolu sayılan Şiilerle işbirliği yapıp bir anlamda İran’ı güçlendirir miydi? Aslında Rusya da bir çelişki içinde bir taraftan ABD ile yarışma arzusunda, öte yandan bu yarışın başlangıcının Ortadoğu olduğunu bilmezden geliyor. ABD’nin derdi İsrail’e destek, kukla bir Kürt devleti. Yarışa buradan başlamış. Rusya Moskova’ya yakın bir köyü PKK’lılara bütün yönetim ve denetimiyle terk etmiş durumda. Adı bile ’Malakurdan’yani Kürt evi, Kürt köyü. Burada her türlü eğitim yapılıyor. Bunun mantığı ne olabilir? Kürt halkını ABD ve İsrail’in elinden alamayacağını en iyi Rusya bilir. Asıl mesele Çeçenler. Onlara karşılık PKK’lıları rehin gibi tutuyor. Oysa haksızlık yapıyor. Çeçenistan’la bizim güneydoğunun ne hukuki durumu ne tarihi, kültürel ve dini durumu Rusya ile ilişkileri açısından benzerlik gösteriyor. Türkiye’nin terör sorunu var, Rusya’nın ise bir direniş sorunu var. Türkiye’nin ilgisi teşvik ve organize açısından değil, sadece manevi ilişki. Oysa Rusya’nın küresel rakibi konumundaki ABD hem PKK’yı hem de Çeçenleri destekliyor. Yani PKK’ya yapılan bu korunma sadece büyük düşmanın işine yarıyor. İran için fazla söze hacet yok. Direnci ile Ahmedicenad bütün dünyada takdir toplamaktadır. Suriye ise bizim istikbaldeki doğal müttefikimizdir. 720 kilometrelik Türkiye sınırı var ve yakın bir tarihte vize uygulaması karşılıklı olarak kaldırılıyor. Devlet başkanı Başer Esat çok başarılı ve halkı tarafından çok seviliyor. Putin protesto edilirken, Ahmedicenad’a üniversitede domates atılırken ona gül atan Suriyeliler hem Başer Esat’ı hem de eşini çok seviyor ve onlara güveniyorlar. Bir lokantada otururken birdenbire devlet başkanı gelip sizinle karşılıklı çorba içip dertlerinizi dinleyebilir. Korumasız ve yaya olarak halkın arasında bir sabah vakti çaylarını içebilir. Dünyayı tanıyan çağdaş bir vatanperver olarak öne çıktığını görüyorsunuz. Suriye hükümet yetkilileri Arap işadamları yerine Türkleri tercih ve teşvik ediyor. Önlerini açıp her türlü desteği veriyorlar. Türk işadamları da bu durumdan çok memnunlar. Devletin ve halkın güvenliği en üst seviyede sağlanıyor. Üstelik Suriye geçen zaman içinde Kürtçülerin yaptığı ayaklanma hareketinin ne anlama geldiğini biliyor. Rusya’nın yaptığı hataya düşmüyor. Bu durumda tıpkı İran’ın Kandil dağında PKK’nın İran muadili PJAK’ı bombalaması ve sıcak takip yapması kadar gerçekçi.

Sonuçta Putin Rusya’sı, Ahmedicenad İran’ı ve Başer Esat Suriye’si teyakkuz halinde Türkiye ile müttefik olma arzusu ile adımlar atmaya hazır gözüküyorlar. Tabii ki Türkiye zincirlerini kırıp başlattığı bu ilişkiyi Nicholas Burns gibilerin planlarını aksatma pahasına yürütmesiyle daha milli bir politika izleyebilecektir.

Yazarın Diğer Yazıları