Rüya-kâbus

Bu günlerde rüyalarımda Atatürk’ü ve rahmetli babamı çok görüyorum... Edebiyat, hamaset yapmıyorum; bu rüyaları hakikaten görüyorum! Çünkü gün boyu Türkiye’nin şu sırada içinde bulunduğu durumdan dolayı umutsuzluğa varan tarifsiz acılar içindeyim. Ülkeyi, bu hallere getirenlere karşı öfkem uykularıma giriyor! Ve Atatürk’ten imdat bekliyorum. Ne var ki,  O’nu da çok yorduk!

Rüya ve tabiri...
Önceki gece rüyamda babam, beni fena halde azarladı! “Benim karşımda nasıl ayak ayak üstüne atarak oturursun” diye! Eşim rüyamı tabir etti;  “Atatürk ve Kılıç Ali, sana, bizlere, emanetlerimize sahip çıkmıyorsunuz, rahat oturuyorsunuz diye kızıyorlar” ...
Atatürk de adeta çocukluğumda kendi ağzından duyduğum o güzel Rumeli şivesiyle;  “Çuçuk bu maskaralara, maskaralıklara, nasıl tahammül ediyorsunuz” der gibi! Muhakkak  “ahval ve şeraitten” ve bu sırada da Türkiye’de iktidarın, kendi çıkarlarını, yabacıların siyasi emelleriyle “tevhit” eden “gaflet, dalalet ve hatta ihanet sahiplerinin” ellerinde bulunmasından, Türkiye’nin “yabancıların plan ve projelerine göre” onların kullanacakları bir  “ılımlı İslam Devletine” dönüştürülmekte olmasından, ABD ve AB’nin baskılarından ve de “Birinci Cumhuriyet artık sona ermiştir” demesi kayıtlarda sabit bir kişinin, türbanlı eşiyle, Çankaya’da oturmasından çok rahatsız!  “Büyük Nutuk”unda tarif ettiği  “Umumi Vaziyette” Ali Kemallerin, Refik Halitlerin, Refii Cevatların işbirlikçi basını vardı... Şimdi TV’lerle güçlenmiş medyada, bunların tıpkıları, İktidar yalakaları, AB’nin adamları ve de gafiller var! Bu tabloyu çizmekte yanıldığımı iddia edecek varsa, beri gelsin!  Ve bu büyük tabloda -ormanda- ekonomik durum, dinleme vs. ülkenin kaderi söz konusuyken teferruat; “ağaçlarla” uğraşmaktan asıl  “cengeli”  göremiyoruz! Önceki akşam bir TV programında AKP’nin kapatılması davası tartışılırken bazı basın mensuplarının söyledikleri  “ihanet” diyemeyeceğim ama “gafletin” belgeleri idi! Düşünün; Türkiye’nin mukadderatı, TC’nin geleceği söz konusu iken, AKP’nin kapatılmasının, “Avrupa’da, Amerika’da olumsuz karşılanacağından, itibarımızın zedeleneceğinden, AB sürecinin” inkıtaa uğrayacağından, hatta  “tam üye” olmak umudunun sona ereceğinden, parti kapatmanın  “hukuki” olmayacağından söz ettiler. Hatta Kürtçü DTP’nin de kapatılmasını, aynı “mahzurlar kefesine”  koydular... Sade bu, onların aymazlığını gösterir! Türkiye’yi bölmeyi, eyalet sistemini, oradan da, “Büyük Kürdistan’ı”  kurmayı açıkça amaçlayan bu parti  “ince hukuk”  uğruna kapatılamayacak! Kısacası onlar için, Türkiye’nin ne olacağı değil, yabancıların - eski deyimiyle - “Düveli Muazzamanın” - ne diyeceği daha önemli! Kısacası kendi çıkarlarının yabancıların emelleriyle  “tevhit”  edilemeyeceğinden, korkuyorlar! Ve yabancıların Yargıya müdahale etmelerini, açıkça istiyor, bekliyorlar... Avrupalıların Türkiye’yi asla  “tam üye yapmayacakları”  her gün belli olurken sanki -tövbe tövbe -Allah emri imiş gibi  “AB’nin nurlu yolunda”  ilerlemek istiyorlar... Sonunda çıkmaz olsa, uçurum olsa da!
 Atatürk bugün, bu tablo, bu “umumi vazıyet-ahval ve şerait” karşısında, Anıtkabirinde muhakkak azap içindedir! İşte bunlar rüyalarımıza giriyor ve kâbuslar görüyoruz.
Bu böyle devam ederse AKP nin, yabancıların proje ve isteklerine göre, “ılımlı” İslam Devletine değiştirmek hareketleri -kadrolaşma- asla mesele olmamış “başörtüsünü”, açıkça “siyasi simge” yapması hayal mi? “Kızlarımız üniversitede okumaktan menedilmemeli” derken, bu mantığın ucunun sonunda “Neden kamu alanında hizmet etmesinler, hatta neden erkeler de fes ve sarık giymesinler” iddialarına varacağı ve Türkiye’nin, giderek Malezya, İran olması tehlikesi yok mu? Bu paranoya mı? İran “devriminden” sonra Türkiye’ye sığınan İranlı Generale o sırada bölgede Ordu Komutanı olan, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın, “Peki, siz hiç böyle bir irticai gelişmenin farkında olmadınız mı?” sorusuna İranlı Paşanın cevabı; “Sayın general, devamlı bir çiçeğe bakarsanız, o çiçeğin büyüdüğünü göremezsiniz” cevabını bir kez daha hatırlatırım.. Çiçek, çoktan büyüdü, güller açtı, “olamaz” dediklerimiz oldu ve olmakta!

Neden 
Amerikalılar, Avrupalılar, AKP’yi neden böyle, açıkça destekliyorlar, kapatılmasına karşı çıkıyorlar? Açıkçası, AKP iktidarı onların işine yaradığı ve kendi  “emelleri ve projeleri” için kullanacakları için! Milliyetçi, gerçekten laik bir iktidarı kullanabilir mi? Atatürk’ün “laik demokratik devletini, kelime oyunuyla demokratik laiklik” şeklinde ifade ediyorlar. Yani “Laiklik” Bülent Arınç’ın dediği gibi, fetvaya göre yeniden tanımlanmalı! Bir de İslamda “reform”dan söz ediliyor. İngiltere Dışileri Bakanı David Milibrand, Milliyet’teki makalesinde de, bundan söz etti! Velhasıl yıllardan beri, Türkiye üzerinde oynanmakta olan  “Büyük Oyun”un son perdesi bu! AKP iktidarının, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın, şimdi Atatürk’e, laikliğe vb. bağlılık söylemleri -haydi  “riyakârlık” demeyeyim- durum ve konum icabı! Yoksa asıl referansları İslam ve AB. Bu ikisi nasıl bağdaşıyorsa! Biz karanlık bir geleceğin kâbusu içindeyiz, onlarsa İkinci  “Ilımlı”  İslam Cumhuriyetinin tatlı rüyalarını görmekteler. Bizim referansımız, Atatürk, Laik T.C., ulus Devleti! Bu referansları bağdaştırmak, uzlaşmak mümkün değil...

Yazarın Diğer Yazıları