'Sağcılık' deyince olur?

Kemal Kılıçdaroğlu'na ısrarla "Sağa mı kaydınız?" sorusu soruluyor. O da ısrarla "Sağa kaymadık; soldayız." demiyor. Son cevabında tavrını net ortaya koydu, "Sağ sol kavramları 18. yüzyıla ait. 18. yüzyılın kavramlarıyla 21. yüzyılın sorunları çözülmez." dedi. 

Kılıçdaroğlu'nun "sol" kavramını literatüründen çıkardığı artık bu cevapla kesinleşti. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: "Ortanın solu"nu telaffuz eden selefleri İsmet İnönü'nün ve Bülent Ecevit'in muakkibi (takipçisi) olmadığını gösterdi. "Gerçek anlamda Kuvâ-yı Milliye'ciyiz." diyerek Mustafa Kemal Atatürk'ün çizgisini işaret etti. M. Kemal, kendisini ideolojik kavramlara hepsetmemiş, önünü hep açık tutmuştu.

Cemil Meriç'in "Sol-sağ... Çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit." dediğini hatırlatmıştım.

Sol üzerinde durduk. Türkiye'de sağın nasıl anlaşıldığını verdik. Sağ"ı ifade eden "ashâbu'l-meymene" ve "ashâbu'l-yemîn"; solu ifade eden "ashâbu'l-meş'eme" ve "ashâbu'ş-şimâl" kavramları Kur'ân-ı Kerîm'de nasıl geçtiğini ve günümüzdeki sağcılık ve solculukla bir ilişkisinin olup olmadığını bir müfessire soracağımızı belirtmiştim.

İslâmcı "sağ" cenahın, hususiyetle bugünkü Ak Parti kadrolarının yetişmesinde büyük rolü olan yedi ciltlik "Kur'ân Dersleri-Meal-Tefsir"in yazarı Ali Bulaç'a sordum.

Cevabını araya girmeden aynen veriyorum:

"56/Vakıa: 7. Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman; 8. İşte o "Ashâb-ı Meymene", ne (kutludur o) "Ashâb-ı Meymene"! 9. "Ashâb-ı Meş'eme" ne (mutsuz ve uğursuzdur o) "Ashâb-ı Meş'eme"

Bu arada büyük bir zaman aralığının olduğu anlaşılıyor. Yani, büyük kozmik olay olan kıyâmet kopuyor, diriliş vuku buluyor, mahşer oluyor ve hesap günü başlıyor. Bu aşamadan sonra insanlar üç ana gruba ayrılacaklardır:

a) Kitapları sağ yanlarından verilenler (Ashâbu'l-Yemin); b) Kitapları sol yanlarından verilenler (Ashâbu'ş-Şimal); c) İman, iyilik ve hayır yarışıp öne geçenler ve yakınlaştırılanlar (Es-Sâbikûn el-Mukarrebûn).

İki temel kategori iman edenler, iyilik edenler ile inkâr edenler ve ömürlerini kötülük yapmakla geçirenler. Bunlar "sağ" ve "sol" kelimeleriyle ifade edilmektedirler. Buna biraz yakından bakalım:

 Sûrenin 38. ve 41. âyetlerinde "Ashâbu'l-Yemîn" ve "Ashâbu'ş-Şimâl" tabirleri kullanılır. Bazıları, Ashâbu'l-Yemîn'e "sağcı", Ashâbu'l-Şimâl'e "solcu" karşılığını vermektedirler; sûrenin genel bağlamı ve ayetlerin siyak ve sibakı açıkça "kıyâmet"ten ve "ahiret hayatı"ndan bahsedildiğini gösteriyor. Buna göre:

1) Kıyâmeti ve ahiret hayatını anlatan bu sûrede geçen âyetleri dünyada özellikle 18. yüzyılın sonlarına doğru (1789 Fransız İhtilali'yle) ortaya çıkmış bulunan modern siyasal gruplaşmalara dayanak olarak göstermek yanlıştır.

2) Bu tabirler siyasî tercihleri de içine alan genel bir durumun, bir tavır alışın sembolleridir. Herkesin yapıp ettiklerini içine alan (amel-hesap) defteri, insanın önceden tavır alışlarına ve davranışlarına göre ya sağından ya da solundan kendisine verilecektir. Defterini "sağ yanı"ndan alan kişi mü'mindir ve mükâfatı hak etmiştir, defterini "sol yanı"ndan alan kişi ise suçlu-günahkârdır, cezaya müstahak olmuştur."

Tabirleri yerli yerine oturtmamız lâzım. İkinci ve son bölüm yarın.

 

Yazarın Diğer Yazıları