Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Saldırının arkasındakiler!

Ermeni Diyasporasının yardakçılarından olan malum bir tarihçi, bir süre önce ABD’den şunu söylemişti: “Türkiye’de Gündüz Aktan, Şükrü Elekdağ, Yusuf Halaçoğlu vb. gibi üç/beş kişi var. Onlar susturulduğunda ” Ermeni Soykırım “ını Türkiye’ye kabul ettirmek çok daha kolay olacaktır”. Bu sözleri TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na yönelik son medya linçini gördükten sonra hatırlatmak zorunluluk oldu.
Prof. Halaçoğlu, mesleğinin ve bilim adamlığının gereği olarak katıldığı bir toplantıda şöyle bir açıklama yapmış: “Pek çok, bugün Kürt dediğimiz insanlar aslında Türkmen asıllı, yapısal olarak söylüyorum. Kürt alevi olarak bilinen bir çok insan da maalesef Ermeni Dönmeleridir. TİKKO/PKK içinde yer alanların birçoğu bunlardan” demiş. Bunlar aslında, herkesin hem şahit olduğu hem de bildiği gerçeklerdir. Uzun süre Abdullah Öcalan’a “Ermeni Dölü” de bu yüzden deniliyordu.
Prof. Halaçoğlu’nun bilgi, belge ve tarihi gerçeklere dayalı olarak yaptığı bu açıklama, özellikle malum medyanın tetikçileri tarafından olağanüstü bir hızla mecraından saptırıldı. Bu saptırma son derece profesyonelce yapılmıştır. Bunu da bundan sonra etnik ve mezhep bölücülüğünün önünü kesme ihtimali olan bilimsel ve belgelere dayalı çalışmalarda bulunanların gözünü şimdiden korkutmak için yapmaktadırlar. Şu hale bakın; “PKK’ya terör örgütüdür diyemem” diyen DTP Genel Başkanı Türk, konu TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu olunca hükmünü derhal verdi. Ahmet Türk,  “Kürt Aleviler Ermeni dönmesi” diyen Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun dile getirdiği görüşlerle “Irkçı-bölücü kamplaşma” yaptığını savunarak,  “derhal görevden alınmasını”  istedi. Türk, Halaçoğlu’nun sözlerini ise “Kardeş halkları karşı karşıya getiren bir anlayış olarak” değerlendirdiklerini söylüyor. İlginç ötesi ilginç değil midir? Düzeltilecek hiçbir yanı olmayan bir yaklaşım. Ancak daha da ilginç olanı, bölücü terör örgütüne öpücük gönderenlerin, bunun tam aksini, birliği ve bütünlüğü savunan insanları “ırkçı-bölücü” olarak nitelemeleridir. Hani “hırsız yeğin olunca ev sahibini bastırırmış”  ya o neviden bir durum. TTK Başkanı Halaçoğlu’nun söylediklerinden yararlanmak yerine onu sözlerini ideolojik amaçları için saptıranlar, bilim bir yana kendi kimliğine de saygısı olmayanlardır. Ortalığı toza dumana bulayarak Prof. Dr. Halaçoğlu’nun ortaya koyduğu gerçeklerin halka sirayet etmesini engellemek istemektedirler. Halaçoğlu özünde demek istiyor ki; Türkleşmiş Kürt, Kürtleşmiş Türkler var. Tarihsel süreç içinde çok çeşitli nedenlerle Kürt ve Türkler iç içe girmişlerdir. Kürtler ve Tükler birbirlerinden kız almış, kız vermişler, ayrılmaz, bölünmez bir bütün haline gelmişlerdir. Süreç içerisinde malum nedenlerden dolayı bir çok Ermeni kendisini Kürt Alevi olarak göstermiştir. Aynı şekilde kendisini Kürt olarak niteleyen Türkmenler de olmuştur. Bu sözlerin neresinde tarihi, insani ve ahlaki bir sakınca vardır? Son derece yerinde ve doğru bir tespittir.
Kuşkusuz bölücülüğün revaç bulduğu bir yerde bütünlükten, benzerlikten ve birlikten söz edilmemesi gerekir. Türkiye medyası bozgunculuk, ayrımcılık ve nifak üretecek haberlere sazan gibi atlamaya bayılır. Bir de bu medyanın malum nedenlerden dolayı bir Türk takıntısı vardır. ABD’deki Meluncanlar’ın köken itibarıyla Türk olduklarını söylemelerine Türkiye medyası önce inanamamış, ardından da onlarla dalga geçen magazin haberleri yapmışlardır.
Malum medyanın takdirini çekecek yaklaşımların her şeyden önce ayrımcı ve bölücü olması gerekiyor. Onlara göre Türk ve Kürdü, Alevi ve Sünni’yi, sağcı ve solcuyu birbirine yakın, birbirinin içine girmiş, birbirinden pek de farkı olmayan olgular olarak görmek yanlıştır. Bunları birbirinden ayrı, birbiriyle bir araya gelmeleri imkânsız, geçmişte birbirleriyle hiç ilişkileri olmamış, ayrı dünyalarda yaşayan, hatta birbirinin can düşmanı olan unsurlar olduğunu savunmak gerekir. Halaçoğlu konuşunca birilerinin kulağına su kaçmış olabilir. Hani “acaba benim kimliğim de ortaya çıkar mı?” türünden. Birilerinin de ezberi fena halde bozulmuş olabilir. Onlar, gerçekleriyle yüzleşmek yerine saldırmayı uygun bulmuş olabilirler. Bütün bunlara aldırmadan Prof. Dr. Halaçoğlu elindeki tarihi, demografik ve sosyolojik verileri kamuoyuna açıklamaya devam etmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları