Samimiyete bakınız

Silah zoru ile gasp edilmiş Kıbrıs Cumhurbaşkanı unvanı altında seyreden Hristofyas’ın kendisinden önceki liderler gibi Rum Milli Konseyi’nin oy birliği ile aldığı kararların dışına çıkamayacağı bilinen bir gerçektir. Geçenlerde görüşmeler, karşılıklı liderlerin evlerinde olacaktır kararından sonra, binbir dereden su getirerek bundan vazgeçmesi de Rum tarafının bizlerle anlaşma yapmak konusundaki samimiyetini göstermektedir.
Hristofyas’ın, kendisinden öncekiler gibi görüşmelerden ziyade, Türkiye’yi ve Türk tarafını “uzlaşmaz, suçlu taraf” olarak göstermek için yaptığı dış temaslar da samimiyetsizliğin başka bir göstergesidir. Ancak Aralık başında yaptığı açıklama ile Hristofyas, samimiyetsizlikte, kalleşlikte, Türk düşmanlığında şampiyonluk madalyasına layık olmuştur. Söylediklerine bakalım: Kıbrıs’ın 35 yıldır ikiye bölünmüş olmasından Türkiye’ye ek olarak yıllardır Türkiye’yi destekleyenlerin de sorumlulukları vardır. Kıbrıs, genişleme siyaseti güdenlerin ve uluslararası manevraların kurbanlarıyız. Kıbrıs’ın bölünmesinden sorumlu olanlar insanlığı da derin bir krize sürükleyen genişleme planları yapan uluslararası merkezlerdir. Bu merkezler insanlığı derin ekonomik krize sürüklemektedirler. Dünyayı mahvedecek silahları satmakta, genç insanları çeşitli nedenler bularak adil olmayan savaşlarda ölüme mahkum etmektedirler.
Lafa bakınız. Sanki Akritas Planını başkaları yapmış; sanki Rum gençlerini  “Türkler adayı taksim edecekler, bize saldırdılar”  yalanı ile ölüme sevkeden kendileri değilmiş gibi laf ediyor sözde barışçı özde Makarios’un izinde giden Hristofyas efendi!
Ve devam ediyor, yüzü kızarmadan  “35 yıldır cemaatimiz acı içindedir, bu nedenle barış için gerekli prensipleri ve değerleri tesbit için dıştan başka cemiyetlerin de yardımlarına ihtiyacımız vardır”  diyor.
35 yıl acı içindeymişler. Demek ki bizi tavşan gibi avladıkları, yoldan alıp kuyulara attıkları, 103 köyü harap edip Türklere ait bağdan, bahçeden zenginleştikleri, 16 günlük bebeklerden birkaç yaşındaki yavruları, ilkokul çocukları ile dedelerini toplu mezarlara gömdükleri 1963-1974 arasında hiç acı duymuyorlardı; acı duymayı bize bırakmışlardı.
Sık sık yazıyorum. 1963-74 yıllarını, Akritas Planını, EOKA’yı, Makarios’un yediği haltları hatırlamayacaklarla anlaşma yapmanın hiçbir yararı yoktur. Rum tarafı 1963-74 arasında yaptıklarına sahip çıkmaz, tazminatımızı ödemezse, yeni bir anlaşmayı da yırtıp atmaması için hiçbir neden olmayacaktır.
Bunlar 1963-74 arasında Kıbrıs’ın 30 parçaya ayrıldığını, iki ortağın ayrıldığını, bölünmenin o zaman başladığını unutmak istedikleri için,  “Kıbrıs’ı 1974’de Türkiye ve ona yardımcı olanlar böldü”  yalanına sarıldılar, nüfus mübadelesini, bunun güvenliğimize bağlı nedenlerini de hatırlamak istemiyorlar. Bunlara göre Kıbrıs meselesinden sorumlu kendileri değil, başkalarıdır, özellikle Türklerdir. Bu nedenle de aradıkları hal çaresi Türkiye’den, garantilerden kurtulmaktır.
Hristofyas, iki de bir de, 1960 devletinin üniter bir devlet olduğunu vurgular; ortaklığı ret eder, AB normlarına bağlı bir uzlaşma ister. AB normlarının Türklere vermek zorunda kalacakları herhangi bir hakkı  “AB normlarına uymuyor”  diye ortadan kaldırabileceği hesabı içinde hareket ettiği içindir ki kalıcı derogasyonları istemez.
Bu kadar unutkanlığın neden olduğu bu samimiyetle yapılacak bir uzlaşmanın ömrü inanırız ki 3 yıldan da az olacak. Bugün  “Kıbrıslıyız”  diye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ihanet edercesine Rum’a yalakalık yapanların sonucu çok acı olacak. Şimdiden Girit dosyasını iyi okumalarını öneririm. Ancak, hak ve adalet bizden yanadır. Türk ulusu, Anadolu’nun güzel insanları bizimle beraberdir. İnşallah, Sayın Talat’ın tüm iyimserliğine ve bundan kaynaklanan tavizlerine rağmen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yaşamağa devam edecektir.

Yazarın Diğer Yazıları