Eskiden futbolda şampiyonluk tahminleri yapılırken bazı kriter ve formüller hesap edilirdi. Kurulan takım ve kalitesi. Takımın ve futbolcuların form durumu (erken veya zamanında). Hocası. Saha ve seyirci avantajı ve elbette moral ana unsurlardı. Ardından Federasyon ve hakemler de kritik kararlarla şampiyonluğu etkileyen diğer (yan) unsurlardan sayılır ve tartışılırdı.

Peşi sıra futbolda bu tartışmaların önüne geçeceği düşünülen VAR diye yeni bir takım teknik gelişmeler bulundu. Futbol dijitalleşiyordu. Torpil ve kayırmanın önüne geçilecek, hiçbir şey "kişi inisiyatifine" bırakılmayacak, bu vesile ile tartışma ve hatalı kararlar da önlenecekti.

Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde gördük ki; VAR vardı. Üstüne üstlük tam çizgide ve "durması gereken yerde duran" bir de "yan hakem" vardı. Ve bu yan hakem; Fenerbahçe'nin pozisyonunu "ofsayt olarak değerlendirmedi" ve bayrağını kaldırmadı. Buna rağmen adaleti sağlayacağı var sayılan VAR ofsayt gerekçesi ile verilen golü iptal ettirdi. Maçın hakemi ise VAR'daki kamera görüntüsüne "bir de ben bakayım" demek ihtiyacını hissetmeden ve de bayrağını kaldırmayan yan hakemin "fikrini sormadan" VAR kararına uydu. Golü iptal etti. Böyle kritik bir derbide ağır ve acele verilmiş bir karar oldu.

Sonuç: Memlekette önce "ahlak ve vicdanı" hakim kılacak idealist insanlar yetiştireceksiniz. Yetiştirmediniz mi? Hangi teknolojiyi kullandırırsanız kullandırın, başına "yüzü kızarmayan" kişileri mi koydunuz, bir sonuç alamazsınız. Zira sportif hareketlilikte bastığınız düğme, aldığınız görüntü saniyelerle sınırlı. Bir saniye öncesi ile bir saniye sonrası dünyaları değiştirir.

Peki ne yapalım? Çözüm kolay! Bilerek veya bilmeyerek bu hataları yapıp hak yiyenleri, bu vesile ile "toplumsal sansasyon yaratanları" önce inceletecek, art niyetli bulunanları "kulaklarından tuttuğunuz gibi atacaksınız." Çünkü gelişen toplumlarda "verilen görevleri mal sayanlarla" başarı hayaldir.