Sanal savaşın rantı!..

Savaşlar artık kılıçla-kalkanla, okla, ilkel mancınıklarla ve menzili düşük toplarla yapılmıyor...

Göğüs göğüse muharebe dönemi yüz yıl öncesinde kaldı... Artık kaleler kuşatılmıyor...

Hedefler elektronik haritalar üzerinde işaretleniyor ve binlerce kilometre uzaktan ateşlenen devasa füzelerle kentler yerle bir ediliyor...

Hiç kuşkunuz olmasın, çok fazla zaman geçmeyecek ve artık ortalıkta askerlerin bile görülmediği savaşlar yaşanacak...

Çünkü tabancalar, tüfekler, tanklar, toplar belki de tarihe karışacak,  bırakın birbirine sınır komşusu olmayı, birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki ülkeler öylesine dehşet verici savaşlara girişecek ki, her şey bilgisayarlarla kontrol edilen sınır ötesi silahların gazabına terk edilecek...

Buraya kadar çizilen manzara işin teknik kısmı...

Bir de bombalardan, füzelerden hatta nükleer silahlardan daha sert ve daha acımasız olmaya çalışan, söylemlerle korku saçan askeri-siyasi-diplomatik açıklamalar var ki, "psikolojik harp" denilen mücadele işte bu eksende birbirine meydan okumaya, birbirine rest çekmeye ve birbirini kışkırtmaya hizmet ediyor...

Ve son dönemde İran ve Irak'ta yaşananlar da gösterdi ki, intikam ve savaş çığlıkları artık başka kirli amaçlara da hizmet etmek için havalarda uçuşuyor!..

 

İntikam ve karizma!..

ABD ile İran arasında; Hürmüz Boğazı'ndaki taciz tartışmaları, Irak kökenli bir ABD vatandaşının Şii Hizbullah tarafından öldürülmesi, 3 Ocak'ta yaşanan Kasım Süleymani suikastı ve en sonunda İran'ın, ABD'nin Irak'taki askeri üssünü vurması dünya kamuoyunun gündemine tek konuyu getirmişti; Savaş!..

İşte "savaş" denilen ve yıllardır beklenen o büyük gerginlik, söylenenler- uygulananlar ve yaşanan tartışmaların dayattığı sarsıcı bir soruyu da akla getirdi; Kimin için ve ne için savaş?..

Bu soruya yanıt vermek için İran'ın, iki hafta önceki Kasım Süleymani suikastının ardından ABD'ye yönelik dehşet verici tehditlerini anımsatmak gerekiyor:

İran'ın dini lideri Ali Hamaney, "Suçluları acı bir intikam bekliyor... Tüm düşmanlar bilmelidir ki, cihat direnişi iki kat motivasyonla sürecek ve bu kutsal savaşta kesin zafer savaşçılarımızın olacak" demişti...

İran lideri Ruhani, "İnsanlık dışı gaddarlıklarıyla uluslararası hukukun en temel kaidelerini ayaklar altına alan bu işgalci rejim, bu ülkenin utanç dolu sayfalarına başka bir leke daha ekledi... Bu korkunç suçun intikamı kuşkusuz alınacaktır" diye konuşmuştu...

Süleymaniye'nin yerine getirilen yardımcısı İsmail Kaani şöyle demişti;

"Herkese Orta Doğu'nun dört bir yanında ABD'lilerin cesetlerini görmek için sabırla beklemesini söylüyoruz..."

Ve İran Devrim Muhafızları komutanı Abdullah Araghi ise ABD hedeflerine yönelik füze saldırısının ardından, "Daha sert intikam çok yakında" açıklamasını yapmıştı...

İran'da ve bazı Orta Doğu ülkelerinde yüzbinlerce insanı intikam çığlıklarıyla meydanlara döken bu açıklamaların ardından yalnızca İran ve çevresinde değil, dünyanın neredeyse her bölgesinde gözler televizyon ekranlarına, ajanslara ve sosyal medyaya kilitlendi, savaşın her an başlayabileceği endişesi yaşandı...

Peki, iki cephede savaş tamtamları çalarken ve Orta Doğu'da kan gövdeyi götürür diye beklenirken, aslında neler yaşandı, kim kazandı-kim kaybetti ve en önemlisi de kimler-neyin uğruna uyutuldu?..

 

İktidar uğruna kan!..

İran'ın Irak'taki ABD üslerine gönderdiği füzeler yalnızca bir kaç hangarı tahrip ederken, İran'ın öldürdük dediği 80 ABD askerinin bir tanesinin bile tabutuna rastlanmaması günlerdir kuşku uyandırmaya devam ediyor!!!

Ne tuhaf ki, füzelerin atılmasının ardından Kasım Süleymani'nin toprağa verilmesi sırasında yaşanan izdihamda 56'dan fazla İranlı yaşamını yitirdi ve bu olayın vahameti de, sanki doğalmış gibi, İran'ın keşmekeşten kurtulamayan gündeminde kaybolup gitti...

Artık suni olarak nitelendirilen kaos dönemi iki ülkeyi boş bir meydan okumanın savruluşunda oyalarken, İran ne tuhaf ki halen intikam çığlıklarıyla tehditler savurmaya devam ediyor!..

Trump ise önceki gün seçim propagandasında konuşurken, füzeyle öldürttüğü Kasım Süleymani'ye ağza alınmayacak küfürler savurdu ve onu bazı Amerikan askerlerinin sakat kalmasının sorumlusu olarak ilan etti...

Bu arada, İran'a etkili ekonomik yaptırımlar uygulamayan Avrupa ülkelerinin otomobillerine yüzde 25 gümrük vergisi getireceğini ilan eden Trump, bu şekilde mollalara baskıyı yoğunlaştıracağını da duyurmuş oldu...

Evet; Kasım Süleymani suikastının bir yıl öncesinden başlayan ayaklanmalar nedeniyle de yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği İran'ın Bağdat'taki müttefikleri, ABD'nin Irak'taki üslerine ses bombası misali füzeler atarken, intikam çığlıkları da artık cılızlaşıyor!!!

Velhasıl, Kasım Süleymani de, yanındaki 7 kişi de, İranlı generalin cenazesindeki izdihamda yaşamını yitirenler de, Molla rejimini protesto ederken canlarından olan yüzlerce İranlı da öldükleriyle kaldılar...

Zirvelerde oturanlar, ölenler için intikam çığlıkları atarken, bir yandan da hayatlarını kaybeden masumların sayısı artarken, büyütülen suni gerginliğin aslında kime hizmet ettiği sorusu ABD ve İran'ın içinde bulunduğu siyasi koşullarda yeterince yanıt buluyor...

O halde yazının başına dönelim ve savaşların artık eskisi gibi niçin topla, tüfekle, kılıçla-kalkanla yapılmadığına bir kez daha dikkat çekerek, asıl gerçeği sıralayalım;

Savaşlara her zaman karşı olan biri olarak, İran ve ABD arasındaki gerginliğin de elbette sona ermesini bekliyoruz...

Ancak yalnızca masumların öldüğü gerginliklerin, iktidarlarını korumaya çalışanların suni gündemler yaratmasından kaynaklandığına dikkat çekmek zorundayız...

Hem ayaklanmak için fırsat kollayan halkı arasında, hem de ABD ile didişirken karizması çizilen İran ne uğruna bu girdapta bocalıyor?..

Her hareketiyle neredeyse deli damgası yiyen ve azil tehlikesi ile karşı karşıya olan Trump ne uğruna Orta Doğu'da kan akıtıyor?..

Yanıtı bellidir bu soruların; Petrol uğruna didişenlerin bilgisayarlı savaş yöntemlerinde, iktidarların kaderi, insanlığın ömründen daha değerli artık!..

 

Yazarın Diğer Yazıları