Sancar: "Ben küsüm ülkeye"

Sancar: "Ben küsüm ülkeye"
Nobel Kimya Ödülü kazanan Aziz Sancar'la yaşadığı bir anısını anlatan Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, Sancar'ın Türkiye'de yaşanan siyasi tartışmalar sebebiyle "Ben küsüm ülkeye" dediğini aktardı.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Bursalı, Nobel Kimya Ödülü kazanan Aziz Sancar ile Antıkabir'de yaşadığı bir anısını okuyucularıyla paylaştı.

Aziz Sancar'ın Türkiye'ye bu yıl gelmeyi düşünmediğini fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, yemin törenine davet edilince ülkeye gelmeye karar verdiğini aktaran Bursalı, Sancar'ın 24 Haziran seçimlerinden önce ülkede yaşanan siyasi gelişmelerden rahatsız olduğunu ve "Ben küsüm ülkeye" dediğini söyledi.

Bursalı'nın 'Aziz Sancar’la Ata’ya' başlıklı yazısı özetle şöyle: 

"Bu yıl Türkiye’ye gelmeyecekti. Türkiye’deki siyasi gelişmelerden rahatsızlığını dile getiriyordu: “Ben küsüm ülkeye.”

İstanbul’da evde çalışırken telefon çalmıştı, Sancar’ın sesi: “Pazar günü Ankara’ya gel, bütün gün beraber olalım, Atatürk’e gidelim.”

Bu yıl Türkiye’ye gelmeyecekti. Türkiye’deki siyasi gelişmelerden rahatsızlığını dile getiriyordu: “Ben küsüm ülkeye”.. Keskin, eleştirel bakışlı gülmeyen bir fotoğrafını paylaşmıştı benimle. “Ruh halim bu, bunu kullanın” demişti, o sırada Bahçeşehir Üniversitesi’nce basılan İngilizce “ Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü” kitabının kapağı için (Yunanca çevirisi de hazır, sonbaharda basılacak). Aziz Sancar hâlâ aynı ruh halinde! Ülkenin toplumca bölünmüş yapısı kendisini son derece üzüyor, bu duygusunu en üst düzeyde yetkililere de iletiyor ve ülkeye gelmek istemiyor. 
Bu yıl mayısta Azerbaycan ve Kırgızistan’a gitmişti; İstanbul üzerinden ABD’ye dönerken havaalanından aramış konuşmuştuk. Orada aynı zamanda yolları kesişen Cumhurbaşkanı ile de 15 dakika kadar görüşmüştü.

Daha sonra Cumhurbaşkanı’nın Başkanlık törenine davet edilince, telefonla süreç üzerine sohbet etmiştik. Küslüğüne rağmen, Ankara’da törene katılma kararı almıştı sonuçta. Uzun uçak yolculuğu yıpratıcıdır, sevmiyor; zaten bir de kulak sorunu yaşadı. 

VEFA BORCU...

Sancar, “Bu madalyayı Atatürk’e, Atatürk’ün silah arkadaşlarına ve cumhuriyeti kuranlara vefa borcumu ödemek için hediye ediyorum” demişti törende. 



Neden Anıtkabir’e hediye ediyorsunuz sorusuna da, “Bu Nobel’i ülkemin gençlerine adıyorum, bu Atatürk’ün ve Cumhuriyetin madalyasıdır, madalyayı Ata adına aldım, Ata’ya aittir ve yeri de Ata’nın yanıdır” demişti.

İki yıl önceki törenden sonra, Anıtkabir’i ve madalyanın bulunduğu galeriyi gezmemişti. Bunu “Orayı görmedim” sözleriyle dile getirdi. Tabii tören başka, sonradan sivil olarak gidip görmek başka.. Oraya doğru yürürken, kısmi bir kalabalık da bize eşlik ediyor. Normal bir pazar günü olmasına rağmen, demek ki Anıtkabir halkımızın çocuklarıyla severek gelip dolaştığı ve zamanını geçirdiği bir yer, diye düşündüm.

Aziz Hoca, Nobel Madalyası’nı Anıtkabir’e hediye edeceğini ilk bana açıklamıştı. O sırada Stockholm’de Nobel ödülleri tören haftasındaydık ve Grand Hotel’de oturmuş sohbet ediyorduk. “Ne dersin” diye sormuştu, ne diyeceğim, daha iyi bir yer olamazdı. Sonra bu isteğini devlete iletmiş ve hazırlıklar başlamıştı.

İşte Galeri’ye vardık. Karşımızda özel hazırlanmış vitrinde Sancar’ın madalyası dönüyordu. Resimler çektirdik. Galerinin iki yan duvarı Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve Ata zamanında eğitim konusunda yapılanların belgeleri, haberleriyle doluydu.

Sancar, “Bak, Ata’nın Gençliğe Hitabesi de orada” diye sevincini belli etti. Atatürk’ün, ülkenin en seçkin gençlerini yükseköğrenim için Avrupa’ya gönderirken “Sizi kıvılcım olarak gönderiyoruz, bir alev olarak geri döneceksiniz” sözlerini anımsayıp Sancar’a baktım! Gerçi geri dönmemişti ama bilimde en ileri düzeylere ulaşmıştı ve ulaşma çabalarını sürdürüyordu."