Sandığı doğrudan etkileyecekler

Nobel Ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar gençlere çok güzel öğütler verdi.

Sancar özetle diyor ki, "Eğer Türkiye'deki günlük siyasi tartışmaları, dedikoduları, söylenenleri takip etseydim, üzüntümden bilim üretemezdim. Gençlere tavsiyem kendi alanlarında çalışsınlar, çabalasınlar, günlük söylentilere, dedikodulara kulak asmasınlar. Kendilerini geliştirmeye, bilim üretmeye baksınlar. Kendimizle iftihar edelim ki başkaları da bize saygı göstersin."

Sancar'ın sözleri muhteşem ve sonuna kadar da haklı. Ama bazı eksiklikler var.

Çünkü Türkiye şartlarında günlük tartışmalardan, siyasetten, gündemden ne kadar uzaklaşır, yaşananlara aldırış etmezseniz geleceğiniz o kadar karanlıklaşıyor.

Türkiye'ye adaleti, gelişmiş bir eğitim modelini, her alanda uzmanlaşmış kadroları vaat edenlerin eğitimi ne hale getirdikleri ortada.

Örneğin Aziz Sancar, 2002 sonrası Türkiye'sinde bilim yapmaya çalışsaydı bu başarısına ulaşabilir miydi?

***

Türkiye'de 80 kuşağı olarak adlandırılan 80'li yılların ilk yarısında doğanlarda siyasetin dışında kalma alışkanlığı vardır. Bunda 80 öncesini ve darbesini yaşayan anne-babaların büyük rolü var. Ancak gelişen olaylar, Türkiye'nin her geçen gün değişen siyasi iklimi, bu jenerasyonu "apolitik" çerçevenin dışına çıkarmaya başladı.

Yine de bu jenerasyonun 90'lara nazaran daha az cesur ve kontrollü olduğunu söylemek mümkün.

AK Parti'nin yükselişi de zaten 80 jenerasyonunun sandığa gitmesiyle başladı.

Çünkü siyasetten uzak nesiller, günlük tartışmalara kulaklarını tıkayan gençler; sorumsuz partiler, tek arzusu "gücü ele geçirmek" olan kişiler için bulunmaz nimettir.

Ancak 90 kuşağı biraz daha farklı bir çevrede doğup gelişti.

İletişim teknolojilerindeki sınır tanımayan değişim onları biraz daha açık sözlü yaptı.

Aile baskısına, toplum baskına çok aldırış etmiyorlar. Kendilerine ait iletişim akışları, kendilerine ait alanları var. O alanlara dokunulmasına, karışılmasına müsaade etmiyorlar.

Politik yetenekleri de gelişiyor. Daha fazla seslerini çıkarıyor, daha fazla okuyor ve daha fazla itiraz ediyorlar.

Gençlerimiz; konuşup, tartışmaya başladıkça, lisans ve lisansüstü eğitim süreçleri geliştikçe AK Parti'ye oy verme eğilimleri düşüyor. Anketler özellikle lisans ve lisansüstü eğitim alan bireylerin AK Parti'ye oy verme oranlarının yüzde 15 seviyelerinde olduğunu ortaya koyuyor.

Bu veriler, anne-babaları AK Parti'ye oy veren gençlerin, sandıkta ailesinden farklı düşündüğünü ve kendi iradesini yansıttığının da bir göstergesi.

Sosyal medyanın en sürükleyici ve egemen gücü de yine 80'lerin sonu ve 90'ların başında doğan gençler.

Gençlerin, siyasi yönden çekincesiz hareketliliğinin Gezi süreci ve 15 Temmuz ile ciddi anlamda sarsıntıya uğradığının altını çizmek gerekiyor. Gezi'de bir anda "terörist" ilan edildiler. 15 Temmuz sonrasında ise iktidara yönelik en ufak bir eleştiride "FETÖ'cü" tehdidiyle karşılaştılar.

Dolayısıyla düşünen, araştıran ve sorgulayan gençler geriye çekilmek zorunda kaldılar.

Ama içlerindeki kıpırtı, heyecan ve geleceğe dair umutlar kaybolmadı.

Üniversitelerin bölünmesi karşısında gençlerin tepkilerini iyi okumak ve gözlemlemek gerekiyor. Çoğu sessiz, apolitik görünen kişilerdi. Ama kendi alanlarına müdahale edildiğini gördükleri anda tepkilerini ortaya koydular, iyi de bir kamuoyu oluşturdular. Ancak siyasi iktidar buna aldırış etmeksizin üniversiteleri böldü ve bölmeye de devam edecek.

Şimdi bu gençler güçlü bir şekilde sandığa gitmeye hazırlanıyor. O yüzden siyasi iktidarın en büyük endişesi de yeni gelen nesil.

Her şeyi bir anda değiştirebilecek kadar cesur, her şeyi bir kenara itecek kadar özgürlüğe düşkünler.

Sandıkta pek çok şeyi değiştirebilirler.

***

Aziz Sancar'ın sözlerine dönecek olursak. Evet, gençler kendi alanlarında en iyi şekilde yetişmeli ve günlük siyasi dedikodulardan da uzak durmalılar.

Ama "bu uzak kalma" apolitikliğe dönüşmemeli. Türkiye, siyasi anlamda sıradan bir süreçten geçmiyor. Rejimi, yönetim şekli ve temel anayasal kurumları açıkça değişiyor. Siyasette; ahlak, seviye ve değer yargıları kaybolmuş durumda.

Böyle bir ortamda gençlerin sesinin gür çıkması, sandığa gidip iradesini yansıtması Türkiye'de birçok kalıplaşmış olumsuzlukların düzelmesi anlamına gelebilir.

Araştıran, sorgulayan ve üzerine giden bir genç modeli pek ala kendi alanında da başarılı olabilir, tıpkı Aziz Sancar gibi dil, din, ırk fark etmeksizin saygı duyulan bir portreye kavuşabilir.

Yazarın Diğer Yazıları