Saray'ın büyük kaygısı

AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın yakın ekibindeki niteliksizlik ve kendisinin siyaset okumasındaki başarısızlığı devam ediyor.

Gündemleri yanlış belirliyorlar. Söylemlerin zamanlaması ise daha da yanlış.

En önemlisi de uzun bir süredir vatandaşların sorunlarından çok uzaktalar.

Saray'ın gündemi onlar için Türkiye'nin gündemi demek.

Dar ve kısıtlı bir alanda hareket ediyorlar.

Çünkü büyük bir kaygı var.

Bu kaygı da "Ya iktidardan düşersek…"

Halbuki iktidara gelmek gibi iktidardan gitmek de bir demokrasi kuralı.

Tüm iktidarlar için de bu böyle olmuştur.

Ama Saray'daki kaygı, demokrasinin altın kuralının kabullenilemediğinin işareti.

Şu anda Türkiye'nin en önemli konusu deprem gerçeği olmalı.

İstanbul'daki 5.8'lik depremde bile yıkılacak hale gelen okullar ve devlet kamu binalarının olduğunu gördük. Buna rağmen İstanbul'daki deprem beklentisi ve alınmayan önlemler bir anda gündemden çıkarıldı, unutturuldu.

Oturduğu binanın sağlam olup olmadığını soran vatandaş, bırakın cevap almayı, her kurum bir başkasına yönlendiriyor. Çözüm olarak da "CİMER'e yazın" deniyor.

Böyle bir şey olabilir mi?

Bir televizyon kanalı dün İstanbul Bağcılar'da sağlam gibi görünen bir binanın bodrum katına indi. Manzara korkunçtu. Binayı taşıyan ana kolonların içindeki demirler elle dokununca kurabiye gibi dağılıyordu.

Bunca korkutucu gerçeğe rağmen ne depreme hazırlık ne de depremle ilgili bir gündem var.

Saray medyası ve ekibi devreye girdi, "Erdoğan nasıl seçilir" hesapları devreye sokuldu hem de seçimlere çok uzun bir süre varken.

Yazının başında belirttik; kaygı büyük.

Vatandaşta artık karşılık bulunamamasının verdiği endişe hakim.

İktidarda olamadıkları bir tabloda siyaset yapamayacaklarını düşünüyorlar.

Demek ki o kadar açıkları var!

Yüzde 50+1'in Cumhurbaşkanı olacağı yeni sistemle ilgili "Yüzde 40'ı alan Cumhurbaşkanı seçilsin" yorumu geldi. Talebi ortaya atan ise eski bakan Faruk Çelik…

Hemen ertesinde Meclis açılışında Erdoğan açıklamalarda bulundu.

Referandumu işaret ederek "Milleti yormaya gerek yok. Çözüm yeri Meclis'tir" diyerek Çelik'i destekledi.

Buradan anlaşıldı ki Çelik'e açıklama yaptıran da Erdoğan'dı.

Peki Erdoğan böyle bir açıklamayı neden şimdi gündeme getirdi ve Çelik üzerinden bu tartışmayı başlattı?

Yakın ekibine mi güvenmiyor, parti içine mi mesaj veriyor, yoksa gerçekten samimi bir şekilde yüzde 40'a düşerek rahat bir seçim geçireceğini mi düşünüyor?

Hepsi olabilir!

Ancak mevcut Meclis aritmetiğinde anayasa değişikliği için 400 milletvekili gerekiyor.

AK Parti ve MHP toplamı 340 yapıyor. Bu değişiklik için tam 60 vekil gerekiyor. Pek imkan dahilinde değil.

Referanduma götürülmesi için de 20 milletvekiline ihtiyaç var.

Bu sayı bulunsa bile referanduma götürmeleri makul durmuyor.

O zaman böyle bir zamanda, böyle bir gündemi neden oluşturdular?

Hem kaygılanıyorlar hem de zamanlamayı bilmiyorlar.

Siyaset okumaları düştüğü gibi Erdoğan ve yakın ekibinin gündem oluşturmadaki ustalığı tamamen ortadan kalkmış durumda.

İstanbul 5.8'le sallanıp, korkutucu sinyaller verirken, Saray'ın derdine düşenler aslında bu hamleleriyle girecekleri yarışı kaybedeceklerini ilan ediyorlar.

Gündemleri, kaygıları sadece bulundukları konumu korumaktan ibaret olan yönetici modelleri tarihin her döneminde vuku bulmuştur.

Bu güç zehirlenmesidir.

İlk zamanlar gerçekten insan kendini güçlü hisseder, ama ezdiği, acı çektirdiği insanların artmasıyla bu güçlü olma yerini "kaygı"ya bırakır.

Şu anda Saray'ın yaşadığı sorun tam da burada…

En büyük kaygıyı da Erdoğan'dan çok yakın çevresi duyuyor.

Çünkü fani hayatın nimetleri onları çok fazla esir almış durumda!

 

Yazarın Diğer Yazıları