Savaş bozguncuları

Türkiye asimetrik-masimetrık, bir meşru savunma savaşı veriyor. Herhangi bir savaşta, psikolojik yöntemlerle, askerlerin moralini bozanlar, halkın ordusuna karşı güvenini sarsanlar, böylelikle düşmanlara yardım edenler, yargılanıp cezalandırılır.  Son ‘Büyük Savaş’ta Amerika’da İngiltere’de böyleleri idam edildi. Kurtuluş Savaşında İstiklal Mahkemeleri, böylelerine idam cezası verdi ve asıldılar!
Bugünkü savaşta, TSK ve “taktikleri” eleştirilemez değil, ama eleştiriler mesela, Mehmet Ali Kışlalı’nınkiler gibi yapıcı olsa! Fakat “o bazılarının”  hem, bu konulardaki “uzmanlıkları” şüpheli, kimlik ve asker düşmanlıkları da malûm, amaçları da besbelli:  “bozgunculuk.” Bu savaşta halkın ve  “esir” askerlerin yakınlarının acılarını istismar ederek, gücümüzü içeriden vurarak, sabote etmek istiyorlar. İkinci Dünya Savaşı’nda ülkelerin içinde “5. Kol” aynı işlevi yapmıştı!
Bu “operasyonun” başka bir boyutu da var: “Uzmanlar” yazıyorlar; Türk kuvvetleri bu tür savaşa göre yetiştirilmemiş, düzenlenmemiş üç aylık askerler. Yedek Subaylar yeter eğitim görmeden müsademelere sürülüyorlarmış!...
Önce esir düşmek ve esir almak, savaşın kaderinde ve mantığında var. Ve esirlerin psikolojik baskılarla propagandalarla, bozgunculuk için kullanılması da... PKK şimdi içerdeki “5. Kolları” vasıtasıyla, bunu yapmaya çalışıyor. Akın Birdal ve DTP’liler, güya “insaniyet” adına  “aracılık” önerileriyle bu propaganda kampanyasının parçası! Hem de, böylelikle halka kendilerini sevdirecekler! Ancak böylece, PKK’ya yakınlıklarını da itiraf ediyorlar.
Bu propagandaların, halkımızı ve askerlerimizi etkileyeceğine inanıyorum. Kore Savaşında bazı askerlerimiz Çinlilere esir düştü. Bizim Türkler, Çinlilerin psikolojik beyin yıkama baskılarına, fire vermeden dayandılar ve bütün vaatlere rağmen komünist propagandalarına alet olmadılar. Amerikalı ve İngiliz vb.. esirler, sapır sapır döküldüler! Bunun sebebi de Türk askerlerinin, esarette de askeri disiplini ve emir-komuta zincirini muhafaza etmeleri idi. Ben şimdi de, 8 askerimizin fire vereceklerine inanmıyorum.
Bu arada hatırlatmayalım: Kurtuluş Destanını yazdığı “Kuvay-ı Milliye Destanı”  uğruna, bağışladığım Nazım Hikmet, o Kore savaşı esnasında askerlerimizi, düşmana teslim olmaya teşvik eden “Gel teslim ol, Ahmet” şiirini yazmış ve bu şiir Çin uçakları tarafından siperlerimizin üzerine atılmış ve benim de ellerime düşmüştü!  
Şimdi
Bakın; “esirler” konusunda, medyamızdaki 5. Kol bozguncuları neler yazıyorlar. Bunlardan biri -ismi lâzım değil-gazetesi malûm, “Türk eri”  olmadığı muhakkak ve “yıldırımı” Türklüğe karşı bir zat; Kürt Roj TV’ye konuşan esir yakınlarının adeta Genelkurmayı, komutanları suçlayan sözlerine yer veriyor ve diyor ki; “Onlar artık bu kanlı dama tahtasında birer taş. Kimse onların resmini görmek, haberini almak istemiyor... Şehitlik mertebesini ıskaladıklarından olsa gerek, aileleri devletten şefkat görmüyor.” O ailelerin bir kısmı, Roj TV’nin karşısına geçmiş, yakınıyorlarmış...
Bır şehit yakını Kürt Roj TV’ye, o zamana kadar eli silah tutmamış oğullarının, “kurtların arasına salınmasından” yakınıyor ve diğeri de  “oğlunu artık askere göndermeyeceğini” söylemiş. Yazar da diyor ki “Onların, esirlerin ayrıcalığı şehitlik mertebesiyle ödüllendirilme fırsatını kaçırmış olabilirler... Döndüklerinde babacıkları onları dinlensinler diye yurtdışına tatile göndermeyecek. Ciplerini son modeliyle değiştirmeyecekler.” Gördünüz mü halk arasına nifak sokmak bozgunculuğunu!  
Ve AKP’nin “naşiri efkârı” - bir tür organı- bir gazetede bir yazar da, “esirleri kurtarmak için” yabancılardan yardım, Birdal gibi işbirlikçilerden “arabuluculuk” bekliyor ve “Onları -esirleri- bir tür feda ettik...” diyor. “Şehitlerine böylesine sahip çıkıp ağlayan bir ülkenin rehindeki askerlerini bu denli göz ardı etmesi nedendir?” diye ekliyor. Ona göre bu bir zihniyet meselesiymiş. PKK ile temasa geçilirse bu, onları muhatap saymak olurmuş! Diyor ki,  “Şehitlerine böylesine sahip çıkıp ağlayan bir ülkenin rehindeki askerlerini bu denli göz ardı etmesi nedendir?” Yanıtını da veriyor: “Asker, kutsanmış ordu karşısında eziliyor. Birey ise şaşkın bir devlet ve otorite karşısında insanlara değil, sadece şehitlere alıyor. Ve esirler ölmeden toprağa gömülüyor.” Gördünüz mü, bozgunculuğun bam telini; Ordu ile halk arasına nifak sokmanın bir yolu da,   şehit  “acılarıyla” esir “acıları” arasına nifak sokmak! Ama bozguncular merak etmesinler, biz esirlere de çok yanıyoruz ve onları kurtarmak için muhakkak her şey yapılacaktır. Ve inşallah kurtarılırlarsa, bu da bu bozgunculara en anlamlı cevap olacak... Bunu anlamayanların hakkı da...

Yazarın Diğer Yazıları