Sayın Tümer Halil'e cevabımdır

Simerini Gazetesinden sayın Tümer Halil bana, “Kıbrıs sorununda başlayan yeni sürecin gidişatı hakkında görüşünüz ne, yani olumlu bir sonuca varılacak mı, Kıbrıs sorunu çözülecek mi yoksa tekrar bir tıkanıklık yaşanacak mı?” şeklinde bir soru yöneltmiş. Kendisine cevaben şunları söylemek isterim; Sayın Hristofyas, Federasyon istediğimizden değil, “Türk askerinden (ve yerleşiklerden) kurtulmak için görüşmeye mecbur olduğumuz bir formüldür” demekle kalmamış. “Bir AB ülkesi olan Kıbrıs’ın garantilere ihtiyacı yoktur, Kıbrıs askersizleştirilmeli” de dedikten sonra AB normlarına göre “serbest dolaşım, serbest yerleşim, serbest mülk edinme” diyerek uzlaşmanın gerçek anlamını ortaya koymuştur. Bu taleplerin anlamı “Kıbrıs meselesi 1974’de başlayan işgalden kaynaklanan bir meseledir” yalanı doğrultusunda azınlık addedilen Türk halkını tahakküm altına alarak Kıbrıs’ta Enosis’e açık bir Rum Cumhuriyeti oluşturmaktır. Simitis’in, “AB üyeliği Enosis’tir” sözünü de hatırlarsak Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin böyle bir sonuca evet diyemeyeceği aşikârdır. Dolayısı ile ben bu “fırsat penceresi; çok  olumlu başlangıç” denilen görüşmelerin her iki tarafın da kabul edebileceği bir sonuca varabileceğini düşünemiyorum. Görüşmeleri 1977-79 anlaşmalarına göre başlattıklarını söyledikleri halde, o anlaşmalarda var olmayan, “Türklerin karşılaşacakları zorlukları göz önünde bulundurularak görüşülecek olan (yani kısıtlanabilecek olan) serbest dolaşım, serbest yerleşim, serbest mülk edinmek” ve garantilerden vazgeçiş de vardır. Benimle 10 yıl görüştükten sonra “ben Federasyona inanmadım” diyen Kipriyanu’nun, 5 yıl görüştükten sonra imzadan kaçan Vasiliyu’nun 10 yıl görüşürken “içimizde Türk Cumhurbaşkanı, Türk Bakanlar, Türk Millet Meclisi üyeleri yok! Dünya bizi meşru hükümet olarak tanıyor. Türklere ne diye taviz vereceğiz, ya dediğimize gelecekler, ya da çekip gidecekler” ve “bilmiyor musunuz, biz görüşmelere taktik icabı geliyoruz. Taktiğimiz Türk tarafını uzlaşmaz göstermektir. Bunda çok başarılı olduk. Niye taviz verecekmişiz” diyen Klerides’in oyununu aynen Hristofyas, Papadopullos’un, Kilisenin, Milli Konseyin ve Yunanistan’ın desteği ile uygulamaktadır. Kıbrıs meselesi halledilecekse Rum tarafı meselenin 1963’de kendileri tarafından başlatıldığını, Ortaklık Devletinin iki ayrı devlete dönüşmüş olduğunu, Kıbrıs üzerinde Türk Yunan dengesinin bozulamayacağını, dolayısı ile Türkiye AB üyesi olmadıkça Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de üye olamayacağını, Çek-Slovak formülüne uygun bir formülün bulunması ile halledilebileceğini ve bu hal çaresinde Türkiye’nin stratejik ihtiyaçlarının göz ardı edilemeyeceğini kabul etmek gerekir. % 65 Rum’un Türklerle bir arada yaşamak istemediği tespit edilmiş ve 1963-74 olayları unutulmuş bir ortamda Federasyon görüşür gibi davranmak kabul edilmesi zor bir Truva oyunudur.

Yazarın Diğer Yazıları