Seçimlerden sonra!

ABD, AB, BM Genel Sekreteri, Türkiye ve KKTC makamları Rum tarafında Şubat ayında yapılacak seçimlerin sonucunu beklemektedirler. Seçilecek lidere göre görüşmelerin başlayıp başlamaması kararlaştırılacakmış! Sanki Rum tarafında bizimle eşit şartlarda ortaklık kuracak, Garantilerin devamına razı olacak bir lider varmış gibi, sakat bir beklentidir bu.

Annan Planına “hayır” demiş olan Rum tarafının “evet” diyebileceği bir ortamın şimdiden hazırlandığı gözle görülür hale gelmiştir. Mesele, “bölünmüşlükten korkan” Rum liderlerinden birinin, “Enosis” diyerek kendilerinin yaratmış oldukları bölünmüşlükten (yani KKTC’den) kurtulup üniter bir devlet yaratmak ve Türk askeri ile Garantilerden de kurtulmak için lehlerine yumuşatılmış bir Annan Planına evet demesine kalmış olacaktır. Açıkçası masaya eşit şartlarda oturmamız mümkün değildir. Bizi görüşmeye davet edenler Annan Planına “evet” dememiz için ellerinden geleni yapmış olanlardır; bu da yetmedi, Annan Planına olumlu oy vermiş olmamızı yorumlayarak bundan böyle ayrı devlet, ayrı egemenlik istemeyecek ve Garantilerin sulandırılmasına, askerin çekilmesine, karma bir vilâyette yaşamaya, toprak vermeye, yeniden 60-70 bin insanını göçmen yapmaya razı olmuş, ’Kıbrıs Hükümeti’ dedikleri eli kanlı Rum idaresi ile bütünleşmek için can atan taraf olarak algılamaktadırlar.

Ayrıca BM Parametrelerini kabul ederek görüşmeye razı olduğumuza göre, peşinen KKTC’nin kalıcılığını savunmayacağımızı da kayda geçirmiş oluyoruz. Rum tarafı “iki toplumlu, iki bölgeli federasyon” konuşmaya hazır olduğunu açıkladı. 1977’den 2004’e kadar “taktik gereği görüşür göründükleri fakat hiçbir zaman kabul etmedikleri” bu formülü yeniden görüşür görünecekler ve yeniden Türk tarafını “uzlaşmaz” taraf olarak yansıtmak için propagandalarına devam edecekler.
Bu büyük bir oyundur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var olduğu ve Türkiye’nin Garantörlüğü devam ettiği sürece Kıbrıs’ta Rum-Yunan (Hıristiyan) tahakkümü kurulamayacağını görmüş olanlar Annan Planı ile bertaraf etmek istedikleri fakat Rum’un  “Hayır” cevabı ile başaramadıkları bu engelleri bu kez, Rum’a daha uygun yeni bir planla bertaraf etmek istiyorlar.

Bu oyunda “bizim takımın” haline bakalım: Cumhurbaşkanı Talat görüşmeci olarak katılacağı bu görüşmelerde neyi savunacaktır? Ankara’da Türk Hükümeti ile vardığı mutabakatta “Kıbrıs’ın gerçekleri” ön plana çıkarılmış ve bunlar da dünyaya “iki eşit egemen halk, iki demokrasi, iki devlet ve Türkiye’nin Garantörlük hakları” olarak açıklanmıştır. Kendileri “eşit iki kurucu devlet”  deyimi ile herhalde bu gerçeklerin dışında bir şey öngörmemektedir. Ancak, ikinci Soyer Hükümetinin programında bizim de “iki toplumlu, iki bölgeli federasyon”  istediğimiz kayda geçirilmiştir. Diğer yandan UBP ve DP “devlet” diyorlar, “KKTC ve Garantiler” diyorlar. Marjinal Partiler dağınıklığa dağınıklık katmak için yarış içindeler! Bu şartlarda görüşmecimizin eli zayıflatılmış olacaktır. Görüşmeci, arkasında, “devletim, bağımsızlığım, egemenliğim” diyen bir çoğunluğun var olduğunu bilmek isteyecektir. Masadaki güç budur.

Bu tablodan çıkan sonuç Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının masaya götüreceği çözüm formülünün netleşmesi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de erken seçimlere gidilmesinin kaçınılmaz bir gereksinme olduğudur. Bu konuda Sn. Başbakan Soyer’e de büyük sorumluluk düşmektedir. Türkiye ile Sn. Cumhurbaşkanının yapmış olduğu görüşmelerde “milli çizgi” iki eşit HALK ve DEVLET olarak kabul edilmişken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümetinin “iki toplumlu federasyon” çizgisinde kalması yanlıştır ve görüşmeci için de büyük bir zorluktur, kabul edilemez bir sorundur. O halde, Sn. Soyer ya programını derhal (UBP’nin de katkısı ile) değiştirir ve “milli çizgiye” gelir, ya da derhal erken seçim ilân edilir. Rum’un seçimini bekleyen  “destekçiler” de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seçimlerinin de sonucunu beklemek zorunda kalır. Şeker suya düşmüş değildir. “Şubattan hemen sonra” yerine “Türk seçimlerinden sonra” denir ve masaya oturmak için birkaç ay daha beklenir. Aksi halde darmadağın bir durumda masaya oturmuş olacağız.

Yazarın Diğer Yazıları